Gündelik Hayatta Duyduğumuz Ama Bilmediğimiz Kelimelerden Biri; Şebiyelda!
Günlük konuşmalarımızda bazen kulağımıza çalınan ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmediğimiz kelimelerden biri de “şebiyelda”dır. Özellikle Türkiye’nin bazı bölgelerinde, özellikle de İç Anadolu’da halk arasında zaman zaman duyulan bu kelime; hem ilginç telaffuzuyla hem de anlamıyla merak uyandırıyor. Peki, “şebiyelda” ne demek? Nereden geliyor? Gerçek bir kelime mi, yoksa sadece yöresel bir deyim mi? Bu haberimizde, bu unutulmaya yüz tutmuş ifadenin izini sürüyoruz.
Kelimenin Kaynağı Hakkında Bilinenler Nelerdir?
“Şebiyelda” kelimesi, Türk Dil Kurumu sözlüklerinde yer almayan, ancak bazı yerel ağızlarda kullanılan halk tabanlı bir ifadedir. Arapça kökenli olabileceği düşünülen “şebi” ve Farsça’da gece anlamına gelen “yelda” sözcüklerinin birleşimiyle oluşmuş olabileceği iddia edilse de, bu sadece bir yorumdur.
“Yelda gecesi”, Fars kültüründe yılın en uzun gecesi olan 21 Aralık'ı ifade eder. “Şebi yelda” şeklinde kullanılan kalıp, edebiyatta özellikle divan şiirinde uzun gecelerle sevgiliye duyulan özlemi anlatmak için kullanılmıştır. Buradaki “şeb”, Arapça’da “gece” demektir. “Yelda” ise uzun, zorlu, bitmek bilmeyen anlamında bir sıfattır. Dolayısıyla “şeb-i yelda” tamlaması, “en uzun gece” anlamını taşır.

Şeb-i Yelda'dan Şebiyelda’ya Halk Dili Nasıl Evriltti?
Kelimelerin halk arasında zamanla değişime uğraması oldukça yaygındır. Arapça-Farsça kökenli bu tamlama, halk dilinde birleşerek “şebiyelda” haline dönüşmüştür. Yani aslında “şeb-i yelda” ifadesinin konuşma dilinde bozulmuş bir şeklidir.
Bu haliyle kelime, özellikle yaşlı kuşaklar arasında mecaz anlamda “uzun, sıkıcı, geçmek bilmeyen bir gece” ya da bazen “dertli zaman” anlamında kullanılmaktadır.
Örnek kullanım:
“Dün gece bir türlü uyuyamadım, resmen şebiyelda gibiydi gece!”
Bu kullanım, kelimenin mecazi anlamda ne kadar yerleştiğini ve halk arasında nasıl bir duyguya işaret ettiğini göstermektedir.
Divan Edebiyatında Yeri ve Anlamı Nelerdir?
Divan edebiyatında "şeb-i yelda", özellikle aşk acısıyla kıvranan âşıkların gecelerinin uzunluğunu anlatmak için sıkça kullanılmıştır. Şairler, bu uzun geceyi sevgiliye ulaşamamanın verdiği acıyla ilişkilendirmiş, karanlığı ve bekleyişi sembolize etmiştir. Bu da kelimenin yalnızca fiziksel bir zamanı değil, aynı zamanda duygusal bir yoğunluğu ifade ettiğini ortaya koyar.
Örneğin, Fuzuli’nin bir beytinde şöyle der:
"Yine şeb-i yeldâyı bir keder ile geçirdim,
Ne şem‘a vardı, ne pervâne..."
Bu mısralar, geceyi ışık olmadan, yalnızlıkla geçiren bir âşığın ruh halini tasvir eder.
Bugünkü Anlamı ve Kullanım Alanları Nelerdir?
Günümüzde "şebiyelda" kelimesi resmi kaynaklarda yer almasa da, sosyal medya platformlarında ve bazı yöresel söylemlerde karşımıza çıkabiliyor. Özellikle “bitmek bilmeyen, sabaha kadar süren” anlamında mizahi ya da ironik bir şekilde kullanılabiliyor.
Aynı zamanda bu kelime, bazı şiirlerde veya romanlarda nostaljik ya da edebi bir atmosfer yaratmak için tercih edilebiliyor.
Şebiyelda kelimesi, kökeni çok eskilere dayanan, hem edebi hem de halk arasında yaşayan bir ifadedir. “Şeb-i yelda” olarak başlayan serüveni, halk ağzında değişip “şebiyelda” olmuş ve anlamını zamanla genişletmiştir. Bugün hâlâ tam olarak sözlüklere girmemiş olsa da, kullananların duygu dünyasında derin bir karşılığı vardır. Bu kelime; sadece bir geceyi değil, aynı zamanda zamanın ağırlaştığı, insanın içine kapandığı, bekleyişin anlam kazandığı anları anlatır.




