Turhan Şahin'in köşe yazısı.

İZ BIRAKAN İNEGÖLLÜLER

 

NURİ ERGUN

Cemiyet adamı, Doğum ve ölüm tarihlerini tespit edemediğimiz Nuri Ergün öğretmen Faik Ergün’ün kardeşidir. İnegöl çarşı içinde gıda ürünleri ticareti yaparak hayatını sürdürmüştür.

Bakkaliye Şirketi olarak bilinen firmanın kurucu ortağıdır. Cemiyet hayatı içinde yer almaya çok özen gösterdi. 04-08-1949 tarihinde İnegöl Halkevi tarafından yayımlanan Amaç gazetesinin sahibi olarak gözüküyor. İnegöl Gazetesi adı ile 18 sayı yayınlanan gazetenin yine İnegöl Halkevi adına sahibi gözüküyor.

1950’li yıllar İnegöl Ortaokulu Koruma Derneği Başkanıdır. 29.06.1961 tarihinde İnegöl Lisesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği Kurucu Başkanıdır. 08.06.1961 tarihi İnegöl Atatürk Anıtı Yaptırma ve Yaşatma Derneği Kurucu Başkanıdır.

Anıtın tamamlanmasına kadar bu görevi sürdürmüştür. İnegöl Muharip Gaziler Derneği yönetim kurullarında görevler aldı.

Kaynakça : Yerel Gazeteler Arşivi

 

DÖNEMİN DİLİ

Aynı toplumda yaşıyor da olsak; farklı dönemlerde yaşamış olmanın etkisi konuşma ve yazı dilinde kendini gösterir. Seçilen kelimeler, anlatımdaki biçim ve öncelik, iyi dikkat edildiğinde görülecektir.

Geçtiğimiz günlerde meslekler ile ilgili bir inceleme yapıyorum, yararlandığım kaynak ilçemizdeki bir ilkokulun 1930 ve 1940’lı yıllardaki öğrenci kayıt defterleri. Babasının mesleği bölümlerine bakıyorum.

Bugünün insanının çok da tanımadığı, yeni kuşak insanların birçoğunun herhangi bir fikrinin bile olamayacağı meslekler görülüyor. Dülger, aktar, değirmenci, davavekili, döğenci, hallaç, obutçu, lobutçu, pulcu, tabak, kozacı, çuvalcı gibi meslekler. Örneklerde görüldüğü gibi meslekler ile birlikte anlamları da, içerikleri de hayatımızdan yitip gitmişler.

Mesela yumurtacı sözcüğüne birçok yerde karşılaşmama rağmen, tavukçu ifadesi hiç yoktu. 1940’lı yıllarda etlik tavuk ticareti henüz bir meslek olarak yerini almamış demek ki. Elbiseci, hazır elbiseci sözcükleri fazlaca mevcut, fakat konfeksiyon sözcüğü henüz hayatımızda ki yerini almamış. Oduncu, kömürcü gibi sözcükler meslek adı olarak henüz hayatımızda yoklar. Onların yerine Osmanlıcada “yanan şeyler” anlamındaki mahrukat sözcüğü kullanılmakta.

Yine ilgi çekici örneklerden astsubay sözcüğü yerine başçavuş, manifaturacı yerine bezzaz, lokantacı yerine aşçı kelimeleri kullanılıyor. Ayakkabı üretimi mesleği ise; kavaf, sayacı, kunduracı, yemenici, pabuççu, dikici gibi birçok sözcükte hayat bulmuş.

Bugün için İnegöl’ümüzün üçte birinin geçim kapısı “mobilyacılık” sözcüğü ise henüz hayatımıza hiç girmemiş. Sandalyeci, doğramacı, marangoz gibi ifadeler olarak meslek kendini tanımlamakta.

Görüldüğü gibi hızla değişen hayatımıza kelimelerde ayak uydurmuş, hızla değişip gidiyorlar. Saygılarımla