Pazar günü ülkemizin bağımsızlık temellerinin atıldığı günün 105. Yıl dönümünü kutladık. Sizleri her nerede olursanız olunuz gözlerinizi kapatmanızı ve 105 yıl öncesine gitmenizi hayalinizde canlandırmanızı istiyorum.

 Düşünün İstanbul ve boğazlar İngilizler tarafından, Akdeniz Bölgesinin büyük bölümü Fransızlar ve İtalyanlar tarafından, Doğu Anadolu Bölgesinin birçok ili Ruslar ve Ermeniler tarafından, Ege Bölgesinin birçok ili Yunanlılar tarafından işgal edilmiş. İşgal güçlerinin, il ve ilçeleri işgal etmeleri yetmiyormuş gibi Siyonist İsrail’in bugün Gazze’ de ve Refah’ta yaptığının daha beterini yapıyorlardı.

İnsanlarımızı diri diri yaktıkları yetmiyormuş gibi hamile kadınlara olmadık işkenceler yapıyorlardı. Bu olanları ne yazık ki atalarımız çok acı bir şekilde yaşadı. Türkiye Cumhuriyeti kurulmasaydı da Yunan ve Fransızların işgali altında kalsaydık daha iyi olurdu diyen meczuplar ve bu meczupları yere göre sığdıramayanlar var ya benim söyleyeceklerim bunlara.

16 Mart 1920’de İstanbul'un işgali üzerine işgal güçlerinin baskısıyla 11 Nisan 1920'de parlamento resmen kapatıldı. Meclis-i Mebûsan'ın kapatılması üzerine 23 Nisan 1920’de Ankara'da Büyük Millet Meclisi faaliyetlerine başladı ve fiilen ülkeyi yönetmeye başladı.

Klasik bir deyim olacak ama olayın vahametinin gençlik tarafından daha iyi anlaşılması açısından dile getirilmesinde fayda var.  Sevr Antlaşması ile bütün tersaneler işgal edilmiş, Osmanlı askerinin silahını bırakması istenmiş, ülke toprakları parça parça bölüşülmüştü.  

Sevr Antlaşmasında Osmanlı İmparatorluğu için çok sinsice oyunların oynandığını okuduklarımızdan anlıyoruz. Hele oynanan oyunlardan birisi var ki akla hayale ziyan.  Rivayete göre Sevr Antlaşmasının görüşmelerinin yapıldığı salonda bulunan Padişah Vahdettin, yapılan görüşmelerin yanlı olduğunu düşünerek görüşmelerin yapıldığı salonu terk etmek ister.

Damat Ferit Paşa da padişahın odadan çıkması için işaret verir.  Tam bu sırada Damat Ferit Paşa Sevr’i kabul edenler ayağa kalksın diyerek Padişah Vahdettin yan odaya geçmek istediğinde salondakiler Padişaha saygı amacıyla ayağa kalkar, kendisini bu suretle selamlarlar. Damat Ferit Paşa, Padişah için saygı amacıyla bu ayağa kalkışın Sevr’in kabulü anlamına geldiğini ifade ederek, Osmanlı Heyetini adeta satışa getirmiştir.

Topçu Feriki Rıza Paşa ‘Biz Padişaha saygı için ayağa kalktık, Sevr’i kabul ettiğimizden değil’ diyerek Damat Ferid’in üzerine haykırarak yürümüştür. Yapılan işin bir oylama olamadığını ifade ederek oynanan oyunu protesto etmiştir ama sonuç değişmemiştir.  Sevr Antlaşmasının kabulü için Damat Ferit Paşa Osmanlı heyetini adeta oldubittiye getirmiştir.

Bağımsızlık bir ülkenin namusudur, bu namus aynı zamanda o ülkede yaşayan bütün fertlere aittir. Bu ülkenin geleceği gençliğe emanet edilmiştir. Bağımsızlık ve aydınlık gelecek, gazi ve şehitlerimize vefa borcu olarak gençliğin boynunda namus borcu olarak durmakta. Bu borç muasır medeniyet seviyesinde bağımsız bir ülke olarak çıkarmak için çalışmakla ancak ödenir. Yaşasın gençlik bayramı, yaşasın aydınlık gelecek.

ÖZER YILMAZ