Miskinler Tekkesi Nedir?

Miskinler Tekkesi, Osmanlı döneminde cüzzam hastalarının tecrit edilerek barındırıldığı, özel olarak inşa edilmiş kurumlara verilen isimdi.

"Miskin" kelimesi, "âciz, zavallı, yoksul; tepkisiz, hareketsiz" anlamlarına gelir ve cüzzamlıların durumunu ifade etmek için kullanılırdı. Bu binalara miskinhâne, miskinler dergâhı veya meczûmîn zâviyesi gibi isimler de verilmiştir.

"Tekke" veya "dergâh" denilmesinin sebebi, cüzzamlıların toplumdan ayrı, dervişler gibi münzevi bir yaşam sürmelerine elverişli yapılar olmalarına benzetilmesiydi. Ayrıca bu adlandırma, cüzzamlıların onurunu korumayı amaçlar ve halkın dervişlere yaptığı gibi onlara da yardım etmesini teşvik ederdi.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (27)

Miskinler Tekkesi'ne Kimler Gelirdi?

Miskinler Tekkesi'ne cüzzam hastalığına yakalanan kişiler getirilirdi.

Özellikle İstanbul'da bir cüzzamlının varlığı haber alındığında, o kişi hemen Miskinler Tekkesi'ne götürülürdü.

Taşrada cüzzamhanesi bulunmayan yerlerdeki cüzzamlılar da genellikle buraya gönderilirdi. Amaç, sağlıklı kişileri hastalıktan korumak ve toplum içinde yaşama şansı olmayan cüzzamlılara bir barınak sağlamaktı. Hatta üst düzey yetkililer bile cüzzama yakalandıklarında buraya gönderilirdi.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (30)

Miskinler Tekkesi'nde Neler Yapılırdı?

Miskinler Tekkesi'nde cüzzamlılara o dönemde bilinen anlamda bir tedavi uygulanmazdı. Daha çok onların tecrit edilerek mümkün olduğunca rahat bir yaşam sürmeleri sağlanmaya çalışılırdı.

Tekkenin odaları vardı ve bu odalarda ocaklar bulunurdu. Evli cüzzamlılar aileleriyle birlikte kalırken, bekarlar için ayrı odalar mevcuttu. Ayrıca bir hamam ve çamaşırhane de bulunuyordu.

Günlük yaşamda, tekkeye her sabah Atik Valide İmaretinden ekmek ve çorba, her akşam çorba, et ve pilav gelirdi. Haftada iki gece de zerde-pilav verilirdi. Yıllık kurbanlar tahsis edilirdi.

Tekkenin önünde, yoldan geçenlerin para bırakması için sadaka taşları vardı. Buraya bırakılan paralar, "gözcü dede" adı verilen bir hasta tarafından içeri haber verilir, cüzzamlılar dua eder ve şeyh (tekke yöneticisi) paraları hastalara dağıtırdı.

Cüzzamlılar başlangıçta kimseyle görüşemez, sadece kapı önüne çıkabilirlerdi. Ancak zamanla şehre inip alışveriş yapmaya başladılar. Adli bir dava söz konusu olduğunda ise mahkeme heyeti tekkeye gelirdi.

Bazı cüzzamlıların tavuk besleyip yumurta sattıkları, hatta keçi sahibi olanlar bile olduğu kaydedilmiştir. Kadın hastalara mavi çarşaf ve şalvar, erkeklere ise aba elbise, yemeni, mest-pabuç ve keçe takke verilirdi.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (28)

Miskinler Tekkesi’nde Günlük Yaşam

  • Cüzzamlılar burada münzevi bir yaşam sürerdi.

  • Dış dünyayla teması yok denecek kadar azdı.

  • Her sabah ve akşam çorba, et, pilav gibi yiyecekler dağıtılır, haftada iki gün zerdeli pilav verilirdi.

  • Hastalara yılda on iki kurban eti tahsis edilirdi.

  • Sadaka taşları sayesinde dışarıdan yardım gelirdi.

  • Cami, hamam, çamaşırhane gibi temel mekânlar mevcuttu.

  • Bazı cüzzamlılar yumurta, keçi sütü gibi küçük üretimlerle geçimini sağlardı.

  • Tekkenin yöneticisine “şeyh” denirdi. Dağıtım, yönetim ve dualar bu kişi aracılığıyla yapılırdı.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (24)

Miskinler Tekkesi Nerelerde Bulunurdu?

Miskinler Tekkesi ve benzeri cüzzamhaneler, genellikle şehirlerin dış mahallelerinde veya tamamen dışında kurulurdu. Bu, hastalığın bulaşmasını önlemek ve cüzzamlıları toplumdan izole etmek amacıyla yapılırdı.

Osmanlı dönemindeki başlıca Miskinler Tekkeleri şunlardır:

  • Edirne (Kirişhane semti, 15. yüzyıl)

  • Üsküdar (Karacaahmet Mezarlığı'nın ortasında, 1514)

  • Bursa

  • Lefkoşe

  • Kandiye

  • Sakız

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (14)

Miskinler Tekkesi'ni Kim Kurdu?

Üsküdar Miskinler Tekkesi, Yavuz Sultan Selim tarafından 920 Hicri (1514 Miladi) yılında inşa ettirilmiştir. Kuruluş amacı, 1501 yılında hazırlanan "Kānunnâme-i İhtisâb-ı İstanbul el-Mahrûse"deki "... ve cüzzamlıları şehirden süreler, şehirde komayalar" hükmünün bir sonucu olarak cüzzamlıları şehir dışında barındırmaktı.

Tekke, Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'sinde de bahsedilmiştir. Zamanla bir külliye haline gelmiş, hamam ve cami eklenmiştir. 1810 yılında II. Mahmud'un hazine vekili Ali Ağa'nın çabalarıyla büyük bir onarım görmüş ve genişletilmiştir.

Sultan Abdülmecid döneminde (1843) ikinci defa esaslı bir tamirattan geçmiştir. 1866'da Hacı Hüseyin Hayri Paşa bir sebil, 1887'de ise Mürg-ı Kevser Hanım musluklar ve tulumbalı bir kuyu yaptırmıştır.

Cumhuriyet döneminin başlarında, hastalar önce Toptaşı Hastanesi'ne, ardından 1927'de Bakırköy Akıl, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ndeki özel cüzzam pavyonlarına nakledilmiştir.

Hızlı Okumak Diye Bir Şey Var mı? Hızlı Okuma Teknikleri İşe Yarıyor mu? Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri
Hızlı Okumak Diye Bir Şey Var mı? Hızlı Okuma Teknikleri İşe Yarıyor mu? Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri
İçeriği Görüntüle

Boş kalan Miskinler Tekkesi bir süre sonra çıkan bir yangınla harap olmuş ve zamanla tamamen ortadan kalkmıştır. Günümüzde sadece II. Mahmud dönemindeki onarım sırasında yapılan ve büyük kısmı toprağa gömülü olan çeşmesi kalmıştır.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (26)

Miskinler Tekkesi Tarihi

  • En bilinen Miskinler Tekkesi, Yavuz Sultan Selim tarafından 1514 yılında Üsküdar Karacaahmet’te kurulmuştur.

  • Bu kuruluş, 1501 tarihli Kānunnâme-i İhtisâb-ı İstanbul'daki “cüzzamlılar şehirde barındırılmaz” hükmünün uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır.

  • Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde ayrıntılı olarak yer alır.

  • 1810’da II. Mahmud döneminde büyük bir onarım görmüş, 1843 ve 1866’da da eklemeler yapılmıştır.

  • Cumhuriyet döneminde işlevini yitirmiş ve 1927’de hastalar Bakırköy'e taşınmıştır.

  • Sonraki yıllarda yangın geçirerek harabeye dönüşmüştür. Bugün sadece çeşmesi ayaktadır.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (12)

Miskinler Tekkesi Kimin Romanı? Miskinler Tekkesi Romanının Konusu ve Özeti Nedir?

"Miskinler Tekkesi" romanı, Reşat Nuri Güntekin'e aittir.

Romanın kaç sayfa olduğu, basıldığı yayınevine ve baskısına göre değişiklik gösterebilir. Genellikle 200-300 sayfa arasında bir uzunluğa sahiptir.

  • Yazarı: Reşat Nuri Güntekin

  • Sayfa Sayısı: 202 (bazı baskılarda değişebilir)

  • Yayınevi: İnkılâp, Can Yayınları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları gibi pek çok yayınevinden basılmıştır.

Miskinler Tepesi

Miskinler Tekkesi Romanının konusu ve özeti

"Miskinler Tekkesi", Cumhuriyet döneminde, Osmanlı'dan kalan köklü bir aileye mensup olan ve giderek yoksullaşan bir ailenin ve aile üyelerinin yaşam mücadelesini anlatır. Roman, eski değerlerin ve kurumların yavaş yavaş yok oluşunu, toplumdaki değişimleri, ahlaki çöküntüyü ve insanların bu değişim karşısındaki adaptasyon veya çaresizliğini ele alır.

Başkahraman, babadan kalma bir unvanla "Paşa" olarak anılan ancak aslında sefalet içinde yaşayan bir karakterdir. Ailenin eski zenginliğini ve itibarını koruma çabaları trajikomik bir şekilde devam eder. Roman, bu aile üzerinden tembelliğin, sorumluluktan kaçışın ve geçmişin yükünün bir insanı ve aileyi nasıl Miskinler Tekkesi'ndeki cüzzamlılar gibi "miskin" bir hale getirdiğini metaforik olarak işler.

Reşat Nuri Güntekin, bu eserinde sadece bir ailenin çöküşünü değil, aynı zamanda değişen bir toplumun ruh halini, adaptasyon sorunlarını ve "eski" ile "yeni" arasındaki çatışmayı da gözler önüne serer. Toplumsal eleştiri ve mizahın iç içe geçtiği bir yapıya sahiptir.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (17)

Miskinler Tekkesi Hakkında İlginç Bilgiler

1-Adlandırmadaki Hassasiyet: Avrupalıların cüzzamlıları uzun süre "lanetli" saymalarının aksine, Osmanlı'da bu mekanlara "tekke, dergâh" gibi dini ve saygın çağrışımları olan isimlerin verilmesi, cüzzamlıların gururunu kırmama ve onlara yönelik toplumsal yargıyı yumuşatma çabasını gösterir. Hatta yöneticilerine "şeyh" denmesi de bu yaklaşımın bir parçasıdır.

2-Yardım Mekanizması: "Miskinler Tekkesi" adının, halkın tekke ve dergâh dervişlerine yardım etme geleneğinden esinlenerek, cüzzamlılara sadaka verilmesine vesile olması hedeflenmiştir. Sadaka taşları bu mekanizmanın somut bir örneğidir.

3-Hayatta Kalma Mücadelesi: Cüzzamlıların sadece izole edilmediği, aynı zamanda yaşamlarını sürdürmeleri için belirli imkanların sağlandığı görülür. Gıda yardımlarının düzenli olması, kıyafetlerin dağıtılması ve hatta bazı hastaların kendi geçimlerini sağlamak için tavuk besleyip yumurta satması veya keçi yetiştirmesi, bu zorlu koşullarda bile bir yaşam enerjisi ve adaptasyon çabasının olduğunu gösterir.

4-"Gözcü Dede" ve Toplumsal Bağ: Tekkenin kapısında bekleyen "gözcü dede" figürü, dış dünya ile içeridekiler arasında bir köprü görevi görürdü. Sadaka bırakıldığında içeridekilere haber vermesi ve ardından toplu duaların edilmesi, cüzzamlıların yalnızlıklarına rağmen bir topluluk bilincine ve manevi bir bağa sahip olduklarını gösterir.

5-Hukuki Statü: Celâlzâde Kanunnâmesi'nin 90. maddesindeki "cüzzam hastalığına yakalanan kişi ölmüş kabul edilmekte, eğer oğlu yoksa malının hazineye geçmesi öngörülmekteydi" hükmü, o dönemde cüzzamın toplumsal ve hukuki sonuçlarının ne denli ağır olduğunu gözler önüne serer.

6-Mimarinin Evrimi: Başlangıçta basit bir barınak olan Miskinler Tekkesi'nin zamanla cami, hamam, sebil gibi eklerle bir külliye haline gelmesi, bu yapıların sadece birer tecrit alanı değil, aynı zamanda bir yaşam alanı olarak da evrildiğini gösterir. Bu durum, Osmanlı'nın sosyal yardım ve sağlık anlayışının bir yansımasıdır.

Bu bilgiler ışığında, Miskinler Tekkesi'nin sadece bir hastane olmadığını, aynı zamanda dönemin toplumsal hassasiyetlerini, insani yaklaşımlarını ve yaşam mücadelelerini barındıran önemli bir kültürel miras olduğunu söyleyebiliriz.

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (1)-2

  • Sadaka taşları, dışarıdan gelen yardımlar için özel olarak yapılmıştı. Hasta biri sadakayı doğrudan alamaz, taşın oyuk kısmına bırakılan parayı gözcü dede haber verirdi.

  • Cüzzamlı hastalar her gün düzenli olarak dua ederdi. Bu dualar, yardımlar için şükür niteliği taşırdı.

  • Kadın ve erkek hastalara farklı kıyafetler verilir, onların toplumsal cinsiyet rollerine göre giyinmeleri sağlanırdı.

  • Mahkemeler, cüzzamlıları duruşmaya getirmez; mahkeme heyeti tekkeye giderdi.

  • Bazı cüzzamlılar içerde küçük çaplı tarım veya hayvancılıkla uğraşırdı; keçi besleyen, tavuklarıyla geçinenler vardı.

  • İkinci Abdülhamid döneminde, cüzzamlılar için çıkartılan yasalara göre miras hakkı bile yoktu; malı hazineye geçerdi. ATB

Miskinler Tekkesi'ni Duydunuz Mu Romanı Bile Var!Gencgazete (9)

İnanç haberleri için TIKLAYINIZ!

Astroloji ve Rüya haberleri için TIKLAYINIZ!

Kadın Aile haberleri için TIKLAYINIZ!

Kültür Sanat haberleri için TIKLAYINIZ!

Kaynak: Haber Merkezi