Pandemi sürecinde ki yorgunluk, bitkinlik, bıkkınlık insanların ruhunu teslim aldığı gibi mental yorgunluğa da neden oldu. Bu mental yorgunluk ile ruhsal bıkkınlık toplumun bütün kesimlerini esir aldı. Bu esaret özellikle çocuklar ile gençlerde daha bir yoğun yaşanıyor. Geleneklerin, göreneklerin, davranışların, toplumsal kültürün kuşaktan kuşağa aktarımı daha çok oyun ortamında olduğu bilinen bir gerçek.

Oyun oynamanın ve akranlarıyla oyun kurmanın oyuncular üzerinde birçok etkisi var. Oyun ortamı toplumsal yaşamın bir nevi laboratuvarı gibi. O ortamda oyuncular adaleti, paylaşmayı, hayatın zorluklarıyla başa çıkmayı, istikrarı, yeni şeyler üretmeyi, öğrenmekte adeta hayatın şartlarını deneylemektedir. Bu da oyuncuların gelecek yaşamalarında karşılaşabilecekleri olası olumsuzlukları göğüslemeyi başarabilmelerine fırsatlar vermektedir. Pandemi süreci genç dimağların yaşama sevinçlerini yok ettiği gibi oyun kuruculuk özelliklerini de yok etti. Bu özellikleri gençlerin bir an evvel yeniden kazanabilmeleri için okul ortamlarının yeniden hizmet etmesi gerektiğini söylemenin yanlış olmayacağını ifade etmek doğru bir söylem olacaktır.

Toplumun geleceğinin üzerlerine inşa edileceği genç dimağlarda tükenmişliği hemen hemen bütün yaş gruplarında görmek mümkün. Eğitim sektörünün birinci görevi oyuncuların mental yorgunluklarını ortadan kaldırmak için gerekli şartları hazırlamak, rollerini yaşamın gerçeğine uygun icra etmeleri için uygun ortamlar hazırlamak, yeteneklerini ortaya dökmelerine fırsatlar vermek olabilmelidir.

Genç dimağların geleceğe dair beklentileri bu süreçte düşük mod da sirayet ediyor. Mental yorgunluk, metal yorgunluğa dönüşmek üzere. Önümüzde ki süreçte 8. Sınıfların LGS, 12. Sınıfların ise YKS' leri yapılacak. Doğal olarak öğrenciler bu sınavlarda başarı gösterebilmeleri için yoğun tempolu çalışma süreci içindeler, bu tempo sınavlar yapılana kadar devam edecek. Hem sınav grubu öğrencilerinde hem de sınav grubu olmayan öğrencilerde ve pandemi nedeniyle kısıtlamalara takılan toplumun diğer kesimlerinde mental bir yorgunluk oluştu. Mental yorgunluk, ne yazık ki metal yorgunluğu da beraberinde getirmek üzere. Bu iki yorgunluk bireysel yaşamı, toplumsal barışı, toplumsal huzuru, toplumsal kalkınmayı, toplumsal üretimi, kökünden sarsacak gibi duruyor.

15 Şubat 2021 tarihinde bazı yerleşim yerlerinde öğrenciler yüz yüze eğitime başladı, bazı yerleşim yerlerinde online eğitime devam edilecek, bazı yerleşim yerlerinde de hibrit eğitim yapılacak. Öğretmenlik zor bir meslek, online eğitim ise bu mesleğin çıkmazlarını daha çok ortaya çıkardı. Öğretmenler bir mücevher sanatkarı gibi öğrencilerin mentalini ve metalini hazır hale getirmek için çok hassas davranış sergilemeyi kendine düstur edebilmeli, öğrencileri inceden inceye örselemeden hazır bulunuşluklarına göre onları eğitim ortamlarına hazırlamalıdır.

Yaşadığımız süreç ciddi anlamda bütün insanlığı tehdit eder hale geldi. Bu süreç, tek başına sağlık sektörünün sorunu değil, bu süreç eğitim sektörünün daha büyük sorunu. Eğitim sektörü aynı zaman da sağlık sektörünün temelini de oluşturmakta. Her şey eğitilmiş mental ile eğitilmiş metal de saklı. Bu iki olgunun birlikte eşgüdüm halinde hareket etmesi gerekmekte. Toplumsal olarak muasır medeniyet seviyesinde ki toplumlarla eşit yaşama düzeyine erişmek ancak bu iki alanın birlikte ihmal edilmemesi ile mümkün olabilecektir.

Eğitim ortamları, sokaklardan daha güvenli, öğrencilerin mental ve metal yorgunluktan kurtulmaları eğitim ortamlarına bir an evvel kavuşmalarıyla çözülebilecek bir sorun olarak karşımızda durmakta.

Eğitim öğretim yılının ikinci döneminin öğrencilerimize ve toplumumuza huzur ve barış getirmesi dileğimle.