"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu: Yedi başak veren bir buğday danesi gibidir. Her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine daha fazla verir. Allah ikramı sınırsız olandır, O her şeyi bilendir. (BAKARA 261)

İNFAK: Bu ayet-i kerime'de 7 ve 100 sayısı geçiyor. Biz bu başlık altında 100 sayısı üzerinden duracağız. 7 başak, her başakta 100 dane... Allah (c.c.) bu ayet-i kerimede örneği, hayatın içinden, çiftçilikten veriyor. Çiftçi attığı tohumun karşılığını fazlası ile alır. Allah yolunda malını harcayan da öyle...

Malını, imkanını Allah yolunda harcamaya infak denir. İnfak sözlükte; "para veya malı elden çıkarmak" anlamına geliyor. Bu anlamıyla infak, K.Kerim'de yetmişe yakın ayette yer almaktadır.[1] İnfak kavramı, farz olan zekatı ve Allah için yapılan her türlü harcamayı, hayrı, sadakayı içermektedir. Kişinin eşi, çocukları ve ailesi için yaptığı harcama nafaka olarak isimlendirilir. Nafaka kelimesi de infak kelimesinden gelmektedir. Bakmakla yükümlü olduğumuz kişiler için de Allah rızasına uygun harcama yaparsak bunlar da infak sayılır.[2]

Resulullah Efendimiz (s.a.v) aile fertlerine yapılan harcamaları infak saymış ve bunu en hayırlı sadakalardan biri olarak tanımlamıştır.[3] İnfak'ın en önemli özelliği kullardan karşılık beklememektedir. İster ailesine, ister fakirlere harcamada bulunsun, Mümin bunun karşılığını sadece Allah'tan bekler.[4]

Şeytan bazen babalara bile vesvese verir: "Hep ben kazanıyorum. Yediriyorum, içiriyorum. Acaba ailem, çocuklarım, bunun karşılığını bana verecek mi? Yaşlamdığımda, hasta olup muhtaç olduğumda bana bakacaklar mı?" Bunun gibi düşüncelerle, kullanılmışlık hissi verebilir şeytan.Dert etme Can, Yaratan biliyor. Karşılığını O verecek. Allah yolunda kullanılmak, ne güzeldir Can! Büyükler ne güzel söylemişler: "İyilik yap denize at. Balık bilmezse Halık bilir" Şüphesiz Allah yaptığımız ve yapacağımız her hayrı bilmektedir:

"Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir."[5]

İnfakta bulunmak Müminin en önemli özelliklerinden biridir. Bakara suresi'nin ilk ayetlerinde Müminlerin özellikleri sayılırken, iman etmek ve namaz kılmakla birlikte infak etmek de zikredilmiştir.[6] İnfak etmeyen Mümin, iyi bir mümin değildir. Mümin infak alan değil, infakta bulunan konumunda olmaya çalışmalıdır. Bu anlamda veren el, alan elden üstündür. Resulullah Efendimiz (s.a.v) kişinin yiyeceği en hayırlı şeyin, kendi kazancı olduğunu bildirmiştir.[7]

7 BAŞAK: Allah (c.c), İslam yolunda mallarını harcayanların durumunu, çiftçinin yetiştirdiği bir buğday tanesine benzetiyor. Öyle bir buğday tanesi ki; 7 başak veriyor. Her başakta 100 dane var. Toplam 700 tane ediyor. Allah'ın bir iyiliği 10 katıyla ödüllendirdiğini dikkate alırsak, sonuç 7000 oluyor. Böyle bir başak var mı? Bildiğimiz başaklarda kaç tane vardır? Cavrus cinsi tohumun başağında, bu özelliğin görüldüğü söyleniyor. Zamanımız buğdaylarında bir sapın üstünde olan bir başakta, en çok 30 ya da 40 tane buğday yetişiyor. Yani mevcut başaklar bire kırk veriyor. Oysa tarihte öyle buğdaylardan bahsediliyor ki; bir başakta en az 100 tane var.

Yani ayet-i kerimede geçen başak haşa uydurma bir başak değildir. Allah (c.c.) bu başağı örnek veriyorsa, bundan anlıyoruz ki; böyle bir başak vardır ve var olacaktır. Ayet-i kerimede geçen habbe kelimesi, Arapça'da; buğday, arpa, pirinç, mısır gibi hububat için kullanılmaktadır. Böyle bir bereketli hububatı hangi çiftçi, tercih etmez?

Bire karşı verilen karşılık 700... Matematiksel hesap yaptığımızda sonuç bu.. Ancak Allah'ın lütuf ve ikramını matematiksel hesaplarla sınırlayamayız. Allah'ın ödülü sayısız ve sınırsızdır. Allah'ın hazinesinin matematiği yoktur. Dilediğine bu hazinesinden daha fazla ikramda bulunur. Dilediği kulunu sınırsız ödüllendirir. (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)


[1] TDV, İslam Ansiklopedisi, infak

[2] Mefati?u'l-?ayb, II, 20-29

[3] Müsned, V, 277; Müslim, "Zekat", 38, 39

[4] İnsan suresi 8-9

[5] Bakara suresi 215

[6] Bakara suresi 3

[7] Müsned, II, 334; Buhari, "Büyu?", 15