Kuran-ı Kerim’de geçen sayılardan biri de  bin sayısıdır. Bu yazımızda  bin sayısının geçtiği ayet-i kerimenin tefsirini paylaşacağız

ÖLÜMDEN KORKAN BİNLERCE KİŞİ

“Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara «Ölün!» dedi öldüler. Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez.” (Bakara 243)

ÖLÜM KORKUSU VE GÖÇ

 Ölüm korkusundan dolayı yurtlarını terk edip giden bu binlerce kişi, İsrailoğulları’ndan bir topluluk idi.

Tarihi rivayetlere göre: Güney Irak’ta Vâsıt şehri yakınlarında, Daverdan beldesinde, bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkmıştı. Bu hastalığın Taun hastalığı olduğu zikredilmektedir. Bu salgın hastalık, insanları öldürmeye başlamıştı. Bunun üzerine şehir halkı orayı terk etmişlerdi. Ancak ölümden kaçamamışlardı. Hepsi bir anda, Allahın emri ve dilemesiyle bir kişinin ölümü gibi toplu halde öldüler. İbret olsun diye Allah onları öldürmüş, sonra da diriltmişti.

Bir başka rivayete göre; ayet-i kerimede bahsedilen halk yetmişbin kişi idi. Onlar İsraîloğullarından bir kavim idi. Hükümdarları onları Allah yolunda savaşa davet etti. Ancak onlar ölüm korkusuyla savaştan kaçtılar. Bunun üzerine Allah onları öldürdü. Vebâdan kaçmak üzere bulundukları şehirden çıkan bu insanların hepsi, işittikleri korkunç bir sesle öldüler.

multeci gocmen surgun goc (6)

HZ.HAZKİL’İN DUASI

Zamanın Peygamberi Hazkil (a.s) kavminin affı için dua etti. Allah, elçisinin duasını kabul ederek sekiz gün sonra o kavmi tekrar diriltti. Dirildikten sonra uzun süre yaşadılar ve ecelleri gelince vefât ettiler.

Taberî’ye göre; Hz. Hazkil (a.s), çocukluğu ve gençliği Mısır’da geçen Fir’avn’ın sarayında mâliye bakanlığı yapan, îmânını gizleyen bir mü’min idi. Fir’avn ve adamları, Mûsâ aleyhisselâm ve ona inananları yok etmeye karar verdikleri sırada, çeşitli gerekçelerle Fir’avn’ı bu fikrinden vazgeçirmeye çalışmış ve zindana atılmıştı.

Daha sonra Firavun’un kızının girişimleri ile zindandan çıkarıldı. Hz. Mûsâ (a.s) ile birlikte Kızıldeniz’den geçip, İsrâiloğullarının Tih sahrasında kaldığı kırk sene içinde hizmetinde bulundu.

Hz. Mûsâ’nın (a.s) vefâtından sonra, İsrailoğulları’na peygamber olarak görevlendirildi. Tevrât’ın emir ve yasaklarını İsrâiloğulları’na bildirdi. Daha sonra Irak taraflarına gidip insanları dîne dâvet etti.

multeci gocmen surgun goc (5)

ÖLÜMDEN KAÇABİLİR MİSİN?

İbn Kesir: “Bu kıssada, korkunun kaderden kaçıp kurtulmaya bir faydası olmadığına, Allah’ın kaderinden yine onun kaderine sığınılabileceğine dikkat çekilmektedir” der.

Ayet-i Kerimede; “Görmedin mi?” diye sorulması muhatapları hayrete düşürmek ve onların anlatılacak kıssaya dikkatlerini çekmek içindir. Bu Kuran-ı Kerim’in indiği lisanda bir hitap metodudur.

Bu kıssada; ölümün ve diriltmenin Allah’ın emri ile olduğu, ölümden kaçısın mümkün olmadığı anlatılmaktadır.

Almamız gerelen mesaj şudur: “Ey Müminler! Allah yolunda savaşmanız gerektiği zaman, ölüm korkusu sizi cihaddan alıkoymasın. Hayat ve ölüm Allah’ın takdiri iledir.”

Halid bin Velid’in (r.a.) sayısız savaşa katılıp, birçok defa yaralanmasına rağmen, yatağında ölmesi bize ders olmalı.

Allahu Teâlâ, ölümden kaçışın bir çare olmadığını ve kaderin mutlaka gerçekleşeceğini beyan ettikten sonra, bu ayet-i kerime’nin devamında Bakara suresinde Allah yolunda çalışmayı emretmektedir:

“Allah yolunda çalışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir. Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a güzel bir borç verecek yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah’tır. Sadece O’na döndürüleceksiniz.”

multeci gocmen surgun goc (1)

SALGIN HASTALIKLARDA NE YAPMALIYIZ?

 Son bir nokta; Peki böyle bir salgın hastalık karşısında tedbir almayacak mıyız? Tabiki alacağız.

Resulullah Efendimiz’in bu durumla ilgili mesajı gayet nettir: “Bir yerde veba ve benzeri, herhangi bir bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman, o yere girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde böyle bulaşıcı bir hastalık varsa, oradan da çıkıp kaçmayınız”

Bu konuyla ilgili Hz.Ömer’in çok önemli bir hatırası vardır: Halife Hz. Ömer (r.a) Şam’a doğru yola çıkmıştı. Yolda kendisini orduların başkumandanı Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a) karşıladı ve O’na Şam’da vebâ hastalığı baş gösterdiğini haber verdi. Ömer (r.a), durumu Muhacir ve Ensar ile istişare etti. Onlar, nasıl hareket edilmesi gerektiğinde ihtilaf ettiler.

Dinimizde evlat edinmenin, Koruyucu aile olmanın hükmü nedir? Dinimizde evlat edinmenin, Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?

Bazıları: “Geri dönmeni uygun bulmuyoruz” dediler. Bazıları da: “Efendimiz’in ashâbı senin yanındadır. Onları bu vebânın üstüne sevketmenizi uygun görmüyoruz” dediler.

İstişare sonucunda geri dönmeye karar veren Hz.Ömer’e, Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a): “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sordu. Hz. Ömer (r.a): “Evet, Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da iki tarafı olan bir vâdiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?” dedi.

Derken Ashabın ileri gelenlerinden Abdurrahman ibn-i Avf (r.a) çıkageldi ve: “Bu hususta bende bilgi var; Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i: Bir yerde vebâ olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz! Bir yerde vebâ ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız!” buyururlarken işitmiştim” dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a), Allah’a hamd etti ve oradan ayrılıp yoluna

devâm etti.

İşte günümüzde mevcut olan karantina uygulamasının, tarihte en güzel örneği, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) ortaya koyduğu bu tedbirdir.

multeci gocmen surgun goc (4)

Kaynak: Sayıların Tefsiri, Ayhan Talha Bayraktar, Ravza Yayınları

Editör: AYHAN BAYRAKTAR