YÜZ BİN KİŞİYE GELEN ELÇİ: HZ YUNUS
“Onu, yüz binden daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.” (Saffat 147)
KUR’AN-I KERİM’DE GEÇEN EN BÜYÜK SAYI: 100 BİN
Bu ayet-i kerimede geçen yüz bin sayısı, Kuran-ı Kerim’de geçen en büyük sayıdır. Ayet-i kerimede bahsedilen elçi, Hz. Yunus’ dur. Resulullah Efendimiz (s.a.v) O’ndan, Yunus bin Matta diye bahseder. Hz.Yunus’un gönderildiği yüz bin nüfuslu şehir Ninova şehridir. Ninova; Dicle Nehri’nin kıyısında, şimdiki Musul şehrinin yerinde bulunuyordu. Yüz bin kişilik bir şehir... Milattan önceki şehir nüfuslarına dair önemli bir bilgidir bu.
Mevcut batı kaynaklı tarih, Peygamberleri yok sayıyor. Biz Peygamberlerin varlığını ve isimlerini, Kuran-ı Kerim ile hadis-i şeriflerden öğreniyoruz. Biz biliyoruz ki Peygamber gönderilmeyen kavim yoktur. Nahl suresinde mealen şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun ki biz, «Allah’a kulluk edin ve Tâğut’tan sakının» diye emretmeleri için her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuş tur!”
İşte bu elçilerden biri de Hz.Yunus’tur. Yüzbinden fazla bir nüfusa Peygamber olarak gönderilmiştir. Hz.Yunus’un, tam olarak hangi tarihte yaşadığını bilmiyoruz. Tarihi kayıtlara göre; Milattan Önce 650 yılında, Ninova şehrinin nüfusu 120 bindir. Tefsirciler şöyle der: “Hz. Yunus Peygamberin gönderildiği kavmin nüfusu 120.000 idi.” Yine bu kavmin
170.000 kişi olduğu da rivayet edilmektedir.
SAFFAT SURESİNDE HZ.YUNUS: Saffat suresinin şu ayet-i kerimeleri Hz. Yunus’u anlatılır: “Şüphesiz Yunus da gönderilen elçilerden biri idi. O, bir yolcu gemisine binip kaçmıştı. Gemide olanlarla karşılıklı kur’a çektiler de kay- bedenlerden oldu. Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu. Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık. Ve üstüne gölge olması ve gıda vermesi için kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik. Onu, yüz bin’den daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar yaşattık.”
GELEN AZAPTAN KURTULAN TEK KAVİM:
Hz. Yunus’un, Hz. Ya‘kūb’un oğlu Bünyâmin’in kabilesinden olduğu rivayet edilmiştir. Hz. Süleyman’dan sonra kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Hz. Ali’den nakledilen bir rivayete göre; otuz yaşında iken kendisine vahiy gelen Hz.Yûnus, kavmine otuz üç yıl peygamberlik yapmış, fakat kendisine sadece iki kişi iman etmiştir.
YUNUS SURESİ
Kuran-ı Kerim’de, Yunus Peygamberin ismini taşıyan bir sure de vardır. Yunus suresi, Kuran-ı Kerim’in onuncu suresidir. Bu surede, kendilerine azap geleceği bildirilince iman etmeleri sayesinde azaptan kurtulan tek kavmin, Yûnus Peygamberin kavmi olduğu buyrulmaktadır. Hz.Yunus’un ayet-i kerimede bahsedilen hatası, kavminin de kurtuluşuna vesile olmuştur. Bu durum; “Her şerde bir hayır da vardır” hakikatinin en güzel örneklerinden biridir..
Hz.Yunus, gelen vahiy ile son 40 gün daha kavmini uyarmıştı. İman etmemeleri halinde büyük bir azabın geleceğini haber vermişti. Putperest kavim, 40 gün bitmek üzere iken de isyanına devam etmişti. Hz. Yûnus, putperest kavmi kendisine inanmayınca öfke ve üzüntü ile onları terk etmişti.
Kavminden umudunu kesen Hz.Yunus, verilen mühlet tamamlanmadan ve vahiy gelmeden kavmini terk edip şehirden uzaklaşmıştı. Sabah uyanan halk, simsiyah azap bulutlarını görüp korkuya kapılırlar. Azap belirtileri gelince; eşlerini, çocuklarını ve yavrularıyla birlikte hayvanlarını alarak duaya çıkarlar. Sonra yavruları annelerinden ayırıp tevbe ettiler ve Allah’a yalvarıp yakardılar. Bunun üzerine Allah onlardan azabı kaldırdı.
Hz.Yunus, kavminden uzakta, yolculuğuna bir gemi ile devam ederken, kendisini bir tartışmanın ortasında bulur. Büyük bir fırtına çıkmıştır. Gemi batmak üzeredir. Gemi sahiplerinin inancına göre; gemide kaçak bir köle vardır. Gemide kaçak köle olunca gemi yürümez, dediler. Bu kaçak kölenin denize atılması ile su sakinleşecektir. Hz. Yunus, kaçak köleyi arayan gemi sahiplerine der ki; “O kaçak köle benim. Rabbimin rızası dışında hareket eden, günahkar bir kulum ben. Denize beni atın.” Gemi sahipleri Hz.Yunus’u tanıdıkları için denize atmak istemezler. Ancak Hz.Yunus’un ısrarı üzerine, çekilen kura neticesinde, suya atılmasına karar verilir.
HZ.YUNUS’UN MAKBUL DUASI: Boğulmak üzere olan Hz.Yunus’u bir balık yutar. Rivayetlere göre Hz.Yûnus, balığın karnında üç, yedi veya kırk gün kalmıştır. Hz.Yunus balığın karnında ima ile secde edebilir ve şöyle niyaz eder: “Ya Rabbi, hiç kimsenin secde etmediği yeri ben senin affını kazanmak umuduyla mescid edindim”
Hz.Yunus, balığın karnında Allah’ı zikreder, tevbe edip şu duayı yapar: “Senden başka ilâh yoktur, şüphesiz ben zalimlerden oldum”
Bu surede Hz.Yunus, Zü’n-Nun yani Balık sahibi olarak anılır. Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki: “ Yunus’un duası ile dua eden Müslüman’ın duası, mutlaka kabul edilir.”
Hz.Yunus’un duası kabul edilir ve Allah’ın rahmetiyle güçsüz bir halde balığın karnından karaya çıkarılır. Karaya bırakıldığında ayakta duramaz, göremez ve yürüyemez bir haldedir. Kendisine gölge yapması ve şifa bulması için yanında kabak cinsinden geniş yapraklı bir bitki yaratılır.
Hz.Yunus, şifa bulduktan sonra tekrar kavmine elçi olarak gönderilir. Hz. Yûnus, iman eden kavmine vefat edinceye kadar rehberlik yapar.
“Öyle ise rabbinin hükmünü sabırla karşıla ve öfkeye kapıldıktan sonra ıstırap içinde haykıran balık sahibi gibi olma” âyetinde Hz. Yûnus’un davranışı kınanmakta ve Resûl-i Ekrem’e, müşriklerin iman etmemesi durumunda hemen öfkeye kapılmaması bildirilmektedir.
KARDEŞİM YUNUS’UN MEMLEKETİ:
Resulullah (s.a.v) Taif seferinde saldırıya uğramıştı. Sığındığı bağda kendisine üzüm ikram eden Addas isimli Hristiyan köleye, teşekkür ettikten sonra; “Nerelisin?” diye sorar. Ninovalı olduğunu öğrenince de: “Demek kardeşim Yunus’un memleketindesin” buyurur.
Resûlullah (s.a.v) Mekke ile Medine arasındaki Şam yolundaki Herşâ tepesine geldiğinde, “Yuları hurma lifinden olan kızıl bir devenin üzerinde sırtında yünden bir abâ ile Yûnus’un buradan telbiye ederek geçtiğini görür gibiyim” buyurmuştur.
HEPİMİZ BİR YUNUS’UZ: Hülasa: Peygamberler günah işlemezler. İsmet sıfatına sahiptirler. İnsani özelliklerinden dolayı hata yapabilirler. Buna da zelle denir. Peygamberlerin nefsi ve insani özellikleri ilahi kontrol altındadır. İnsanlar içersinden çıkarılan, insanlara gönderilen elçiler oldukları için hata yapmaları da insanlara örnek olması içindir.
Hz.Yunus gibi bir peygamberin hata yapması, örnek ve ibret olması için ilahi bir takdirdir. Nitekim Hz.Yunus’un bu hatası ve kıssası, biz insanlara örnek olarak Kuran-ı Kerim’de yer almaktadır.
Almamız gereken mesajlardan biri şudur: Herkes bir Yunus olduğunu unutmasın. Baba ailesinin Yunus’udur. Anne çocuklarının Yunus’udur. Öğretmen sınıfının Yunus’udur. Patron işçilerinin Yunus’udur. Başkan şehrinin Yunus’udur. Hz.Yunus’un halkı 100 binden fazla idi. Bizim aile halkımız 2 kişi de olsa Yunus’un hayatını örnek alalım ve O’na göre hayatımızın Yunus’u olalım.
Bu bölümün sonunda sözü, ismini Yunus Peygamberden alan Yunus Emre’ye bırakalım: “Derviş Yunus, bu sözü eğri büğrü söyleme. Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir.”
KAYNAK: SAYILARIN TEFSİRİ-AYHAN TALHA BAYRAKTAR-RAVZA YAYINLARI