Hicaz makamındaki Selahattin Pınar bestesindeki gibi "Bir Bahar Akşamı" rastlaştılar. İstanbul Kuşdili Çayırında... Hafız Burhan konserinde... Selahattin Pınar, üstadın arkasında tambur çalıyordu. Afife Jale ise Darulbedai'de sahneye çıkarak "Tiyatrodaki ilk Müslüman kadın oyuncu" olarak tarihe geçmiş, ancak tiyatro zaptiye tarafından basılınca kapı önüne konulmuştu. İşsiz, sahnesiz ve kimsesizdi. Acısını yatıştırıcı haplarla dindirmeye çalışıyordu. İkisi de 25 yaşındaydı. Şarkıdaki gibi;

Bir bahar akşamı rastladım size , Sevinçli bir telaş içindeydiniz , Derinden bakınca gözlerinize , Neden başınızı öne eğdiniz

İçimde uyanan eski bir arzu , Dedi ki yılardır aradığım bu , Şimdi soruyorum büküp boynumu, Daha önceleri neredeydiniz, dediler ve evlenmeye karar verdiler.

Selahattin Pınar, bir gün eşinin öğle uykusu için çekildiği odasının anahtar deliğinden içeri baktığında, damarına morfin şırınga ettiğini gördü ve çöktü. Morfin için eczacıyla ilişkiye girmişti Afife.. Ama Pınar, eşine öfkeden çok, merhamet duyuyordu. Onu hayata döndürebilmek için çırpınmaya başladı. Sürekli melankolik besteler yapar olmuştu. Bunun üzerine Afife, "Terk et beni" diye yalvardı ona. "Yoksa sen de mahvolacaksın, bırak beni gideyim" dedi. Pınar, 6 ay sonra Afife Jale'yi terk etti. Şimdi ikisi için de en kötü yıllar başlıyordu.

Afife Jale, kimsesizliğinin, terk edilmişliğinin, yoksulluğunun son durağı Balıklı Rum Hastanesi'nde vefat etti. Cenazesine 4 kişi katıldı. Mezar yeri de mektupları ve fotoğraflarıyla birlikte kaybolup gitti. Unutuldu. Selahattin Pınar, Afife'nin ölümünün ardından paraladı kendini... Nice, hicran dolu besteye imza attı. Son katıldığı radyo programında "Hatıralar" şarkısını seslendirdi;

Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar, Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar, Yeriniz ne, yurdunuz ne, benden böyle korkunuz ne, Duyuyorum sesinizi bazen derin bir uykudan, Dinliyorum uzakları kalkıp derin bir uykudan, Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar, Bu ömür tükenecek yolunuza hatıralar...

Bir süre sonra müdavimi olduğu Todori meyhanesine gitti, doktorların yasak ettiği ne varsa hepsini ısmarlayıp sofrayı donattı. Orada son nefesini verdi. Son yolculuğuna mezarlıkta kendi bestesi çalınarak uğurlandı;

Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri...Duruyor gözlerinin, kalbimin üstünde yeri. Kupkuru yollarda ümitsiz yaşadım bikesim. Bülbülün duymadı zarını, gül bahçeleri

1948 yılında bestelediği Evcara makamındaki bu şarkının güftesi Mustafa Nafiz Irmak'a aittir. Bestekarımız şarkılarındaki temasıyla da kibar ve tam bir İstanbul Beyefendisi imajını vermiştir. Şıklığına oldukça önem veren Pınar, bir gün kravatını eleştiren arkadaşına" sesimi, sazımı ve hatta bestelerimi bile eleştirebilirsiniz fakat kravatımı asla" diyerek tepkisini belirlemiş. Bestekarın 800'e yakın kravatı olduğu söylenir.