Dersin öğretmeni çok sevdiği ve değer verdiği öğrencileriyle bugünkü Tefsir dersinde "Maun" suresini işleyeceklerdi. Dersin öğretmeni Tefsir derslerini öğrencileriyle beraber işlerdi.O nedenle her bir konuyu bir öğrenci hazırlar ve birlikte anlamaya çalışırlardı.

Bugünkü konuyu hazırlayan öğrenci dersin işleniş şekli gereği önce sureyi okudu ve mealini vermeye başladı:" Bismillahirrahmanirrahim. Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakar, yoksulu doyurmaya teşvik etmez..." Konuyu hazırlayan öğrenci, surenin tamamını okumaya devem ederken dersin öğretmenini "yoksulu doyurmaya teşvik etmez" ayeti eskilere götürdü.Gözlerinin önünden eski günler, bir film şeridi gibi geçmeye başladı.Kendisi de yoksulluk çektiği için bütün öğrencilerine yardım etmenin önemini ve anlamını öğretmeye çalışıyordu.

"Tatmayan bilmez" ata sözü gereğince kendisi de öğrenciliğinde sıkıntılar çektiğinden sıkıntı çeken insanların halini bir nebze de olsa anlıyordu.Bu sebepten olacak ki çalıştığı okulun duvarlarına "Mont,bot ve yiyecek ihtiyacı olan........hocaya isimlerini yazdırsın" yazısını asmış ve kendi ismini vermişti.Acaba bu kadar ihtiyaçlara nasıl cevap verecekti? Maddi imkanı bunu karşılayacak düzeyde miydi? Ama yazmak mecburiyetindeydi. Çünkü o ayet, hep gözünün önüne geliyordu:" yoksulu doyurmaya teşvik etmez".

Üstelik teşvik etmemenin hesap ve ceza gününü (dini) yalanlamakla eşit olduğunu biliyordu.Buna karşılık teşvik etmenin ne kadar zor olduğunu da biliyordu.Ondan dolayı hep ah çekerdi.Ya aklım ermeseydi yada elim yetseydi derdi.Ama aklı eriyordu fakat bazen eli yetmiyordu.

Okuttuğu bütün öğrencilerine yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğretiyordu.Müslümanlık paylaşmadır.Peygamber efendimiz (sav) isteseydi dünyanın en zengin insanı olabilirdi.Ancak eline geçenleri hep yoksullara ve yetimlere dağıttığını anlatmıştı öğrencilerine.Kur'an'da infak ile ilgili iki yüzden fazla ayet olduğunu hep hatırlatırdı.Ucuz Müslümanlığı herkesin yapabileceğini önemli olan elini cebine atabilmenin faziletini öğrencilerine kavratmaya çalışıyordu.

Resulullah'ın (sav) "Kim Mü'minin bir sıkıntısını giderirse Allah'da ahirette onun bir sıkıntısını giderecek" hadisini hep hatırlatıyordu.Kur'an da mü'minlerin özelliklerinden bahsedilirken "Hayırda yarışırlar" ayetini hep hatırlarında tutmalarını isterdi.

Dünya hali gereği bazen işler kesat oluyor ,bu durumda ne yapmalı? Sorusuna öğrencilerine şu ayeti örnek vererek hayır işinin kesintiye uğratılmamasını tembih ederdi." Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyi ve yararlı işleri en güzel şekilde yapanları sever."(Ali İmran,134).

Bu ayetin tefsirinde şu anlam da gizliydi.Eğer hem bollukta hem de darlıkta yardımlaşırsanız işte o zaman öfkenizi yenme konusunda Allah size yardım edecektir.Öfkesini tutan toplumlar da huzurlu ve ruh sağlığı yerinde olan toplum haline geleceklerdir.

Tıpkı Bakara suresinin 3. ayetinde Rabbimizin "Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar." buyurduğu gibi, eğer Allah için harcarsanız gaybe inanmış sayılırsınız ve namazın asıl tadını o zaman almış olursunuz.

Dersin öğretmeni Resulullah'ın (sav) Hira mağarasında ilk vahiyleri alıp korku içinde evine dönerken Hz.Hatice (ra) annemizin ona söylediklerinin ne kadar önemli olduğunu da öğrencilerine hatırlatıyordu. Hz.Hatice (ra) Peygamberimiz'e (sav) şöyle demişti:"Sen daima eli açık ve cömert davranırsın,iyilik yaparsın;fakir ve muhtaçlara yardıma koşarsın,misafiri ağırlarsın.Böyle bir insanı Allah yalnız bırakır mı?".

İşte ölçü bu.Kolay ve ucuz Müslümanlığın sadece kendimizi kandırmaktan başka işe yaramayacağını bilmek gerekir.

Acaba elini cebine atabiliyor musun?