28 Temmuz 1914 tarihinde başlayan 1. Dünya savaşının üzerinden 106 yıl geçti. O zaman da emperyal devletler iş başındaydı şimdide. Emperyal devletlerin tarihi emellerine ulaşmaları için her şeyin mubah olduğu dönemlerden geçtik, acaba bu emellerinden vaz geçtiler mi diye düşünürken kendilerini Doğu Akdeniz'de göstermeye başladılar. Kendilerini emperyal güç olarak kabul eden devletlerin yapmak istediklerini bir nebze olsa da anlamaya çalışıyorum ancak devlet olmayı başaramamış devletçiklere ne demeli. Kızgınım, kırgınım, hiddetliyim, Allah bu devletçiklere yer altı kaynaklarını nasip etmiş onlar da bu kaynağı kaynağın sahiplerine ve sevinçte ve tasada hep aynı duyguları taşıyan tarihi ortaklarının aleyhine kullanmaktan geri kalmıyorlar. Kendilerini sömüren, sürekli onları aşağılayan, onları tuka kaka yapanların kullanımına sunuyorlar.

Ben ne siyasetçiyim ne de dış ilişkiler uzmanı ancak okumuşluğumuz, yazmışlığımız az da olsa var. Ülkemizin başına çorap örmek isteyenleri az buçuk okumuşluğumuzla tahmin ve tahlil edebiliyorum, bu tahmin ve tahlil sonuçlarına göre dost ve düşman devletleri bilebiliyorum. Ülkemizde devlet yönetiminin üst düzeyinde olanlar nasıl bu tahlil ve tahmini yapamaz, üstelik devlet resmi olarak bu insanlara görev veriyor, devletin ali çıkarlarını korumak için.

Covid-19 ortaya çıktığında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendisinden yardım talebinde bulunan bütün devletlere karınca kararınca yardımda bulundu. Bu yardım işini Federal Almanya Cumhuriyeti de istedi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu yardıma olumlu yanıt vermek istedi. Bu talebe Federal Almanya CumhuriyetiDışişleri Bakanı HeikoMaas karşı geldi. Bu karşı gelişin temelinde Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası gücünün gölgelenmek istenmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Her ne kadar böyle düşünüyor olsam da Türkiye Cumhuriyeti'ne temelden karşı olan bir insanın Doğu Akdeniz çıkmazında Yunanistan ile Türkiye arasında arabuluculuk yapmasına nasıl izin verilir. Ben dış ilişkiler uzmanı değilim ama okuduğum ve zaman zaman dinlediğim bir hikaye tam da bu durumu özetleyecek gibi.

Çok meşhur bir veteriner profesör hayvan bakımı konusunda bir köye davet edilmiş.Profesör, belirlenen tarih ve saatte seminer verilecek salona gelmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi varmış. Yanlış geldiğini düşünerek dışarı çıkmış, etrafa bakmışpanolardaki ilanlara, duvarlarda asılı yazılara bakmış, geldiği yerin doğru olduğunu anlamış. Profesör bu duruma sinirlenmiş, gururuna yediremeyip gitmek istemiş. Biraz düşünmüş kendisini dinlemeye gelen bir kişi de olsa ona saygısızlık olacağını düşünerek gitmekten vazgeçmiş.Kürsüye çıkmış "Önce bir sorayım acaba bu kişi, tek başına beni dinlemek ister mi, diye?" Profesör adama sormuş"Beyefendi öncelikle size çok teşekkür ederim, bakın gördüğünüz gibi salon boş.Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz, anlatmamı isterseniz ben konferansı sizin için de sunarım, ne dersiniz?"Adam cevap vermiş"Efendim ben anlamam, ben bir çobanım, ağılda bir koyun olsa da yemini veririm, yüz koyun olsa da yemini veririm."Profesör mesajı almış, hatta aldığı bu cevapla biraz daha şevke gelerek konferansa başlamış. Anlattıkça anlatmış, normalde sunumu bir iki saat sürmesi gerekiyormuş ancak konuşma uzadıkça uzamış, en fazla iki saatlik konuşmaüç dört saattebitmiş. Konuşma sonunda profesör çobana sormuş"Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?"Çoban cevap vermiş "Vallahi efendim ben anlamam, dediğim gibi ben bir çobanım. Ağıla bir koyun gelse de yem veririm, yüz koyun gelse de yem veririm. Ancak ağıla bir koyun gelirse bir koyuna göre yem veririm, diğer koyunların yemini de o koyuna vermem.

Şimdi efendim bizler vatandaşız, dış ilişkilerden anlamayız ama HeikoMass'ın Türkiye'ye gelmeden önce Yunanistan'ı ziyaret etmesi ve orada "Siz haklısınız" demesi ve sonra da Türkiye'ye gelerek arabuluculuk yapmasına izin verilmesine bir anlam verebilmiş değilim. Bu yetmezmiş gibi Fedaral Almanya Başbakanı Angela Merkel'in hem arabuluculuk yapmak istemesi hem de sonradan "Tüm Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin, Doğu Akdeniz'de Yunanistan'ı desteklemekle yükümlüdür." sözünü söylemesi, tarafsız gibi görünüp tarafını belli ettiğini göstermez mi? Almanya koyun postuna bürünmüş kurt misali dişlerini göstermiyor mu?

Söylediğim gibi biz birvatandaşız, siyasetten ve politikadan anlamayız ama bir doğru var o da emperyal duyguların pik yaptığı devletlerin sömürge zihniyetlerinden hiçbir zaman vazgeçemeyecekleridir. Tarih tekerrür ediyor, tarihi okumak, devletler arası politikaları geliştirmek, kendilerine bir misyon görevi olarak verilmiş görevlilerin birinci görevi. Zaferler ayı içinde ağustos ayının sonuna geldik, 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu olsun. Bize düşen devletimize sahip çıkmak biliyoruz ki 'Tek Türkiye var.'