Bak bu olmadı be Dayı, öyle çekip gitmek varmıydı yıldızlar ülkesinene, demiştik en son bayram namazı sonrası...Yaşamak direnmektir.... Selam şöyle tüm tanıdıklara.. Bugün yine Bir cuma namazı sonrası helalleşeceğiz ve sen her zaman iyi Bir İNSAN olarak anılacaksın. Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun.... Lütfü Dalga ' nın Anısına saygı ve rahmetle...

ÇAYIRLARIN SARI FIRTINASI

Demli çaylarımızı içtik. Çocukluğumuzun güzel anılarından söz ettik. Babalarımızdan bahsettik.

Kerim Yavuz; çayırların sarı fırtınası. Şimdi Tekel evleri diye bilinen yerde kocaman çayırımız vardı. Çayıra otlamaya salınan hayvanların uzağında ürkütmeden , plastik topla ,cızlavat ayakkabılarla,yalın ayak bazan oynadığımız futbol maçları. Kerim futbolu en çok sevenlerdendi. Akşam karanlığı çökene kadar o çayırlarda, gübrelerin arasında delice koşuşturmalar.

Üç korner bir penaltıydı. Kale direğimiz yoktu. Taşlar vardı. Ve o taşların üzerinden giden topların , gol oldu olmadı tartışmaları. Erken biterse maçlarımız yakın olan Çeltikçi deresine yüzmeye, yada çayırda , hayvanların su içmesi için yapılan yalakta terimizi yıkamaya giderdik. Kavaklartı mezarlığında cenaze olduğunda çocukluğumuzun saflığı ve temizliğiyle maçı bırakıp cenazeye katılır, bildiğimiz dualar edilirdi. Defin işleminden sonra koşarak mezarlık kapısanda sıra olurduk. Cenaze yakınları, şeker yada 25-50 kuruş bozuk para verirlerdi sıradaki biz çocuklara. Bakkal Salih Aga'dan sütlü şekerler ,leblebi tozu gofret alınırıdı .

Kerim , sevgili dostum, arkadaşım .Her ne kadar büyüsek de şimdi ,anılarımızda ki çocukluğu yeniden yaşadık. Teşekkürler , çaylar ve güzel sohbet için... Sevgilerimle.

KAÇ KİŞİ KALDIK?

Kaç kişi kaldık azizim, sevgilisine aşk mektubu yazmayı hüner sayan? Kaç kişi kaldık mürekkebi damlayan bir kalemle tek telaşı güzel cümleler kurmak olan? Gece pencerenin kenarında bir kağıdı Türkçe ile süslemeyi marifet bilen, kaç kişiyiz? Aşk mektupları cüretkardır en başta. Çünkü o en güzel cümlelerin en dokunaklı yerinde sevdiğinin hayal kırığı bakışlarıyla karşılaşma olasılığın yoktur mesela. Yada büyük bir cümlenin, içinden defalarca prova ettiğin yerinde sözünün kesilme olasılığı da yoktur. Sen nasıl hayal ediyorsan sevdiğini o mektubu okurken, öyle söylersin içindekileri. Aşık da sensindir yazarken, maşuk da sen... Bu yüzden cüretkardır her şeyden önce aşk mektupları. Sakınmaz en patavatsız cümlelerini. Aşk mektupları bir o kadar da acizdir aslında. Defalarca yırtıp atılır kağıtlar, hiç olmadı üstü çizilir "bunu temize çekerim" niyetiyle. Çünkü yazan bilir ki ne yaparsa yapsın, ne kadar tasavvur ederse etsin, yetmeyecektir cümleleri içindekini anlatmaya. İnsan kalbini de söküp koyamaz ya kağıdın üstüne... Koca evrende o küçücük aşkına yaklaşmaya çalıştırır cümlelerini, bir Tanrı misafiri çekingenliğiyle ve dünyanın en gururlu acziyetiyle. Aşk mektupları yıkıcıdır. Çoğu zaman bir son hamledir çünkü ve bu yüzden umursamaz ardını, ötesini, berisini... Kaybedecek bir şeyin kalmadığı anlardır onlar, bilir misiniz siz? O güne kadar susulmuş şeyleri bütün duvarların üstüne salıp deviriverir. Artık yeni sınırlar çizer aşk mektupları, yeni çizgiler çizer, kendi dünyasında. Aşk mektupları melankoliktir. Hani canlanıp beden bulsa sen ben gibi; deniz kenarında ateşini yakmış, taşa oturmuş, mehtabı izleyen bir adam oluverecek öyle. Derdi yok, tasası yok... Sanki bütün o büyük sözleri eden o değilmiş gibi. Tek derdi biraz şarap, biraz deniz, biraz zaman ve çokça aşk... Aşk mektupları "bir adım daha atsak sanki her şey düzelecek"tir.Aşk mektupları sabır işidir.Aşk mektupları bir mücadeledir, en başta kendinle.Aşk mektupları eskidir, kirlenmemiş olandır eskilerden.Aşk mektupları bir güvercinin ayağına iliştirilmiş şiirlerin şairleriyle dost kılar seni.Aşk mektupları sarı kokar.Aşk mektupları el yazısıdır, elin yazısıdır.Ve en nihayetinde aşk mektupları kalbinin ipotek senedidir, sevgiliye.... YEDİTEPE İSTANBUL