Aralık ayında Çin'in Wuhan şehrinde başlayan ve Mart ayından beri bizi de etkileyen Covid-19 virüsü (koronavirüs) Dünya'yı kasıp kavurmaya devam ediyor.Bu hastalığa karşı henüz ciddi bir aşı/ilaç bulunmayışı da etkisinin devam etmesine sebebiyet veriyor.

Gün geçtikçe gerek İnegöl'ümüz de ve gerekse Türkiye genelinde hayatını kaybeden değerli kardeşlerimizin haberleri bizi üzmeye devam ediyor.Çok değerli tanıdıklarımız ve dostlarımızdan hayatını kaybedenlerin haberlerini duydukça yüreğimiz yanmaya devam ediyor.Diğer yandan da acaba sırada kim var ve daha kim bu hastalığa yakalanacak? Şeklindeki meçhul akıbetimiz şüphesiz ki hepimizi tedirgin ediyor.

Bu hastalık adeta bizi can evimizden vurdu.Ve insanın olmazsa olmaz dediğimiz en temel unsurlarımızı elimizden aldı.Örneğin,okul, insanın en temel kurumudur,bu hastalık eğitimi vurdu.Camilerimiz yakın zamana kadar kapalıydı.Hocalarımızın "safları sıklaştırın" sözünü özledik.Belki de tarihte ilk defa Ka'be, hacıları kabul etmedi.

Belki ilk bakışta dikkat çekmese de insanların birbirleriyle tokalaşması,anne-babasına ve sevdiklerine sarılması,birlikte oturup çay içmesi,düğünlerde salonları doldurması,sohbet halkaları oluşturması gibi hayatın önemli unsurlarından da mahrum kaldık.

Dikkat ederseniz bu yaz Kur'an eğitimi veren Camilerimiz,Kur'an kurslarımız,özel dernek ve vakıfların açtığı "Kur'an ve Dini Bilgiler" kursları yapılamadı.

Bütün bunlar ve daha nice güzel gelenek ve alışkanlıklarımızı bu virüs elimizden aldı.

Peki ne neden ve ne yapmalı?

Biz biliyoruz ki hiçbir şey Allah'ın izni olmadan gerçekleşmez:" Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş,

hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dahilinde,) olmasın"(Enam,59).

Rabbimiz kullarına zulüm etmeyeceğini Kur'an'ın bir çok ayetinde bize bildiriyor:"Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır." Allah, kullara asla zulmedici değildir."(Ali İmran,182).

Bu ayetlerden anlıyoruz Rabbimizden gelen her türlü uyarılar öncelikle kendi yaptıklarımızın karşılığıdır ve bir imtihandır:" Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele."(Bakara,155).

Yukarıdaki ayetin sonu" Sabredenleri müjdele" ile bitiyor.İşte bu müjde bizi rahatlatıyor.Yani sıkıntıların hiçbiri daimi ve süresiz değildir.Yeter ki inancımızı sarsmayalım ve sabretmeye devam edelim.Çünkü sabrın başı acı,ama sonu tatlıdır.Bütün meyveler sabır ile olgunlaşıp tatlılaşıyor.

Ayette geçtiği gibi bu süreçte mallarımızdan ,canlarımızdan ve ürünlerimizden eksilmeyle imtihan oluyoruz.Eskisi gibi ticaretimiz canlı olmayabilir,sevdiklerimizden ayrı kalabiliriz,ektiğimiz ve imal ettiğimiz ürünler karşılığını bulamayabilir.Bütün bu durumlar karşısında korku ve endişeye kapılabiliriz.Ve hatta bazen aç kalma korkusu bile bizi sarabilir.

İşte bütün bu sıkıntılar İnşallah Rabbimizin müjdelediği "sabır" ile aşılacaktır.

UNUTMAYIN:Allah var gam yok.Dağ ne kadar yüksek olursa olsun Güneş mutlaka doğacaktır.Ve bu hüzünlü aylar da bir gün bitecektir.Çünkü Dünyadaki hiç bir acı ve sıkıntı ebedi kalmamıştır.