"Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: «Canlı çeşitlerinin her birinden birer çift ile -boğulacağına dair aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti." (HUD 40)

Hz.Nuh'un Tufan hikayesini, bütün dünya biliyor. Hikaye deyimi ile yaşanmış olabilir, yaşanabilir bir olay anlaşılmasın. Bu konuda yalan yanlış bilgilerin yer aldığı Ehl-i Kitap kaynakları bizim için ölçü olamaz.

Bizim en sağlam ve bir numaralı kaynağımız K.Kerim'dir. Başka bir delile de ihtiyaç yoktur.Hz.Nuh ve Tufan olayı K.Kerim'de geçen, geçmişte yaşanmış tarihi bir olaydır. K.Kerim haber verdiği için bu kesin bir bilgidir. Bunda şüphe olmaz.

Nuh'un gemisine çok az sayıdaki Müminler bindi. 950 sene kavmini uyardığı halde iman eden sayısı 10 idi. İbn-i Abbas (r.a) iman edenlerin toplam sayısının 80 olduğunu söyler. Bunlar arasında Hz. Nuh'un müslüman olan eşiyle, yine iman eden çocukları Sam, Ham ve Yasef'in de olduğu kaynaklarda yer almaktadır.

Gemiye binmeyen kafirler arasında, iman etmeyen oğlu Kenan ve karısı Vaile de vardı.Hz.Nuh (a.s) Allah'ın emri ile gemiye çevredeki hayvanlardan birer çift de aldı. Yine Hz.Nuh'un, bitki tohumlarından da gemiye depoladığı rivayetler arasında vardır.

K.Kerim'in verdiği bilgilerden anlıyoruz ki; Hz.Nuh'un gemisi hem insanların hem de hayvanların barınabileceği bir yapıya sahipti. Farklı canlı türleri için bölümleri vardı.Hz.Nuh'un gemisi insan neslini koruduğu gibi, hayvan neslini de korumuştur. Bu nokta hayvan sevgisi ve hayvan neslinin yaşatılması açısından önemli bir noktadır.

Rivayetlere göre Nuh'un gemisi 3 katlı idi. En alt kat vahşi hayvanlar için, orta kat evcil hayvanlar ve bitkiler için, üst kat da insanlar içindi.Nuh'un gemisi yaşam için gerekli her türlü tedbiri ve besini ihtiva ediyordu. Bütün dünyayı kaplayan dev dalgalardan, tufan ismini alan büyük fırtına ve yağıştan zarar görmeyecek derecede sağlam ve güvenli bir gemi idi. Bu özellikte bir geminin sadece ağaç ve tahtalardan ibaret olduğunu düşünmek yanlış olur.

Hatta bu geminin sadece su üstünde gitmediğini, su içinde de gidebilecek donanıma sahip olduğunu, bir çeşit denizaltı gibi hareket edebildiğini söyleyebiliriz. Tufan şartlarına rağmen geminin güven içersinde yol alabilmesi bu ihtimali güçlendirmektedir.

Geminin su ve buhar gücü ile çalıştığı da Ayet-i Kerime'den çıkarılan bir sonuçtur. Ayet-i Kerime'de geçen ve ateşin yandığı yer anlamına da gelen Tennur ifadesi bu sonucu desteklemektedir.

Tüm zaman ve şartlarda, böyle bir geminin varlığı bir mucizedir. Böyle bir gemiyi ancak Allah'ın bir elçisi, yine Allah'ın vahyi doğrultusunda planlayıp inşa edebilirdi.

Ankebut Suresi 15. Ayet-i Kerime'den hareketle bu geminin korunup saklandığı yorumu çıkarılmaktadır. Ayet-i Kerime mealen şöyledir: "Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık."

Kur'an-ı Kerim'de geminin oturduğu yer Cudi, Tevrat'ta ise Ararat dağı olarak isimlendirilmiştir. Ağrı dağı, çok eski zamanlardan beri Ararat ismiyle de meşhurdur. Cizre yakınlarında da Cudi isminde bir dağ vardır. Bu isimlendirme dikkate alındığında geminin durduğu yerin, Ağrı ve Cizre arasındaki bölge olduğu söylenebilir.