NECMETTİN ERBAKAN

Doğum tarihi : 29.Ekim.1926

Vefat tarihi : 27.Şubat.2011

Vefat yaşı : 85

Burcu : Akrep

Doğum yeri : Sinop

Vefat yeri : Ankara

necmettin erbakan hocamiz (1)

29 Ekim 1926'da Sinop'ta, Hakim Mehmet Sabri ile Kamer Hanım'ın oğlu

olarak dünyaya geldi.

Baba tarafı Adana'nın Kozan ilçesinin tanınmış ailelerinden.

İlk öğrenimine Kayseri'de başlamasına karşın babasının tayin olması dolayısıyla Trabzon'da bitirdi.

İstanbul Erkek Lisesini birincilikle bitirdi .

 İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nden 1948 yılında mezun oldu. Fakülte'ye 2.Sınıf'tan başlamıştı. Üniversite yıllarında okula mescid açılmasına öncülük etti. Aynı yıl aynı yerde Motorlar Kürsüsünde Asistan oldu.

Üniversite tarafından 1951'de gönderildiği Almanya'nın Aachen Technische

Hochschule'de (Aachen Teknik Üniversitesi) doktorasını yaptı. Alman Ordusu için araştırma yapan DVL Araştırma Merkezi'nde Prof. Dr. Schmidt ile çalışmalar yaptı ve Alman Üniversiteleri’nde doktorasını verdi, 1953'de Doçentlik sınavını vermek üzere İstanbul'a döndü.

necmettin erbakan hocamiz (2)

27 yaşında 1954'de İTÜ'de Doçent oldu. Araştırmalar yapmak üzere tekrar Federal Almanya'nın Deutz fabrikalarına gitti. Leopar tanklarını geliştirme çalışmasında araştırma başmühendisi olarak görev aldı (1951-54).

Mayıs 1954-55 arasında askerlik yaptı. Tekrar Üniversiteye döndü. 1956-1963 arasında 200 ortaklı ilk yerli motoru üretecek olan Gümüş Motor'u kurdu ve Motor üretimini gerçekleştirdi.

1965'te Profesör ünvanlarını aldı. 1967'de Odalar Birliği Genel Sekreterliği'ne seçildi. Aynı yıl Nermin Erbakan'la (1943-2005) evlendi.

necmettin erbakan hocamiz (3)

1969'de Konya'dan milletvekili seçildi. 1970'de Milli Nizam Partisi'ni kurdu, ancak parti kısa bir süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

11 Ekim 1973'de MNP kadrosuyla Milli Selamet Partisi'ni kurdu. 1974-1978 döneminde üç ayrı kaolisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı yaptı. Bu dönemde, Kıbrıs Barış Harekatı'nın yapılmasını savundu. Amacı, Kıbrıs'ın tamamını alarak, görüşme masasına oturmak, Rum tarafına gereken toprakları masada bırakarak KKTC'nin dünyaca tanınmasını sağlamaktır.

 Hükümet ortağı olan Bülent Ecevit buna müsade etmeyerek, Yeşil Hat noktasında Kıbrıs Harekatının durdurulması emrini verdi.

12 Eylül'de bir süre İzmir Uzunada'da gözaltında tutuldu. 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte 'MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak ' suçlamasıyla tutuklandı.

necmettin erbakan hocamiz (5)

24 Temmuz 1981'de serbest bırakıldı ve beraat etti. 1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı aldı.

1987'de halk oylamasıyla tekrar siyasete döndü. 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi'ne daha sonra genel başkan seçildi. 1991 seçimlerinde Konya'dan milletvekili oldu.

Refah Partisi 1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. DYP-ANAP koalisyonu başarısız olunca DYP ile kurduğu REFAHYOL hükümetinde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı.

NECMETTİN ERBAKAN (1)

 Bu dönemde, Türkiye tarihinin ilk denk bütçesi yapıldı. İlk 8 ay planlanan şekilde uygulandı.

Bu dönemde, D-8 adlı büyük bir organizasyonun liderliği gerçekleştirildi. Hazinenin, iç piyasaya borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıran "Havuz Sistemi" uygulamasını başlattı.

Memura her ay, enflasyon + büyüme oranında zammı otomatik olarak verme anlamına gelen s.mobil sistemini uygulamaya başladı.

Memur, emekli ve işçiye % 110 ile % 200 oranlarında üst üste zamlar gerçekleştirildi. Esnafa yüklü miktarlarda kredi imkanı sağlandı.

21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve RP kapatıldı.

 Hakkında açılan davalardan aldığı hapis cezaları ilerleyen yaşı gözönüne alınarak ev hapsine çevrildi.

necmettin erbakan hocamiz (7)

Kurucusu olduğu Milli Görüş Hareketi'nin 2001 yılında bölünmesinden sonra Erbakan'ın da desteklediği Milli Görüş'çü kanat Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'ni, yenilikçi kanat ise 2002 seçimleri'nde iktidara gelen AKP'yi kurdu.

Erbakan, kamuoyunda “Kayıp Trilyon” davası olarak bilinen Bosna Hersek savaşında Sırplara karşı kullanılan paralar davasında, Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 Mart 2002'de “2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum oldu.

Ceza onaylanınca partisinden istifa eden Erbakan, TCK'da yapılan değişiklik sonucunda hapishaneye girmekten kurtularak cezasını ev hapsinde tamamladı.

necmettin erbakan hocamiz (8)

Adli Tıp Kurumunun “sürekli hastalık” raporu doğrultusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 19 Ağustos 2008'de affedildi.

 17 Ekim 2010'da tekrar kendi kurduğu Saadet Partisi'nin genel başkanlığına seçildi.

Necmettin Erbakan, 27 Şubat 2011 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Doktoru Tevfik Ali Küçükbaş, Erbakan'ın vefat sebebini kroner arter hastalığı ve kalp yetmezliği olarak açıkladı.

necmettin erbakan hocamiz (9)

ERBAKAN HOCA’DAN UNUTULMAZ SÖZLER

  1. Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.

  1. Namaz dinin direği, cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz.

  1. Müslüman hakkın hakimiyeti için motor, şerrin yok olması için fren olma görevlisidir.

  1. İman varsa imkanda vardır, milli görüşçü asla vazgeçmez.

  1. Bir çiçekle bahar olmaz ama, her bahar bir çiçekle başlar.

  1. Tebliğ ve davet bizden, hidayet Allah (C.C)’tandır.

  1. Biz seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz.

  1. Biz mantar zihniyetli değiliz, biz çınar ağacıyız..

  1. Allah’ına kul olmayan davasına er olamaz..

  1. Hak’kın tesisi için çalışmamakla Batıl’ın hakimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur.

  1. Akıl, bir işin sonunu düşünmektir. Yani kârını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir.

  1. Yanlışın en tehlikesi, doğruya en yakın olan yanlıştır.

  1. İslâm bize ve zamana uymaya mecbur değildir. Ama herkes ve her zaman, İslâm’a uymak mecburiyetindedir.

  1. Yeryüzünün en ideal insanları, en aydın en ilerici insanları şüphesiz Müslümanlardır. Müslüman olmak zaten bu dünyadaki en büyük ayrıcalıktır.

necmettin erbakan hocamiz (10)

SENİ SEVİYORUZ SAVUNAN ADAM

Prof. Dr. Necmettin Erbakan, ebediyet alemine göçtü.

Hayat sınavını "siyaset alanında" verdi ve inanırım ki, yüz akı ile göçtü bu dünyadan.

Türkiye zor bir ülkeydi, bu ülkede verdi mücadelesini. Kurulu düzenin uğraştığı adam oldu. 4 kere partisi kapatıldı, siyasi hayatının 12 yılında yasaklılık yaşadı, yıkılmadı, ayakta kaldı.

1997 zor yıllardan biriydi. Partisi için yine kapatma davası vardı ve o, gelmiş geçmiş tüm dava insanlarını ve mazlumları sembolize edercesine sanık sandalyesinde savunuyordu.

İşte o günlerde, 20 Kasım 1997 tarihinde Yeni Şafak'ta yayınlandı o yazım. "Seni Seviyoruz Savunan Adam" başlığı ile. Yüreklerde çok yankı buldu.

Onu dar-ı bekaya uğurladığımız bugünlerde hatırlanan o yazıyı, bugün Fatih Camii'nde buluşacak gönüllere armağan olsun diye bir kere daha yayınlamak istedim. Sonsuz rahmet diliyorum, Fatihalar yolluyorum.

......

"Genç adam seher vakti kalktı. Gecenin derinliği her yerde hissediliyordu. Abdest aldı. İki rekat namaz kıldı. Yasin-i Şerifi okudu. Sonra dua etti.

"Rabbim, onun göğsüne inşirah ver, göğsünü aç, genişlet... İşini kolaylaştır. Dilindeki düğümü çöz, ta ki sözlerini doğru anlasınlar" dedi.

O güne kadar pek çok kere eleştirmişti. Zaman zaman "Acaba gerçekten samimi mi yoksa..." diye sorular ve ihtimaller arasında bocaladığı bile olmuştu. Ama işte şu tercih noktasında aklına duadan ve muhabbetten başka bir şey gelmiyordu.

71 yaşında, yüzüne tevekkülün ince izleri sinmiş bir adam, hiçbir şekilde yıkılmadığını ifade edercesine zarif bir tebessümle basamakları tırmanıyordu.

Savunacaktı... Savunulması gereken ne varsa hepsini... Üstüne yürünen her şeyi... Ezilen her insanı... Horlananları.

71 yaşından sonra insan, kendi "dünya"sını savunmazdı. O savunma bir gelecek savunmasıydı...

"Her adımı bir kefaret olmalı geçmişte hata olarak görülenlere..." diye düşündü. Sabah güneş doğarken o hâlâ dua iklimini yaşıyordu.

* * *

Düşünceler içindeydi. Birdenbire gözlerine kan hücum ettiğini hissetti. Burun kemikleri sızlıyordu. İçinde mani olamadığı gözyaşları birikmişti... Onları tutmanın imkânı yoktu. "Nedir bu millete yapılanlar" sorusunu bir türlü cevaplandıramıyordu. Ne isteniyorsa veriyordu millet... Çocuklarının tabutları üstüne kapanıp ağlayan anneleri, bacıları düşündü... Sabahın köründe ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen anneleri düşündü... Vapur iskelelerinde kıvranıp uyuyan çocukları düşündü. Üç aylık emekli maaşı kuyruğunda can veren dedeleri düşündü... Sonra Beyazıt'ta bekleşenleri düşündü... Sonra yıllarca Güneydoğu'da ateş hattında görev yapıp, hanımı başörtülü olduğu için resen emekli edilenleri düşündü... Sonra suç aleti olarak müsadere edilen çarşafları, sarıkları düşündü...

Sonra şıkır şıkır elbiseleri içinde, şıkır şıkır kadehleri tokuşturanlar geldi aklına, memleket üstüne atılan nutukları hatırladı, "hakimler ve mahkûmlar" ayrımı oluştu zihninde birden.

Sonra merdivenleri tırmanan ve saatlerce ayakta savunma yapan 71 yaşındaki adamı düşündü.

Alnında domurcuklanan terleri düşündü. O ter, bir de başka bir yerde azap ürünleri gibi domur domur akmıştı çenesinden aşağı. Onu düşündü.

Hayır bu 'bu dünya'ya yönelik bir savunma olamazdı.

Yüzü allak bullak olmuş bir halde, "Neden böyle" diye çığlık attığı duyuldu. Neden bunca mazlumiyet?

Sonra deruni sevgi tomurcukları oluştu içinde savunan adama karşı.

***

Orada, sanık sandalyesindeki siluetini çizmeye çalıştı içinde. Orada tek bir kişi yoktu. Sürekli değişen, milyonlarca değişen insan siluetleri vardı. Sanki savunmanın her kelimesini bir başka kişi seslendiriyordu. Sanki hiç bitmemiş bir duruşmadan kesitlerdi gözlediği. Sanki bu görüntü hiç değişmemişti. Sanki gözü kendisine aitti savunan adamın, yüreği dedesine, elleri babasına, tebessümü çocuğuna... "Bu, benim" dedi, "Hiç şüphesiz bu benim."

***

Her şey bitecekti bu dünyada. Tarihe düşülen notlar kalacaktı. Onlar gidecekti ebediyet alemine. Her yapılanın yazıldığı bir tarih kütüğü vardı, o taşınacaktı en yüce mahkemeye. Yargı adamlarının da yargılandığı bir mahkeme daha kurulacaktı. Önemli olan oraya taşınan zabıttı. Onun için savunan adam adına hiçbir şeye üzülmek doğru olmazdı. Dünyevi üzüntü ve sevinçler, dünyevi zafer ve mağlubiyetler hep geçici idi. Önemli olan dünyada "ebediyen kalıcı olan"ın sırrını yakalamaktı. Savunan adam, belki en kalıcı eylemini, orada dururken gerçekleştirmiş olmaktaydı.

***

Saadet çağından bir serinlik doldu yüreğine. Arada örümcek ağı vardı, bir de güvercin yuvası. Öte tarafta dişine kadar silahlı adamlar vardı. İki kişiydiler. Biri kendisi için değil, diğeri için, ebediyet muştucusu için endişeleniyordu. Diğeri "Hüzne kapılma, Allah bizimledir" diye teskin etti dostunu. Allah kalbine sekinet verdi. Onlara çağları aşan bir ömür verdi. Onları onurun simgesi yaptı.

***

"Allah'ım ümmeti Muhammed'e merhamet et" diye dua etti, sonra "Allah'ım ümmeti Muhammed'e yardım et, koru. Allah'ım ümmeti Muhammed'e mağfiret et."

Sonra "Seni seviyoruz savunan adam" diye seslendi.

AHMET TAŞGETİREN

necmettin erbakan hocamiz (11)

ERBAKAN HOCANIN TÜRKİYE’YE ARMAĞANI

Es-selamünaleyküm

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı İnegöl’deki dava arkadaşlarına sorduk. Balıkesir’den başlatılması düşünülen Milli Görüş harekâtı İnegöl’den nasıl başladı? Erbakan İnegöl’de nasıl gazi oldu? Çamura saplanan arabayı tek başına nasıl çıkardı? Allah’ın selamını herkesin diline nasıl doladı? İşte İnegöl’deki dava arkadaşlarından Prof. Dr. Necmettin Erbakan…

 

■Röportajlar: Önder DURAN

necmettin erbakan hocamiz (12)

Pazar Postası’nın bu haftaki konuğu Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın İnegöl’deki dava arkadaşları. Kimisi ilk günden itibaren kimisi 20-25 yıl onunda aynı davada yol aldı. Vefatının 2. yılında hem kendisini hayırla yâd etmek hem de anıları canlandırmak adına dava arkadaşlarından Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı anlatmalarını istedik. İşte İnegöl özeliyle Prof. Dr. Necmettin Erbakan…

Rumeli Beylerbeyi Halil İbrahim Çamlıdere:

necmettin erbakan hocamiz (14)

MİLLİ GÖRÜŞ İNEGÖL’DEN BAŞLIYOR

Geçmişte buradan İstanbul’a mal almaya gidiyorduk. Topkapı’da indiğimizde çöp yığınları kurtlanmış, insanlar ağzını burnunu kapatarak koşarak gidiyordu. Eminönü camiine abdest almaya gidiyorduk, abdest almaya su bulamıyorduk. O güne kadar ki bütün belediyeler personelin maaşını ödeyemiyordu. O zaman bana çok garip gelen de bir durum vardı. İnsanlar karşılaştıklarında sabahları günaydın, öğlenleri tünaydın veya merhaba sözleri ortaklıkta dolaşıyordu.

Ama muhterem hocam 1969 yılında Milli Nizam Partisi’ni kurdu. Ankara’da kurulan Milli Nizam Partisi’nin Türkiye genelindeki ilk üyesi benim. Çalışmalar İnegöl’den başlatıldı. Muhterem hocam teşkilatlanma için 3 kişiyi; Temel Karamanoğlu, Yahya Oğuz ve Kemal Varol beyleri görevlendirmişti. Hocam Balıkesir damadı olduğu için Milli Görüş oradan başlatılacaktı ilk defa.

 Lakin lütfe bakın ki bu üç kişi İnegöl’de misafir kalmışlar. O zamanlar İnegöl küçük. Yabancı hemen belli oluyor. Sabah namazında İshakpaşa camiinde onları gördük ve hoş geldiniz dedik. Nerden gelip, nereye gidiyorsunuz, diye sormuştum. Ankara’dan geldiklerini, Balıkesir’e gittiklerini, İnegöl’de misafir kaldıklarını söylemişti. Hemen bir çayımızı içmez misiniz diye teklifte bulunmuştuk. Lakin dükkânların oraya geldiğimizde kahvenin kapalı olduğunu gördük. Hemen eve geldik, ben işi sabah kahvaltısına çevirdim. O arada bize; ‘İnegöl’de kaç parti var, revaçta olan hangisi?’ diye sormaya başladılar. Biz tabi o zaman Demokrat Parti’den geldiğimiz için Doğru Yol Partisini destekliyorduk.

O zaman dediler ki; seninle biz İshakpaşa camiinde buluştuk. Senin gibi düşünen, hakkı hakim kılmak isteyen bir parti çıksa ne yaparsın, diye sordular. Ben tüzüğünü görmeden bir şey diyemem, dedim. Yahya Oğuz çantasından hemen tüzüğü çıkardı. Ben tüzüğün kapağını kaldırdım; ‘önce ahlak ve maneviyat’ yazısını okuyunca; hayırlı işlerde acele ediniz, diye hadisi şerif vardır, bu partinin şimdi, hemen, derhal üyesi oluyorum dedim.

necmettin erbakan hocamiz (20)

Erbakan İnegöl’de

O kadar hoşlarına gitti ve sevindiler ki; Milli Görüş harekâtı İnegöl’den başlamış oldu. Hemen benimle birlikte biraderlerimle toplam 6 kişinin kaydı yapıldı. Temel Karamanoğlu dedi ki; Bu ne tevafuk. İnegöl’e bu iş başlatıldı. Bize hocamız imzalı mazbatamızı da verdiler. Bu davada bir bardak çay gözetmeksizin 43 yıldır çalışıyorum elhamdülillah.

GİTTİ TÜNAYDIN, GELDİ ES-SELAMÜNALEYKÜM

Aradan belli bir süre geçtikten sonra muhterem hocamızın İnegöl’e geleceği tarih belli oldu. Bize telefonla tarihi bildirdiler, büyük bir yer hazırlayın dediler. Hemen şuan sedir çay bahçesinin yeri kavaklar altıydı. Orayı hazırladık. Pazar günü akşamı gelecekti. Öyle bir insan toplandı ki ben nasıl reklam yaptığımızı hatırlamıyorum. İnegöl köyleriyle birlikte yıkıldı oraya. Bir kalabalık akıllar duruyor. Erbakan hocamızı karşılamak için gücümüz nispetinde birkaç araba kiraladık. Bana verilen bilgiye göre 12-13 araba karşılamaya gidildi. Hocamız geldi. Selamlama konuşması için kürsüye çıktı. ‘Es-selamünaleyküm İnegöllü aziz kardeşlerim’ deyince memleket yıkıldı. Merhaba, günaydın, tünaydın yok. İşte muhterem hocam Türkiye’ye Allah’ın selamını yerleştirdi. Bugün ateisti bile telefonu açtığında selamünaleyküm, diye açıyor.

necmettin erbakan hocamiz (17)

13 ARABA 1300 OLDU

Erbakan demek Türkiye’nin maddi ve manevi mimarı demektir. Erbakan demek ağır sanayinin Türkiye ve dünyadaki komutanı demektir. Erbakan demek sadece İslam âleminin değil, dünyadaki 7 milyar insanın kurtuluşu demektir. Erbakan demek insanlık âleminin kurtuluşu demektir. Böylece 1969 yılında başlayan Milli Görüş harekâtı öyle bir başladı ki, İnegöl’de yapılan konferansın ertesi gün kapı komşumuz Mehmet ve Hakkı Soyuak,  konferans kapısının karşısına oturup kalemle kaç araba geldiğini çizmişler. Tamam, gelen misafirleri anladık da peki o arabaları nerden buldunuz dediler. Öyle diyence ben ne kadar araba bulmuşuz ki dedim? Ellerinde tek tek çizdikleri kâğıdı göstererek; ‘Biz 1300 araba çizdik’ dediler.

necmettin erbakan hocamiz (18)

81 YAŞINDAYIM, HALA MİLLİ GÖRÜŞÇÜYÜM

Türkiye’de Milli Görüş hareketinin belediyecilikleri başlayana kadar belediyeler personelin maaşını ödeyemiyordu. Çalışan maaşını alamıyor, her şey perişandı. Az önce de bahsettim. İstanbul’da abdest almaya su bulamamıştık.

 Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesine Başkan seçildiğinde alay ettiler. Tayyip’in işi Allah’a kalmış, Allah’ta vermezse ne yapacak? Yine susuz İstanbul dediler. Tayyip’inde Milli Görüş gömleği o zaman sırtındaydı henüz çıkarmamıştı. Biz duamızı yaptığımız rabbim bizi boş çıkarmaz dedi ve İstanbul o günden bugüne susuzluk çekmek bir yana isterse Türkiye’ye bile su verebilir. Hakka teslim olduğunuz, Milli Görüş de de yer aldığınız zaman halledemeyeceğini hiçbir şey yok. Şimdi benim bu beyanatlarımı okuyup da dudağını bükenler olacaktır. Dudağını bükme ey İnegöllü kardeşlerim. Akılını başına alda Milli Görüşçü ol. Milli Görüş’te 7 milyar insanın kurtuluşu vardır. 81 yaşında biri olarak bunları samimi olarak söylüyorum. 76 milyonluk vatan evladının hepsi bizim kardeşimizdir.

necmettin erbakan hocamiz (19)

DAVADAN AYRILANLARA KİMLER GÖZ KIRPTI?

Benimle birlikte İstanbul varoşlarında gezen Sayın Başbakan milli görüş gömleği ile söylediğin sözlerin neresindesin? Onlara kızıyor muyuz? Asla. Sadece acıyoruz, gerçekten acıyoruz. Bizim düsturum seninde düsturun olmalı ve birlikte yürümeliyiz. Erbakan hocam etmeyin, gitmeyin dedikçe onlar gideceğiz diye tutturmuşlardı. Çünkü oradan göz kırpılmıştı onlara. Onlar kaşını gözünü senden bir şeyler koparmak için kırptı.

İLK OTOMOBİLİ ERBAKAN YAPTI

Türkiye’de hocam otomobil yapmadı mı, yaptı. Ama batı kafalılar içine az bir benzin koyarak 50 metre ötede stop ettirdiler. Hemen bütün basınla birlikte Erbakan’ın yapacağı otomobil bu kadar olur dediler. Ancak Japonya ne diyor şimdi biliyor musunuz? Otomobili bize verin teslim edin, koyun kantara kilosunda size altın verelim, biz bir onu inceleyelim. Ancak hocamın hep söylediği bir şey vardı; ‘Bizi Hans anladı ama kahvedeki sakallı hacı hasan anlayamadı’. İşte bunu demeye çalıştı hocam.

TEK BAŞINA ARABAYI İTEKLEYEREK TARLADAN ÇIKARDI

Bir gün bir seçim devresinde İstanbul’da Osman Nuri diye bir arkadaşımız vardı. Onun sağ koluydu. Bütün yolu onun taksisiyle dolaşıyordu. Ona bir gün sordu; bu taksi kaç yapıyor? O da kaç yapıyorsa söyledi. Sonra Erbakan hoca ‘Bugün 12 yerde konuşacağız’ dedi. Eğer kilometrede eksik yapar ve birkaç yerde konuşamazsak bunun vebali sana yeter de artar bile.

 Saat gece 00:00. Son bir yer kalmış konuşma yapılacak. Söz de trafik de bizi takip ediyor. Osman Nuri de iyice yorulmuş. Hava ince ince çiseliyor. Araba öyle bir kayıyor ki araba tarlanın içine oturuyor. Öyle olunca hoca çıkıyor arka kapıdan Osman Nuri’ye; efendi nedir bu telaşın, niye böyle yapıyorsun ki, diyor. Osman Nuri’de; hocam kaza geçirdik, bu arabayı buradan vinç çıkarması lazım, nasıl çıkaracağız? Erbakan hoca onu, konuşarak rahatlatıyor. Otur bakalım direksiyona, besmele ile çalıştır arabayı, bende bir iteyim diyor. İşte gözle görülen bir hal bu.

 

Arabayı vinç çıkarması lazım ki hocanın iteklemesiyle araba hop geri çıkıyor. Böyle olunca Osman Nuri, hocamıza; ‘hocam sana laf yok, emrine amadeyim’ dedi. İşte hocamıza biz böyle teslim olduk ve bizden sonrada bu Milli Görüş kıyamete kadar böyle devam edecek. Milli Görüş ne Halil İbrahim Çamlıdere ile kaimdir, ne Ahmet ile ne de Mehmet ile. Onun sahibi haktır. Aslında 76 milyon insanın hepsi Milli Görüşlüdür. Ancak onları yolundan saptıran, yollarından çeviren siyasi partiler olur.

 

necmettin erbakan hocamiz (21)

ERBAKAN VE TÜRKEŞ

Bir gün partimiz kapatıldı. Hocamızı adaya götürdüler. Hiçbir haber yok. Diğerlerini ise bahçeli yerlerde konutlara götürdüler. Bir müddet geçince iyice daraldım ben. Yine böyle bir gün Adapazarı’nda Bahtiyar Atan var. Bahtiyar Atan subaylıktan emekliymiş. O adayla da bir ilgisi var, şimdi geçmiş gün hatırlayamıyorum. Hocamız telefonunu ona vererek bana ulaştırmasını istiyor. Genel merkeze bile verilmeyecek, sadece Halil İbrahim Çamlıdere’de kalacak demiş. Telefonu arıyorum bir türlü ulaşamadım. Bir gün sonunda telefon çaldı. Ve nihayet hocamla telefonla görüşebildim. Daha sonra onu Ankara’ya getirdiler. O zaman Türkeş de yanındaydı. Zaten Türkeş bizden aday olmuştu da öyle milletvekilliğini kazanabilmişti. Türkeş; Erbakan ile beraber bulunduğumuz o cezaevi bize Medrese-i Yusufiye oldu demişti.

 

 

 

Saadet Partisi Bursa İl Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir:

3 GÜNLÜK EĞİTİM HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ

necmettin erbakan hocamiz (4)

Yaklaşık 25-26 yıl Erbakan hocamızla çalışma içerisinde olduk. Bunun 7 yılı Muğla ve Bilecik il sorumluluğu şeklinde oldu.  Bu süreç içerisinde ayda 2-3 kez genel merkezde görüşmemiz oluyordu. İlk olarak 1988 yılında Edremit Turban tesislerinde MGV bölge başkanları toplantısında yakından tanıma imkânı buldum. Üç günlük eğitim seminerini bizzat Erbakan hocamız veriyordu. Eğitime bende MGV İnegöl Başkanı olarak katılmıştım. Tabi orada hayata bakış açımız değişti. Her şey değiştirdi desek yeridir. Çünkü İslamı orada baştan sona yeniden anlama imkanı bulduk. İslamın sadece namaz, oruç, zekât olmadığını, bir cihad dini olduğunu orada öğrendik. Bu tabi bizim hayata bakış açımız değiştirdi. İslam dininin sadece ibadetlerden olmadığını, İslam’dan bir şey çıkarılamayacağı gibi bir şey eklenemeyeceğini, cihad ibadetinin üzerime farz olduğunu öğrendik. Bunları maalesef o güne kadar öğrenememiştik. Bu nedenle burada Erbakan hocadan aldığım bu eğitimi çok önemsiyorum. O günden sonra da gücümüzün yettiği nispette onun gösterdiği doğruda çalışmalarımızı gerçekleştirdik.

TATİLE Mİ GELDİNİZ?

1995 yılında İnegöl’de Refah Partisi döneminde ilçe başkanlığı görevinde bulundum. O dönemde Erbakan hocamızı İnegöl’de eğitim için ağırlamıştık. Yine Uludağ’da üç günlük bir eğitim seminerinde birlikte olduk. Genel merkezde ayda iki kez toplantılarda görüşürdük. Her toplantımızı çok ciddi şekilde incelerdi.

Bir keresinde yazın gömlekle toplantıya gittik. Hocamız geldi; ‘Bazı arkadaşlar sanki yaz tatiline gelmiş gibi gelmişler’ dedi. Bizim giyim ve kuşamımıza dikkat etmemizi söylerdi. Mutlaka toplantılara takım elbiselerle gitmemizi isterdi. Dosyamızın olmasını ister, hatta renginin bile nasıl olması gerektiğini söylerdi. Onunla birlikte hayatımızda çok şey değişti.

 

necmettin erbakan hocamiz (22)

İNANCI NEYİ GEREKTİRİYORSA ONU YAPARDI

ASKON’un kuruluşunda kendisini de davet etmiştik. Tophane’de bir yemek vermiştik o gün. Basının da yoğun ilgisi vardı yemeğe. Yemekten sonra akşam namazı kılınıp ondan sonra konuşması planlanmıştı. Akşam namazı için yakın bir yerde namaza gitmesi gerekiyordu. Veyahut orada bulunan yeşil alan üzerinde namaz kılınma imkânı vardı. Bu iki seçeneği kendisine sunduk ve burada kılalım dedi. Yeşil alan üzerine örtüleri serdik. Kalabalık bir cemaatle akşam namazının farzını kıldık. Basın etrafımızı kuşatmışken sünneti kılıp kılmama konusunda bile tereddüt geçirdim ben. Baktım hocam sünneti kılınca ben de kıldım. Hocam her zaman akşam ve yatsı arasında kılınan evvabin namazını da sürekli kılardı. Baktım hocam onu da kılıyor. Yani o inancını yaşama konusunda hiçbir dış etkiden etkilenmezdi. Normal olarak yapılması ne gerekiyorsa onu yapardı.

 

KÖFTECİ AZİZ’DEN ‘BUYUR HOCAM’

İnegöl’e bir miting gerçekleştirmiştik. Bizim işyeri ile karşıdaki köfteci Aziz’in arasına otobüsü çekmiştik. Otobüsün üstünden hocamız konuşmasını yapmıştı. Hocamız konuşmasına ‘pek aziz ve muhterem kardeşlerim’ diye başlardı. Aziz diye başlayınca karşımızdaki köfteci Aziz ağabey ‘buyur hocam’ diye gelmişti.

 

SERÇE PARMAĞI KOPTU, TEYEMMÜM İÇİN TUĞLA İSTEDİ

Yine bir mitinginde stadyumun orayı miting yeri olarak göstermişlerdi. O gün çok aşırı yağmur yağıyordu. Yani iç çamaşırlarımıza kadar ıslanmıştık. O kadar çok yağmur yağıyordu. Yaklaşık 2 bin civarında vatandaş hiç alanı terk etmeden hocamızı dinlemişti. Arabaya bindirirken hocamızı serçe parmağı kapıya sıkıştı ve koptu. Koptuktan sonra hocamızın parmağı alındı ve hastanelere yetiştirilirken hocamız bir tuğla veya kerpiç bulunmasını istedi. Herkes şaşırdı tabi. O ise namazını kılmak için o anda su ile abdest alması mümkün olmadığı için yolda onunla abdestini alması için kendisine tuğla getirildi. İbadetleri yapma konusundaki düşkünlüğü hiç aklımızdan çıkmıyor. Hocamız burada gazi oldu diyebiliriz.

necmettin erbakan hocamiz (6)

Kent Konseyi Başkanı Burhan Alıcı:

SİYASET VE MANEVİYATI BÜTÜNLEŞTİRDİ

Erbakan hocamız Türkiye’ye mal olmuş bir insan. Onu anlatacak Türkiye’nin her yerinde insan vardır. Bende kendi anladığım ölçüde sayın hocamızı anlatmaya çalışayım. Bir kere tam manasıyla lider insandır. Bir hareketi başlatan ve 1969 yılında siyasete başlayan hocamızın vefatına kadar geçen süreçte o liderliğini ve çizgisinden hiçbir sapma göstermeyen bir insandır. Bir sürü liderler geldi, geçti gördük. Geçtiğimiz süreçlerde de liderler vardı ama buda zamanımızın önde gelen liderlerden bir tanesidir.

 

O ZİHNİYETTEYİM ASLA AYRILMADIM

Hocamızı tanıdığım gündem itibaren hiçbir zaman saygım ve sevgim eksilmedi. Muhteşem bir insandı. Her sözü ve hareketi takip edilmesi bir insandı. Onun için siyasi anlamda Fazilet Partisi süreci parti kapatıldıktan sonra partiden ayrıldım ama o çizgiden düşünce ve zihniyet olarak asla ayrılmadım. Bunu her fırsatta konuşulması gereken yerlerde konuşuyor ve söylüyorum. Tabi biz hocamızın siyasi yönünü tanıyoruz. Siyaset ve maneviyatı bütünleştiren ve bize bunları öğreten birisiydi. Siyasetin ahlaklı yapılabileceğini, kimseyi kırmadan, hakaret etmeden, politika bataklığına saplanmadan siyaset yapılabileceğini bizlere öğreten bir insandı.

necmettin erbakan hocamiz (23)

GENEL BAŞKAN SANDIK TOPLANTISINDA GİDİYOR!

Bir gün Balgat’ta genel merkezde bir arkadaş grubuyla kendisini ziyarete gitmiştik. Oturduk, birkaç sohbet ettik. Bize dedi ki; ‘bu akşam benim sandık toplantım var’. Bir genel başkanın sandık müşahitleriyle toplantı yapmasına bizde şaşırdık tabi. Demek ki hocanın da ilgilendiği bir sandık vardı. Yani o yaşa gelmiş, bir partinin genel başkanı olmuş ve onun hala sandıkta çalıştığını görünce; çalışmamız gerektiğini, bu çalışmamızı kesinlikle aksatmamamız gerektiğine inandık. Ondan sonra siyasi ve teşkilat çalışmalarımızda hep bu örnek aklıma geldi.

necmettin erbakan hocamiz (26)

HERKES MEVZİSİNDE ÇALIŞMASINA DEVAM ETSİN

Bir gün İnegöl’den 1-2 otobüs Altınoluk’a ziyaretine gitmiştik. Bahçede bir ağacın altında oturmuştuk. Bu sohbetler hep, ülkemizi sevelim, hizmet edelim, insanlığa hizmet edelim türündeydi. Bir partiyi eleştirmek, bir başka görüşü eleştirmekten ziyade ülkemizi sevgisini bizlere anlatırdı. Herkes ülkesini seviyor ama bu sevgiye manevi argümanları kattığınız zaman daha farklı bir anlam kazanıyor.

Ve yine orada toplantı bitti, İnegöl’e dönmek üzereyken; ‘Siz fazla buralarda takılmayın. İnegöl’e gidin herkes mevzisinde çalışmasına devam etsin. Ben İnegöl’ü size emanet ettim. Sakın o surda bir gedik açmayın’ demişti. Bu siyasi çalışmaları hep ondan öğrendik. Yapıyorsanız, ölene kadar bu davanın peşinde olmalısınız, bu davayı takip etmelisiniz. Burada bir gevşeklik, geri duruş asla olamaz. Bu konuşmaları hocamızdan duyduğumda o konuşmalar beni o kadar çok etkiledi ki hep siyaset yaptığım süreçlerde asla gevşeklik söz konusu olmadı.

necmettin erbakan hocamiz (15)

Dava Arkadaşı Osman Demircan:

 

İNANDIĞI GİBİ YAŞADI

İki yıl önce rahmeti rahmana kavuşan Erbakan hocamızın rahmetle anıyoruz, Allah mekânını cennet eylesin. Muhterem hocamızın ilk günden itibaren tek hedefi Allah rızası için yeryüzünde insanlığın kurtuluşuna vesile olacak çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar esnasında ona inanan insanlar gece gündüz demeden büyük mücadele verdiler. Bütün gençliğe, idarecilere örnek olabilecek bir noktada çalışmalarını sonlandırdı. Düşünebiliyor musunuz 86 yaşında, ayakta durmakta dahi zorlanan bir lider, davası için bütün gücünü kullanarak çalışmasını sürdürüyordu. Böyle bir noktada rahmeti rahmana kavuştu. İnandığı gibi yaşadı ve bütün gençlere örnek oldu. Lider böyle olması lazım.

YÜKSELİŞ TÜRKİYE’DEN BAŞLAYACAK

Hocamızın ilk çıkışında sürekli onun yaptığı çalışmaları perdelemek istediler. Bütün güçler bu noktada güç birliği yaparak onu durdurmaya çalıştılar. Elhamdülillah davasını büyük bir başarıyla bugüne kadar taşıdı. Şimdi öyle bir noktaya gelindi ki serpilen tohumlar yeşermeye başladı. Bizim için peygamber efendimizin savaşları büyük birer örnektir. O günkü mücadele bugün ki insanlara örnek olmuştur. Davaya inanırsanız eğer o davanın sonuna kadar çalışırsınız. Osmanlının yıkılışından sonra Türkiye’yi madden, manen geri götürmek için bütün güçleriyle çalıştılar. Fakat Allah onlara bu fırsatları vermedi. Teşkilat içerisinde bölünmeler oldu ancak bunların hepsinde rahmet vardır. Bu gibi davaların başarısızlığa uğraması için bütün engelleri ortaya koyan insanlar koydukları bu engellerin hepsini bir bir kendileri temizleyecek. Yani Türkiye gelecekte çok büyük hizmetler yapacak inşallah. İslam âleminin çöküş süreci bu topraklarda başlamıştı. Bu nedenle yükselişi de Türkiye’den başlayacak inşallah.

necmettin erbakan hocamiz (24)

İNEGÖL’ÜN İLK ÜYESİ OLARAK KENDİ ELLERİYLE KAYDETTİ

Hocamızın İnegöl’deki ilk konferansında, hocamızın gayretli çalışmalarıyla oraya iştirak edip orada o manzaraları yaşaması benim için örnek teşkil etmişti. Hocamız İnegöl’e ilk kez konferansa geldiğinde ilk üye olarak bizzat kendisi beni kaydetmişti. Ondan çok mutluluk duyuyorum.

necmettin erbakan hocamiz (25)