Merhaba değerli okurlar, bu hafta Kur'an-ı Kerim de Nahl Suresi 68 ve 69. Ayetletler de geçen 'BAL' ile ilgili bilgiler vermek istiyorum. Önce ayetleri okuyalım.

''Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurduklarıçardaklardan kendine yuvalar edin. Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiğiyollardan git!" Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet çıkar kionda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır.''

Binlerce yıldır insanlığın en değerli besin kaynaklarından biri olan bal; elma, portakal, yonca ve ıhlamur çiçeklerinin saf kokularını barındırır, önemli bir şeker, mineral ve vitamin kaynağıdır.Yaklaşık %34 glikoz, %40 fruktoz içeren balın %17'si ise sudan oluşmaktadır.

Bal, bunların dışında demir, sodyum, sülfür, magnezyum, fosfor, manganez, alüminyum, gümüş, albümin, dekstril ve nitrojen içerir. İçeriğinde, az miktarda da olsa farklı hormonlar barındıran balda, çinko, bakır ve iyot da bulunur.Bal, enzim olarak da, amilazın yanı sıra nikotin, invertaz, katalaz, oksidaz, fosfataz içerir. Çeşitli miktarda B1, B2, B3, B6, C, K vitaminleri ve az miktarda da biotin ve folik asit içerdiği de tespit edilmiştir.Bu enzimlerin bir kısmı bitkilerden gelmekte, bir kısmı ise arının başındaki bezlerden salgılanmaktadır

Antiseptik/antimikrobiyal etkisi nedeniyle bal, yaklaşık 3000 yıldır birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanıldığı tespit edilenbal, mikroorganizmaların yaşamasını sağlayacak nemden ve sudan yoksundur. Bundan dolayı, yanık, yara ve deri ülserlerini iyileştirmek için kullanılmıştır.Balın içindeki hidrojen peroksit, sulandırma sonucunda etkin hale gelir. Yani, bal yara üzerine sürüldüğünde hidrojen peroksit yavaşça vücut sıvıları tarafından sulandırılır; böylece, hem yavaş yavaş etkinlik kazanır hem de tıbbi hidrojen peroksitten daha düşük yoğunlukta olduğu için, mikropları öldürdüğü halde vücut hücrelerine zarar vermez.. Balın içindeki hidrojen peroksit, tıbbi olarak kullanılan hidrojen peroksitten üstündür.

Temel olarak iki monosakkaritin bileşiminden oluşan bal, içerdiği su moleküllerinin büyük kısmının monosakkaritlere bağlı olmasından dolayı, Balın yüksek şeker oranı hipertonisitesini attırdığı için çevresindeki bakterilerin suyunu hipertonik alana çekip bakteri hücrelerinin büzüşmesini sağlar. Bir antiseptik olarak balın metisiline dayanıklı Staphylococcusaureus gibi dirençli bakterilere karşı etkili olabileceğini savunan araştırmalar mevcuttur

Balın pH'ının 3,5- 5,5 arasında olması, enfeksiyondan sorumlu bakterilerin çoğalmasını engeller.

Bal, içinde birçok polifenol, yani doğal antioksidan barındırdığı için, uzun süreli ve düzenli tüketildiğinde kanseri önleyici etkisi olabilmektedir.

Bal, bağırsaklardaki bakteri florasını çoğaltabildiği için prebiyotik etki yapmakta ve bağışıklık sistemini güçlendirebilmektedir. Bal, aynı zamanda kolesterolü de düşürebilmekte, bununla beraber sindirimi kolaylaştırabilmekte ve kolon kanserini önlemede etkili olabilmektedir.Ayrıca, içerdiği demir, vücuttaki zararlı oksijen radikallerini zararsız hale getirir ve anti-kanserojen etki gösterir.

Bal hemen her gün yenebilse de, tüketimi günde 1 tatlı kaşığını geçmemeli.

Soruşarınız ve görüşleriniz için telefonum; 532 497 61 42 Herkese sağlıklı günler dilerim.