Gizemli Maddenin İzleri Neredeyse Bir Asır Önce Keşfedildi
Karanlık madde fikri aslında yeni değil. 1930’larda İsviçreli gökbilimci Fritz Zwicky, galaksilerin dönme hızlarının görünür kütleyle açıklanamayacak kadar yüksek olduğunu fark edince, “görünmeyen bir madde” ihtimali ortaya atıldı.
1970’lerde Vera Rubin’in yaptığı gözlemler ise bu fikri iyice güçlendirdi. Rubin, sarmal galaksilerin dış bölgelerinin beklenenden çok daha hızlı döndüğünü göstererek bu görünmez maddenin galaksileri adeta “tutan bir iskelet” görevi gördüğünü ortaya koydu.
Bilinen atomlar evrende yalnızca yüzde 15 yer kaplarken, geri kalan yüzde 85’lik dev payın karanlık maddeye ait olduğu hesaplanıyor.

Yeni Analiz Bilim Dünyasını Heyecanlandırdı
Tokyo Üniversitesi’nden Prof. Tomonori Totani, NASA’nın Fermi Gama Işını Uzay Teleskobu verilerini inceleyerek dikkat çekici bir bulguya ulaştı.
Totani’nin analizine göre Samanyolu’nun merkezinden yayılan gama ışınları, karanlık madde teorilerinin öngördüğü hale yapısıyla neredeyse bire bir uyum gösteriyor.
Özellikle “WIMP” adı verilen ve uzun süredir karanlık madde için en güçlü adaylardan biri olan parçacık modeliyle örtüşen bir enerji dağılımı tespit edildi.
Bu modele göre iki WIMP parçacığı çarpıştığında birbirini yok ederek yüksek enerjili gama ışınları ortaya çıkarıyor.
Fermi teleskobunun verilerinde tam da bu enerji seviyesinde, yaklaşık 20 GeV düzeyinde küresel bir ışınım yapısı görüldü. Eğer yorum doğruysa, bu parçacıkların protondan yaklaşık 500 kat daha ağır olabileceği hesaplanıyor.

Bilim İnsanları Temkinli: “Olağanüstü İddia, Olağanüstü Kanıt Gerektirir”
Her ne kadar bulgular heyecan verse de bilim dünyası aceleci davranmıyor.
Bazı uzmanlar, karanlık madde sinyallerinin beklenen diğer bölgelerde, özellikle cüce galaksilerde net biçimde görülmemesinin önemli bir soru işareti olduğuna dikkat çekiyor.
Birçok bilim insanı ortak bir noktada buluşuyor:
“Bu kadar büyük bir iddianın kesinleşmesi için daha güçlü, daha tutarlı kanıtlar gerekiyor.”

Gerçek Kırılma İçin Son Bir Adım Eksik
Prof. Totani’ye göre asıl dönüm noktası, aynı gama ışını özelliklerinin başka gök cisimlerinde de görülmesi olacak. Eğer bu sağlanırsa, bilim dünyası karanlık maddeyi ilk kez doğrudan “görmüş” olacak ve evrenin işleyişine dair yepyeni bir dönem başlayacak.
Bu parçacıkların şu an kabul edilen Standart Model’e uymaması ise parçacık fiziğinde devrim anlamına geliyor.
Şimdilik gözler yeni teleskop verilerinde ve yapılacak ek analizlerde. Gizem perdesinin tamamen kalkması an meselesi olabilir.





