Tarihte Müslümanlar, yaptıkları mesleği/ticareti sadece bir geçim kaynağı değil; aynı zamanda içinde bulundukları ve gittikleri toplumlara güzel ahlakı, insani ve İslami değerleri ulaştırmanın bir yolu olarak görmüşlerdir. Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan dünyanın en ücra köşelerine kadar İslam’ın ahlak ve inanç ilkelerinin Müslüman meslek  erbabı/tüccarları eliyle ulaştığı tarihi bir gerçektir.

O kişilerin ehliyetinde sorun yok! O kişilerin ehliyetinde sorun yok!

            Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicretten sonraki ilk icraatlardan biri de esnaf/iş adamlarına yönelik eğitim seferberliği başlatmak olmuştur. Zira/ esnaf/ iş adamı doğru olunca, toplum da doğru olacaktır. Çünkü menfaat çatışmasının sık sık görüldüğü ekonomik ilişkilerde insanların çoğu erdemli ve ilkeli bir duruş ortaya koyamamaktadır. İşte tarihte esnaf, böyle bir ilişki düzleminde rüşdünü kanıtlayabildiği  için halkın nezdinde inandırıcı olmuştur. Bu yönüyle esnaf/iş adamları güven duygusunun tüm topluma aşılanmasında oldukça etkili bir rol oynamıştır.

            Sayısız hikmetler içeren Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, sık sık iş ahlakına dikkatleri çekmiş ve Hz. Şuayp’ın (a.s) kavmi olan Medyen ve Eyke halklarının iş hayatındaki ahlaki zafiyetlerinden dolayı helak olduklarını bildirmiştir. Tüm insanlık için numune olarak gösterilen Müslümanların bu ağır imtihanın (fitnenin) farkında olan ecdadımız, İslam'ın ilk asırlarından itibaren fütüvvet, hisbe, ahilik ve lonca teşkilatları gibi kurumlarla esnaf ve sanatkarın iş ahlakının, diğer bir ifadeyle rızık ahlakının toplumda yerleşmesine çalışmışlardır. Zira çarşı-pazar toplumun aynası; esnaf iş adamları ise o toplumun görünen yüzüdür. O ayna da görünen çehre aydınlık ise toplum da aydınlıktır. O yüz temiz ve samimi ise, toplum da temiz ve samimidir. O yüz doğruluk ve erdem sahibi ise toplum da doğru ve erdemli demektir.

            Bu güzel topraklarda yaşayan insanların en önemli özelliklerinden biri de helalinden kazanıp evine helal lokma götürmeyi bir ideal olarak görmeleridir. Bu toprakları bin yıldır vatan kılan asıl güç, belki de büyük idealde ve bu rızık ahlakında saklıdır. Bu ticaret ahlakı nimeti verenin Allah olduğuna ve birinin nasibini bir başkasının yiyemeyeceğine inanmak demektir. Ticaret ahlakı; dürüstlüğü ve gönül kazanmayı tüm kazançların üstünde görmektir.. Asıl faydanın tüketmek ve biriktirmek değil, bölüşmek ve paylaşmak olduğuna inanmaktır. İşte cennetvari bu toprakları bin yıldır vatan kılanlar, bu üstün ahlaka sahip olan insanlardır. Bu bahtiyar insanlar, bulundukları şehirleri mamur, birlikte oldukları insanları bahtiyar ve dokundukları eşyayı anlamlı kılarlar. Yaşadıkları toplumları erdemli, güvenli ve huzurlu hale getirirler.

 

Ahmet Büyükgül / Mustafakemalpaşa İlçe Müftüsü

Editör: Ramazan Yavuz