Bir pazar sabahı kalktım.Her zamanki gibi,diğer bütün insanların yaptığından farksız olarak elime telefonu aldım.Facebook,instagram derken sosyal medyada gezinmeye başladım.Genelde belgeseller ilgimi çeker ama bu sefer belediye başkanımızın paylaştığı video ilgimi çekti.Videoda bir konuşmacı ve onu izleyen öğrenciler vardı.Konuşmacının elinde bir bardak vardı.İçi su doluydu.Konuşmacı elinde tuttuğu bardağı masanın üzerine bırakır, öğrencilere su dolu bardağı göstererek ''Bu bardak ne kadar ağır.''diye sorar.Öğrencilerin kimisi 8 ons?,kimisi 12 ons?,kimisi 16 ons?, diye cevap verir.Sonra konuşmacı anlatmaya başlar.Bardağın mutlak ağırlığı önemli değil.Ne kadar dayanacağınız önemli.Bir dakika tutarsam hiçbir şey olmaz.Bir saat tutarsam kolum ağrımaya başlar.Bütün gün tutarsam kolum uyuşur ve felç olur.Bardağın ağırlığı değişmiyor ama onu ne kadar uzun süre tutarsam o kadar ağırlaşıyor.Hayatın stresleri ve kaygıları da bu bardak gibidir.Onları biraz düşünürseniz sorun olmaz.Onları biraz daha uzun düşünürseniz canınız yanmaya başlar.Bütün gün onları düşünürseniz hiçbir şey yapamayacak kadar felç olursunuz.

Bu videoyu izleyince ''Neyi ne kadar taşımamız gerektiğini bilmeliyiz.''yorumunun dışında aklıma ünlü oyuncu Ramiz dayının sözü geldi. "Bir insanı 40 yıl sırtında taşı. Sonra 1 gün indir. Bu beni 40 yıl sırtında taşıdı demez. 1 gün indirdi der. Böyledir işte insanoğlu, yapılan iyiliğin nankörüdür."Eh biz yine de kendimize düşen iyiliği yapalım da bırak herkes kendine yakışanı yapsın.Bu konuda o kadar çok söz bulunur ki anlatamam.Bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Besle kargayı oysun gözünü/Menfaati bitenin nankörlüğü başlar/Menfaati bittiyse nankörlüğüne hazır ol/Hava biraz soğusun gölge veren ağacı nutursun/Herkesin işine yaradığın kadar iyisin bu hayatta/Kime ok atmayı öğrettimse,bir gün beni nişan aldı/En tehlikeli insan,yapılan iyiliği unutup nankörlük yapandır/Haketmeyen için fedakarlık yapmayın/Nankörler düne değil güne bakarlar ve onlar kimden menfaatleri varsa onun yüreğine doğru akarlar./ İnsanlara aynı iyiliği düzenli olarak yapınca, onu artık senin görevin zannediyorlar.

Demek ki bizi üzen,bizi strese sokan,bize hayatı çekilmez kılan insanlardan uzak durmayı bilmeliyiz.Bunu yaparken kırmadan,dökmeden incitmeden yapmalıyız ki onları karşımıza almayalım. Sen, sana karşı yapılanlara yumuşak ol, aynı şeyleri onlara yapma! Sen, taş gibi sert oldukça onlar kaya kesilir vesselam. Sen yumuşak ol ki, taş karşısında kum gibi olsun. Sen aynı ile karşılık verme ki, onlar yapılan hatanın farkına varsın.Biz biz olalım bardağın dolu tarafına bakalım.Ne dersiniz?

Tartıştığın,sorun yaşadığın herkes sana poatansiyel bir rakiptir.Bu kısacık dünya da insanlarla insanca yaşamasını bilmeliyiz.Hani -çoğu zarar,azı karar-diye bir söz vardır.Bu kısacık dünyada hiçbir şeyi abartmadan yapmalıyız.Kaygıyı abartırsak vücudumuza zarar veriririz,sevgiyi abartırsak düzgün giden ilişkilerimizi bozarız.Hep iyilik yaparsak sonra görevimiz haline gelir.Yapmadığında yüzler gerilir,sözler sertleşir.Sonra iş yapmasaydın olur.O halde yukarıdaki videonun içeriğinde olduğu gibi ''Neyi ne kadar taşımamız gerektiğini bilmeliyiz.

Yukarıda da belirttiğim gibi -çoğu zarar,azı karar- desek de eğlenceyi abartır olduk,telefonda vakit geçirmeyi abartır olduk,dostlarla sohbeti azaltır,İsrafı çoğaltır olduk.Kaygıyı abartır,vurmayı,kırmayı,öldürmeyi teşvik eder olduk.Sinirli bir toplum olduk vesselam!Aslında bizim çok zengin bir kültürümüz var.Mevlana bizim,Yunus Emre bizim,Nasrettin Hoca bizim.Şeyh Edebalı bizim.Karacoğlan,Köroğlu bizim.Bu kadar zengin bir kültüre sahipken bu kadar kültürsüz bir toplumun ortaya çıkması bence düşündürücü.Demekki bilgisizliği de abartır olduk.Görgüsüzlüğü de abartır olduk.Her şeyin kararını bulamadığımız sürece bu olumsuzluklar devam edeceğe benziyor.Yine de güzel şeyler düşünelim ki güzel şeyler olsun.İnsan neyi düşünürse her zaman onu görür.O yüzden içimiz güzel olsun.Güzel düşünelim,güzel görelim.Unutmayın,çünkü hayat çok kısa...