28 Şubat kararlarının alındığı günlerde İmam Hatip Lisesi'nde son sınıf öğrencisiydim. Refah-Yol hükümetinin yıkılma dönemlerinde ise Çukurova Üniversitesi'ne başlamıştım.

Biz asıl sarsıntıyı ve sonrasındaki artçı sarsıntıları çok yaşamadık. Bizden sonraki nesil 28 Şubat'ın asıl mağdurlarıydı. Üniversitede önlerine engeller konulmaya başlanmış, başörtülülere kapılar biz üniversite 2.sınıftayken kapanmıştı.

O dönemde İmam Hatipliyim demek bile çok zordu. Bunu söylediğimde aldığım cevaplar, her daim imalıydı.

Üniversite dönemlerinde seminerlere, konferanslara meraklı bir insandım. Ekonomi eğitimi alırken 'liberal' düşüncelerden etkilenmiş olmam hasebiyle liberal fikirde olanlara özel bir ilgi ve alakam vardı.

O dönemde şiir dinletisine koşa koşa gittiğim isimlerden biri de Tayfun Talipoğlu'ydu. Talipoğlu, gerçekten etkileyici bir sesi ve tonlamalarıyla o dönemin ilgi çeken isimlerinden de biriydi.

Tayfun Talipoğlu'nun sonraki dönemde muhafazakar kesime yönelik sözlerini tartışmadan; bire birde kendi kulaklarımla duyduklarımla o ismi anıyorum bugün.

Başörtülüleri dindar kesim diye geçinenlerin bile savunamadıkları bir zamanda Çukurova Üniversitesi'nde başörtüsü yasağının mantıklı ve doğru bir uygulama olmadığını haykırabilmek o dönem için fazla cesur bir hareketti.

Büyük bir coşkuyla alkışladığım Talipoğlu, o cümlelerle benim hafızamda yer edindi. Sonraki süreçteki yaklaşımlarını, siyasi dünyasını bilemem. Çok da ilgilenmiyorum.

Fakat, herkesin sustuğu bir anda senin gibi olmayanların haklarını savunduğunda adamsın. Onun için Tayfun Talipoğlu'nun vefatına bugün onun gibi düşünmeyen biri olarak üzüldüm.

Allah rahmet eylesin. İnşallah bizler de bizim gibi düşünmeyen ve inanmayanların da haklarını savunabilecek kadar cesur oluruz bir gün.