"Görmez misin, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olan her şeyi bilmektedir. Üç kişi gizlice buluşup konuşsa, onların dördüncüsü O'dur. Beş kişinin de gizli konuştuğu yerde onların altıncısı O'dur. Sayıları bunlardan az ya da çok olsun fark etmez, O onların yanındadır. Nerede olurlarsa olsunlar, bu böyledir. Sonra Kıyamet günü Allah, onlara bütün yaptıklarını bildirecektir. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir." (MÜCADELE 7)

MÜŞRİKLERİN GİZLİ TOPLANTILARI: Gizli gizli buluşanlar ve gizli saklı konuşanlar bilsinler ki Allah (c.c.) onlarla birliktedir. "Üç kişi gizlice buluşup konuşsa, onların dördüncüsü O'dur. Beş kişinin de gizli konuştuğu yerde onların altıncısı O'dur. Sayıları bunlardan az ya da çok olsun fark etmez, O onların yanındadır."[1]

Mekkeli Müşrikler, Kabe'nin yanında toplanırlar, Rasulullah Efendimiz (s.a.v) ve Müslümanların aleyhine gizli konuşmalar yaparlardı. Müslümanlara zulüm ve tuzak planladıkları bu toplantılarında; "Sessiz konuşun ki Muhammed'in Rabbi işitmesin. Yoksa Rabbi Muhamme'de haber verir" diye alay ediyorlardı. Mü'minlerden biri onlara yaklaşacak olsa hemen konuyu değiştiriyorlar ya da fısıltı halinde konuşup gülüyorlardı. Ayet-i kerime müşriklerin bu halleri üzerine inmiştir.

İbni Abbas (r.a) bu ayet-i kerimenin iniş sebebini şöyle anlatmıştır: "Amr'ın iki oğlu Rabia ve Hubeyb ile Safvan b. Ümeyye bir gün oturmuş konuşuyorlardı. İçlerinden birisi: "Ne dersiniz, Allah ne söylediğimizi bilir mi?" diğeri: "Bazısını bilir bazısını bilmez." üçüncüsü de: "Bir kısmını bilirse hepsini bilir." Dedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.[2]

Tasavvufi yoruma göre bu ayet-i kerimeden şu da anlaşılır: Yaratıklar Hakk'a ait bir mertebeyi işgal ettiklerinde, Hakk o mertebeyi takip eden başka bir mertebeye geçer.

Yani yaratılmışlar 5 tane ise Hakk 6.'dır. Buna göre yaratıklar hiçbir zaman Hakk ile aynı mertebede bulunamazlar. Yaratılmış olan her zaman Hakk'a katılmak istese de Hakk'ın o mertebeden ayrılmış olması nedeniyle buna güç yetiremez."[3]

YAHUDİ VE MÜNAFIKLARIN GİZLİ KONUŞMALARI: Rivayetlere göre bu ayet-i kerimeler yahudiler ve münafıklar hakkında da nazil olmuştur. Rasulullah Efendimiz (s.a.v) sefere bir ordu gönderdiğinde bunlar bir araya gelirler ve mü'minlerin karşısında kendi aralarında gizli gizli konuşurlardı. Konuşurken arada Müminlere bakarlar, gözleriyle imalı imalı hareketler yaparlardı. Onların bu manalı bakışlarını ve fısıldaşmalarını gören mü'minlerin aklına sefere giden yakınları ve kardeşleri gelirdi. Onların şehit olduğu veya başlarına bir musibet geldiği vehmine kapılıp bundan dolayı üzülürlerdi.

Bu durum böyle devam edip çoğalınca mü'minler gelip Resulullah Efendimiz'e (s.a.v) şikayette bulundular. Allah'ın Rasulü de (sav) gizli gizli fısıldaşanları yanına çağırıp böyle yapmamalarını emretti. İlla da gizli konuşacaklarsa bunu, Mü'minlerin olmadığı yerlerde yapmalarını söyledi. Ama bir süre sonra yine aynı davranışlarına devam ettiler. Bunun üzerine Allah Teala bu ayet-i kerimeyi indirdi.[4] (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)


[1] Mücadele suresi 7

[2] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/856

[3] "Fususu'l - Hikem'in Tercümesi ve Şerhi", Ahmed Avni Konuk, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları

[4] Esbabü'n-Nüzul, Nisaburi, s. 233