Şükür silinince belleklerden, herşeyden şikayet eder olduk.Elimizdekilerin kıymetini unutunca açgözlü olduk.Tüketim çılgınlığına kaptırınca kendimizi doyumsuz olduk.Sanal dünyanın bağımlısı olunca da gerçek dünyadan koptuk.

Tüm bunların sonucu olarak herşeyden ve herkesten şikayet eder olduk.Adeta yeni bit mezhep icat ettik:şikayet mezhebi.Bu mezhebe mensup olan bireylerin inancında;şükretmek, elindekilerin kıymetini bilmek, karşısındaki kişileri anlamaya çalışmak, başkalarını düşünmek, fikirler üretmek, olayları gerçek nedenleriyle sorgulamak yok.Varsa yoksa şikayet, mızmızlanmak.Bu mezhebe girip, bu ruh haline bürünen bireylerin gerçek hayata dair gerçekçi yaklaşımlar sergilemesi mümkün değil.Bu nedenle de kafalarındaki sanal kurgularla bunalımlar yaşamaları kaçınılmazdır.

Çağdaşlık adı altında "kurgulanan"bireyler olmamız, çağımız insanının gerçek insani değerlerden uzaklaşmasına ve insani değerlerden uzaklaştıkça da; yalnızlaşmasına, bencilleşmesine, sanallaşmasına yol açmaktadır.Ki bu haliyle çağımız insanı her geçen gün robotlaşmaktadır.

"Robotlar dünyayı ele geçirecek" diye geçmişten beri süregelen bir söylem vardır.Bu kaygı boşa çıkmaktadır, zira insan robotlaşmaktadır.Şöyle baktığımızda;

-Ne düşüneceğimize medya karar vermektedir...

-Fikirlerimizi "bilgin gogıl" ve (a)sosyal medya belirlemektedir....

-Hayat tarzımızı diziler ve "çağdaşlık narkozu"şekillendirmektedir...

-Helalmi yoksa harammı demeden, kazandıkça kazanma hırsımızı kapitalist düzen emretmektedir...

-Ahlak anlayışımızı eşcinseller sulandırmakta...

-Vatan anlayışımızı vatan hainleri küçümsemekte...

-Seçme özgürlüğümüzü dolarla satın almaya çalışanlar cirit atmakta...vs

Tüm bunlar çoktan robotlaştırıldığımızın işaretleri değil mi acaba?

Hayata dinimizin ilkeleri, kültürel özelliklerimiz üzerinden değilde, bizi robotlaştıran adi dünya düzeninin penceresinden bakar hale gelince hayata karşı doğru bir duruş sergilememiz mümkün olmayacaktır.İşte çagdaşlık denen din kurgusunun ve o dinin şikayet mezhebinin insanlığı sürüklediği uçurumdur bu.

Bu uçurum insanlığa her geçen gün kavga, cinayet, intihar, yalnızlaşma, bunalım, sapkınlık, terör, işgal, sömürü, hesapsız harcama ve borç bataklığı olarak bedeller ödetmektedir.

Ve işin daha vahim yanı, bu kadar üniversite, bu kadar sosyolog ve sözde aydın varken, iletişim imkanları bu kadar fazlalaşmışken insanlığın nereye sürüklendiğine dair ciddi bir araştırma yapılmamaktadır. Bu tip sorunlarımız yeterince gündem olmamakta veya magazinsel boyutta medyada yer almaktadır.

Hiçbir şeyden memnun olmayan, her şeyden şikayet eden, tüketime doymayan, zevklerini ilahlaştıran insanlar olmamız bizi her geçen gün daha fazla sıkıntılara sürüklemektedir. Ve bizi kolayca yönlendirilebilen robotlara dönüştürmektedir. Hayata geliş gayemizi sorgulamak, hayatı yaşarken dini ve milli değerlerimizi referans almak bu girdaptan kurtulmak için tek çaredir.