"Hanımlarına; "Sen bana annem gibisin" deyip de ayrılmak isteyenler, Sonra bu söylediklerinden dönerlerse, Eşleri ile birlikte olmadan önce bir köleyi özgürlüğüne kavuştursunlar. Bu size bir öğüttür. Şüphesiz Allah yaptığınız her şeyden haberdardır."

"Bunu yapmaya imkan bulamayan kimse, Eşi ile birlikte olmadan önce iki ay aralıksız oruç tutsun. Buna da gücü yetmeyen kimse, altmış fakiri doyursun. Bu kolaylık, Allah'a ve Elçisine inandığınız içindir. Bunlar Allah'ın kanunlarıdır. Allah'ın kanunlarını inkar edenler için acı bir azap vardır." (MÜCADELE 3-4)

Tarihte Zıhar diye bir boşama şekli var. Cahiliyye dönemine ait bir adet bu. Zıhar yapan kişi karısına, "Sen bana an­nemin sırtı gibisin" deyip onu boşamış oluyordu."Sen bana an­nemin sırtı gibisin" cümlesinin anlamı şu idi; "Artık sen benim karım olamazsın. Annem bana nasıl haramsa sen de bana haramsın."

İslam öncesi Araplar, Zıhar uygulaması ile eşlerini annelerine benzeterek onunla bir arada bulunmayı haram sayarlardı. Diğer boşanma durumlarında tekrar evlenmek mümkün olsa da Zihar ile boşamada geri dönme imkanı da olmazdı. Mücadele Süresi bu uygulamayı yasaklamakta, bu tür uygulamalarla günaha girenlere de hatasından dönme imkanı sunmaktadır.

Mücadele Suresi 2. Ayet-i Kerime şu şekildedir: "Öfkelendiği hanımını cezalandırıp boşamak için; "Sen bana annem gibisin" diyenler bilsin ki; Onların kadınları, anneleri değildir.Onların anneleri ancak onları doğuran kadınlardır. Bu lafı edenler, çirkin ve boş konuşuyorlar. Şüphesiz Allah, af edip bağışlayandır.

Ayet-i Kerime'nin iniş sebebi olarak şu olay zikredilir:Evs b. Samit, bir gün, karısı Havle binti Sa'Iebe ile birlikte olmak ister.. Havle, razı olmayınca, kocası ona kızıp ona zıhar yapar. Bunun üzerine Hz.Havle, Rasulullah Efendimiz'e (s.a.v) gelerek şikayetçi olur: "Ey Allah'ın Rasulü! Kocam Evs bana zıhar yaptı. Ondan, benim küçük çocuklarım var. Bunları ona versem kaybolup giderler. Ben kendi yanıma alsam aç kalırlar?" der.

Rasulullah Efendimiz (s.a.v), "Senin ona haram kılındığını görüyorum." Deyince Hz. Havle: "Ey Allah'ın Rasu­lü! Allah'a yemin olsun ki o beni boşamadı. O, çocuğumun babası ve benim en çok sevdiğim insandır" dedi. Rasulullah (s.a.v): "Senin ona haram kılın­dığını görüyorum." şeklindeki sözünü tekrarladı.

Havle de kendi sözlerini tekrarlayıp itiraz ve şikayetine devam etti. Ve bu olay üzerine: "Eşi hakkında seninle tartışan kadının sözünü, Allah işitmiştir. O kadın sıkıntıdan kurtulmak için Allah'a şikayette bulunuyordu. Şüphesiz Allah, sizin konuşmanızı işitir.Çünkü Allah, her şeyi işiten ve görendir." Mücadele 1 ve devamındaki Ayet-i Kerimeler indi. Havle annemizin duası kabul olmuştu. Şikayetinde haklı olduğu ortaya çıkmıştı.

Allah (c.c.) bu Ayetler ile zıhar uygulamasının çirkin ve söylenen sözün yalan bir söz olduğunu bildirmiştir. Bu bir yalandır; çünkü kişinin karısı hiçbir zaman annesi gibi olamaz. Karısını boşamak için kişinin annesini kullanması çok çirkin bir davranıştır. Hüküm koyan, haram ve helali belirleyen Allah'tır. Bir erkek hangi cüretle haram olmayan bir şeyi haram ilan eder? Bu ne kadar çirkin ve günah bir davranıştır. Böylece bu uygulama Allah'ın yasaklaması ile haram kılınmıştır. Allah'ın hükmüyle; Zihar geçersizdir ve günahtır.

Peki daha önce zihar yapmış olan Evs b. Samit ve başkaları, bu günahtan nasıl kurtulacaklar? Buna fıkıhta keffaret deniyor. Keffaret yerine gelmedikçe hanımları ile birlikte olamazlar. Aslında zihar yapmak Allah katında ağır bir suçtur. Ancak Allah merhameti ile bu suçun keffaretini hafif tutmuştur. Böylece nikah ve aile hayatı koruma altına alınmıştır. Bunun keffareti de Ayet-i Kerime de açıklandığı gibidir.