Stratejik yönetim tarafında planlama yaparken ya da ara değerlendirmelerde genel durumu ortaya koyabilmek için analizler yaparız. Birçok farklı analiz yöntemi olmakla birlikte en başlangıç kullanılan metod SWOT analizidir. Güçlü ve zayıf yönleri ortaya koymakla birlikte yapısal ya da konjonktürel olarak tehdit ve fırsatları görmemize yarar.

Tüm analize burada yer vermek zor olduğu için bazı önemli durum değerlendirmelerini paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz Cuma günü ülkemiz için çok önemli olan ve işlenmeye başladığında dışa bağımlılığı azaltacak olan bir haberi Sayın Cumhurbaşkanımızdan dinledik. İlk fazının 320 Milyar metreküp olduğu ve genişleme alanıyla yabancı basından okuduğum kadarıyla 800 Milyar metreküplük bir rezervi olan kaynağa ulaştık. Ülkemizin enerji alanında ithalat girdilerinin yüksekliğini göz önüne aldığımızda oldukça önemli bir gelişme düşüncesindeyim. Ayrıca yine geçtiğimiz hafta güneş paneli alanında 1400 kişinin çalışacağı bir yatırımın daha kamuoyuyla paylaşımını gördük. Güneşlenme seviyesi olarak Dünya'nın ve Avrupa'nın en iyi konumuna sahip ülkelerden biri olan Türkiye'de bu yatırımında önemli ölçüde katkı sağlayacağını düşünüyorum. İlave olarak burada yan sanayi ve diğer üreticilerin teşvik edilerek katma değerli yatırımların artışının sağlanması ve bu alanda uluslararası rekabet gücümüzün artışının sağlanmasının gerekliliğini düşünüyorum.

Para politikası tarafında enflasyon baskısı dolayısıyla örtülü faiz artışlarını yaşıyoruz. İktisadi olarak faiz artışları yatırımlarla ters orantılı işler. Merkez bankası nominal faizde bir artışa gitmese de Geç Likidite Perceresi, Karşılık oranları, Gecelik Borçlanma Faizi gibi para politikası araçlarıyla para piyasalarında ve kur üzerinde ayarlama yapmaya çalışıyor. Eylül-Aralık dönemi biraz sıkıntılı olsa da 2021 itibariyle daha iyi süreçlerin gerçekleşeceğini düşünüyorum. Burada kritik nokta bir erken seçimin yaşanmaması açıkçası. Çünkü ticari olarak olası bir erken seçim ciddi anlamda taşları yerinden oynatır kanaatindeyim.

Diğer taraftan 2 senelik süreçte ve geçtiğimiz ay itibariyle kur hareketleri sonucunda yaşadığımız develüasyon satın alma gücünü düşürmekte ve Üretici Fiyatları tarafında enflasyona artış yönlü baskı yapmaktadır. Malumunuz daha önceleri de çok defa üzerinden geçtiğimiz husus olan ülkemizde enflasyon Tüketici fiyatlarından ziyade üretici fiyatları tarafından gerçekleşmektedir. Bu dezavantaj ile birlikte diğer taraftan TL'nin uluslararası paritelerle kıyasını göz önüne getirdiğimizde Çin Yuan'ı ile eş değer olması stratejik olarak doğru adımları attığımızda bizi uluslararası ticarette ön plana çıkaracaktır. Tabi burada her zaman söylediğim stratejik olarak sanayi,üretim ve uluslararası planlama gerekmektedir.

Örnek olarak sizinle paylaştığım tabloda ülkelerin bilgisayar malzemeleri ihracat rakamlarını görebilirsiniz. Katma değerli üretim alanlarını konuştuğumuzda teknolojik ürünlerin her zaman birinci sırada olduğunu düşündüğümüzde ihracat avantajına dönüştürebileceğimiz örnek bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabi ki sadece bu alan örnektir. Bunun dışında bizlerin planlayabileceği yüzlerce ürün mevcutta bulunmaktadır.

Tüm bunlar mevcut durumla birlikte fırsatları ortaya koyduğumuz kısa bir değerlendirmedir. Bu fırsatları yakalayabilmek için güçlü yanlarımızı daha güçlendirmeli, zayıf yönlerimizi geliştirmeli ve tehditler karşısında planlarımızı yapmalıyız.

Bizim ülke olarak en büyük yapısal problemimiz dış ticaret açığımız ve düşük döviz kaynaklarımızdır. Bu kaynaklar ihracat ve turizm gelirleriyle artış göstermekte, bunun için de güçlü bir sanayi, insan kaynağı, finansal yapılanma gerekmektedir. Böylece yatırımlar, yatırımı işleyecekler ve dönüşlerin getirisi yüksek olsun. Borçluluk yapımızı incelediğimizde önümüzde önemli dış ödemeler yer almaktadır. Her ne kadar bir önceki seneye göre azalış eğilimi olsa da üretim artışlarıyla birlikte ithalata bağımlı olan ekonomik yapıda döviz ve kaynak ihtiyacı artmaktadır. Genel borçluluk yapısını merkez bankası verirleriyle paylaşıyorum.2020 Haziran sonu itibarıyla orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 171,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 15,7 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye'de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün % 23,3, Merkez Bankası'nın % 11,5, özel sektörün ise % 65,2 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir. Haziran sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı kredi borcu gelişmeleri incelendiğinde, 2019 yıl sonuna göre uzun vadeli kredi borcunun 17,9 milyar ABD doları azalarak 161,6 milyar ABD doları, kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 509 milyon ABD doları azalarak 8,5 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleştiği gözlenmektedir.

Diğer taraftan kalkınma planlandığında en önemli husus insan kaynağı yapılanması olmaktadır. Özellikle genç nüfusun nitelik kazanma becerisi diğer deyişle yetenek yönetimi hadisesi gelişmiş ülkeler işgücü tarafında iş alanlarına yönelik doğru planlamayla çok hızlı yol alabilmektedirler. Sizlerle paylaştığım tabloda özellikle genç nüfus içerisinde eğitimde ve istihdamda yer almayan nüfusun aslında bizim için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Aslında bizlerin işsizlikten ziyade MESLEKSİZLİK kavramına odaklanmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

Evet önümüzde ülke olarak çok fırsatlarımız var ama unutmayalım "FIRSATLAR HAZIR OLANLARA GELİR"