Artık bambaşka bir dünyanın içindeyiz ve içinde olduğumuz şartlar dünden bugüne nasıl hızlıca değiştiyse, bugünden yarına daha hızlı değişiyor.
Türkiye sosyolojik olarak çok önemli bir kara parçası ve kendine özgü şartlara sahip.

Yukarıda bahsini yaptığım değişim elbette burası içinde geçerli. Günden güne "birlikte yaşamak" üstüne tabi tutulduğumuza inandığım rabbani imtihanın soruları günden güne zorlaşıyor.


Ibni Haldun un dediği gibi ; "Coğrafya kaderdir" ve bizim de kaderimiz bu coğrafya ise bu kadere dair imtihanımız kaçınılmazdır.


Değişik fikirlerle, değişik siyasi görüşlerle , değişik ırklarla ve değişik inançlarla bir arada yasıyoruz ve hepimiz aynı gemideyiz. Aksini iddia etmek gemiyi delmek olur. Gemi delinirse hepimiz batarız ve gemiyi demlemek gibi bir sorumluluğumuz var.


Bunu bir demokrat , bir liberal yahut bir sosyalist kimlikle ya da bakış acısıyla söylemiyorum. Tamamen bir müslüman olarak ve islamin hem siyasi hem içtimai yönüne sonuna kadar inanan ve iman eden biri olarak söylüyorum.

Rasulullah'ın as. Medine'ye hicretinden sonra ortaya koyduğu "Medine sözleşmesi" birlikte yaşama erdeminin tarihteki sayılı ürünlerinden biridir. Bir Müslüman gittiği her yeri güzelleştirmeli ve yaşanılası kılmalıdır. Rasulullah as. Işte tam da bunu yapmıştır.


Yaşadığımız yerleri daha yaşanılası kılmak ve bunun için çaba göstermek, kaderimiz olan Coğrafya üstüne tabi tutulduğumuz imtihanın ciddi bir boyutudur. Allaha , yaşayan ve yaşayacak olan insanlara , doğaya, hayvanlara karşı sorumluluk bilinciyle yaşamak önem arz eder.


Sahip ve ait olduklarımız gereksiz bir övünç kaynağı yapmak, onları baskılama aracı olarak kullanmak, faşizanca tutumların , zorlamaların , çifte standartların , toplumun değerlerine hakaret etmenin , özgürlük adi altında toplum degerlerinin altını dinamitlemenin,kendi özgürlük alanını ihlal edip bir diğerinin özgürlüğüne tasallut olmanın her ne kadar iddia edip yırtınsalar dahi ülkeyi sevmekle veya ozgulukcu hur düşünceyle zerre alakası yoktur.

Kırmızı çizgilerimiz olacak , ilkelerimiz ve dik duruşlarımız hayatımızın olmazsa olmazıdır elbette ama bunları ne dayatabilir ne de dayatmalara kurban edebiliriz.


Coğrafya kader ise kadere razı gelmek imtihandır demiştik. İmtihanın en büyük sorusu gemiyi delmemektir. Gemiyi delenlerin de , gemideki diğerlerinin de gemideki kaderi boğulmak olsa da tarihin ve gelecek nesillerin önünde yargılanmak olacaktır .