İsaören Köyü, İnegöl'ün güneyinde ve Bedre Deresi'nin, İnegöl Ovası'yla kucaklaştığı yerde kurulmuştur. İnegöl şehir merkezine uzaklığı 3 kilometredir. 1990 yılı genel sayımına göre nüfusu, 433 kişidir. 2000 yılı genel nüfus sayımına göre ise 521'i kadın ve 548'i erkek olmak üzere toplam köy nüfusu, 1089 kişi olmuştur. Günümüzdeki yapısı itibariyle İsaören Köyü'nde nüfus, karışıktır. Kısmen yerli ve kısmen de göçmen asıllıdır. Göçmen olanlar, Balkan kökenlidir. Arazilerinin bir kısmı ovadadır. Diğer bir bölümü ise Bedre Deresi yatağının iki tarafında yer almıştır. Geçimleri, tahıl ve ziraata dayalı olmakla birlikte meyve ve sebze üretimine ağırlık verilmiştir. Kısmen besi ve kümes hayvancılığı da yapılır. Mücavir alan bitişiğindedir. Şehir merkezi ile iç içe bir hayat sürmektedirler.

Tarihi açıdan konuya bakıldığında, İsaören Köyü, daima yöneticilerin göz önünde tuttukları bir köy olmuştur.Çünkü bu köy ve yöresi, daha Yıldırım Beyazıt devrinde İshak Paşa'nın dedesi İsa Bey'e dirlik olarak verilmiştir. Amasya beylerinden Şadgeldi Paşa'nın torunu ve Muslihüddin Mustafa Bey'in oğlu olan İsa Bey, Yıldırım Beyazıt ile birlikte 1389 yılında yapılan Birinci Kosova Savaşı'na katılmış ve dönüşlerinde bu yerler, kendisine dirlik olarak tahsis olunmuştur.Aynı şekilde yine Amasya beylerinden Sungur-zade Yahşi Bey'e de Çoban Karyesi/Yenice Kasabası ve yöresi, dirlik olarak tahsis olunmuştur.

1402 yılında Ankara-Çubuk'ta Timur-Yıldırım Beyazıt arasında vuku bulan muharebede İsa Bey, şehit düşmüş ve sahip olduğu dirlik, oğlu İbrahim Ağa tarafından tasarruf edilmiştir. İbrahim Ağa, babası gibi aktif olarak devlet hizmetinde bulunmamıştır. Buna karşın oğlu İshak Paşa, Sultan İkinci Murad devrinin güçlü devlet adamlarından Yergüç Paşa'nın maı'yetinde devlet hizmetine girmiş ve Fatih Sultan Mehmet Han zamanında 1460 yıllarında Ankara'ya davet olunarak Anadolu Beylerbeyliğine atanmıştır.

İşte bu yıllardan sonra, İshak Paşa, maliyeci kimliği ile Fatih Sultan Mehmed'in dikkatini çekmiş ve devlet kademelerinde sür'atle yükselmeye başlamıştır. Bu cümleden olmak üzere, 1466 yılında vezaret payesi almış ve 1469 yılında da Fatih Sultan Mehmed Han'a Başvezir/Başbakan olmuştur.

Aynı yıllarda yaşamış Sırp asıllı ve de üstün dirayet sahibi bir başka İshak Paşa daha vardır ki bu zat, menşe' itibarıyla devşirme kökenlidir.Maalesef resmi tarihlerimiz dahil bir çok tarihçilerimiz tarafından bu iki İshak Paşa, tek İshak Paşa olarak değerlendirilmiştir. Ancak Amasya Tarihi'nin yazarı Hüseyin Hüsameddin Efendi'nin, vakfiye kayıtlarına dayalı olarak gerçeği ortaya koyması üzerine konu aydınlanmış ve aynı dönemde iki İshak Paşa, bulunduğu ortaya konmuştur.

Tarihimizde aynı yıllarda yaşamış iki İshak Paşa vardır. Bunlardan biri ve yaşça büyüğü, Sırp asıllı ve Paşa Yiğit'in manevi evladı olan Mühtedi Sarı İshak Paşa'dır ki Üsküp Sancak Bey'i olarak şöhret bulmuş ve Sırp başkenti Semendire'nin fethini sağlamıştır.

Sultan İkinci Murad'ın müsahibi olarak o'nun çok yakınında yer almıştır. Bu İshak Paşa'nın nesli, Balkanlarda daima söz sahibi olmuş ve bütün hayri eserlerini Üsküp Şehri'nde ve yakın çevresinde yapmışlardır. Hala günümüzde bu İshak Paşa'nın oğulları İsa Bey'in, Mustafa Paşa'nın ve torunu Mehmed Bey'in yaptırdıkları cami ve külliyeler, ayakta durmakta ve de bulundukları yerleri şenlendirmektedir. Diğer İshak Paşa'dan ayrı tutmak için bu İshak Paşa'ya, araştırmaya değer veren tarihçiler Mühtedi Sarı İshak Paşa, Kraloğlu İshak Paşa yahut da İshak Davut Paşa gibi değişik lakaplar vermişlerdir. Böylece, Türk asıllı ve Amasya kökenli İnegöl'lü İshak Paşa'dan ayrı tutmaya çalışmışlardır.