Turhan Şahin yazdı

Bu yazımızın birinci bölümü geçen hafta yayınlanmıştı.

İnegöl’de Aşçıların sabah ki ilk müşterileri çevre il ve ilçe pazarlarına giden pazarcı esnafı olurdu.

Aynı şekilde sabah namazından çıkanların önemli bir bölümü de çorbacılara uğrardı.

Saat dokuz-ona kadar süren çorba yoğunluğu yerini öğle saatlerine kadar bir sessizliğe bırakırdı.

Öğle saatleri başlayınca evleri çarşıya uzak olan çarşı esnafı başta olmak üzere öğle paydosundaki memurlar, işleri gereği ilçe merkezindeki köylüler aşçı dükkânlarını doldururlardı.

Aşçı dükkânlarında ucuzu da olurdu pahalısı da, zengini de fakiri de kendine bir şeyler bulurdu.

 Nohut, kuru fasulye, taskebabı tabii ki pilav olmazsa olmazıydı İnegöl insanının.

Ciğer tava, musakka, sebzeli kebap, orman kebabı, Kıymalı yumurta, orman kebabı, kekik kebabı gibi yemekler de yapılır ama daha az satılırdı.

 Tatlı ise iki çeşitti Kemalpaşa tatlısı ve kadayıf. Arada bir helva falan da yapılırdı.

Bursa Araştırmaları Dergisi Temmuz 2003 sayısında Kenan Kahraman 1950’li yıllar İnegöl’ünde Caferpaşa Hanı’nda Aşçı Sabri-Hamdi, Eski Belediye Binası köşesinde Aşçı İsmet, Belediyeye yakın Aşçı Şefik, Bugünkü Kızılay İşhanının orada Aşçı Eşref isimlerinden söz ediyor.

Hüseyin Çağlar, Fehmi Çağlar, Kadir Çağlar, Adem Usta, Kara Hüseyin, Ekrem Özaşçı, Asım-Şadan Çelik, Sabit Tokmakçı, İbrahim Derse, Hüseyin Güney, Şerif Usta, Tafil Gören, Hasan Acar(Ankara Lokantası), Hayrettin Aslantaş, Sebahattin Türkseven, aklımızda kalan ustalardan bazılarıdır.

Eski ustalardan Boşnak İsmet Usta’nın günümüze kadar anlatılan Boşnakça tekerlemesini Ayhan Güney aktarımıyla sunarak yazımı sonlandırıyorum.

Vriye Vriye / Niko ne piye / iko piye / İde Veresiye. Türkçesi; kaynıyor, kaynıyor, gitmiyor giden de Veresiye anlamına geliyormuş.

RESİM: SEYFETTİN ELİBOL'UN LOKANTA