TAMİRHANE

Yönetmen : Erkan Kolcak Köstendil

Senaryo : Bülent Şakrak

Görüntü Yönetmeni : Cenk Altun

Kurgu : Çağdaş Sercan

Müzik : Gazapizm

Oyuncular : Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu, Engin Hepileri, Merve Dizdar, Bülent Şakrak, Erkan Can, Ali Seçkiner Alıcı, Gökhan Kıraç, Yaren Alaca

Türkiye / Komedi-Dram / 113 Dk.

Daktilo Darbesi:

Filmin mp4 kısmından önce doc kısmını da ele almamız lazım. Malum siz istediğiniz kadar şahane bir yönetmen olun elinizde kötü bir senaryo varsa yapabilecek hiçbir şeyiniz kalmaz. Film önce fikirden sonra da senaryodan oluşur.

Tamirhane filminin fikri kime ait bilemem ama senaryosunu filmde de Ayhan rolünü canlandıran Bülent Şakrak kaleme alıyor. Film Nejat İşler’in canlandırdığı Yılmaz, Rıza Kocaoğlu’nun canlandırdığı Müjdat ve Bülent Şakrak’ın canlandırdığı Ayhan karakterlerinin etrafında şekilleniyor.

 Ayhan’ın, kankası Yılmaz’dan emlak dükkanının önünü gasp eden bir arabayı gece sessizce kaçırıp başka bir yere koymasını istemesiyle başlayan filmin ilk clipsi Müjdat ve yılmaz arabayı kaçırırken arabanın sahibinin bunu görüp kalp krizi geçirip oracıkta ölmesiyle açılıyor.

afiş 1

Ölüme canlı şahit olan Müjdat ile Yılmaz ne yapacakları bilemeyip Ayhan’ı aradıktan sonra cesedi arabanın bagajına koyuyorlar ve iki sokak öteye park etmeleri gereken arabayı da alıp tamirhaneye getiriyorlar.

 Kaçırdıkları arabaya onu parçalamak gibi mantıklı bir çözüm bulsalar da ceset için cesedi boyanın içine kattıkları tiner kazanına atmak gibi saçma sapan bir çözüm buluyorlar. Vücuttaki kan ve sülfürün kendini tinere bırakmasıyla akışkan bir boya keşfeden ve bunun çok güzel para edeceğini düşünen üçlüye Yılmaz engel oluyor.

Buraya kadar senaryo gerek filmin ambiyansıyla gerek diliyle ve gerek olayla kendini klişilerden ayırıp ön plana çıkarsa da her türk filminde olan olay burada nakşediyor ve babacan karakterimiz Yılmaz’ın kankası Ayhan’ın bacısına aşık olduğunu öğreniyoruz.

Kaçırılmaması Gereken Filmler: İzleme Listenize Ekleyin! Kaçırılmaması Gereken Filmler: İzleme Listenize Ekleyin!

Bu iş artık anayasanın ilk 4 maddesine döndü. Ana hikayenin içine aşk koymayanı müebbet cezaya çarptırılıyor galiba. Velhasıl Aynur bir gün Yılmaz’a “Aga bu frenlerde sıkıntı mı var bi baksana” diye arabayı göstermeye geliyor Yılmaz da aslında dümdüz bir boyacı fren balatalarından falan anladığı yok e delikanlı ya “Yaparız tabi” diye hiçbir halt anlamadığı işe burnunu sokuyor.

Ve bilin bakalım bizim bu boya işine “Ordan burdan ceset çıkarıp tiner kazanına mı atcaz allah bizi yakar olmaz” diyerek karşı çıkan Yılmaz ne oluyor da k9 köpeği gibi mezarlıkta ceset arayıp “BOYAAAA” diye kuduruyor?

afiş2

Aynur frenleri boşaldı diye arabayla kamyonun altına girip kör kalınca. Bakın senaryoda kahramanın gelişmini gösteren ve genel otoritenin kabul gördüğü belli başlı evreler vardır. Bu evreler maceraya çağrı, çağrının reddi, ilk eşiki sınavlar düşmanları mütteffikler gibi belli başlı evrelerdir ve her filmde kendini hissettirir.

Bu evrelerle ilgili googleden herhangi bir paragraf okursanız müptelası olduğunuz filmi bile yeniden izlediğinizde “Hoppallaa” dersiniz ama yine de o evreden sonra bir şeyler olacağını anlamazsınız. Hala daha gizlenir bu bilgiler sizden. İşte bizim filmimizde bu evreler bangır bangır bağırıyor.

Filmin geneline baktığımız zaman film bir komedi filmi olarak karşımıza çıkıyor. Komedi dalında benim gördüğüm temel sıkıntı şu: herhangi bir matematik yok.

Komedinin de bir matematiği vardır örneğin şu an hepimizin hunharca güldüğü ve gülmeyenin de toplumdan tez vakitte aforoz edildiği Gibi dizisinin matematiği yaşanması gayet olası ama yaşanma ihtimalini kimseni düşünmediği komik olayları bizlere sunuyor, şaka değil olay komedisiyle bizleri güldürmeye uğraşıyor.

Mesela hiçbirimizin aklına erasmusla birlikte ülkeye gelmiş bir yamyamın babaannemizi yiyebileceği gelmez. Ama bu olabilir. Belki de gibi’nin en iyi bölümü olan bu bölümde de şaka sayısı bir elin parmağını geçmez.. Çok basit bir komedisi var en basit halini düşünüyorlar olayın.

 İşte tamirhanedeki sıknıtı da güldürüyü bize nasıl satacakları belli değil. Finaline odaklanacak olursak bu filmin bizden puan almasını sağlayan en büyük etkenin final olduğunu söyleyebiliriz.

Çok dikkatli izleyen biri için “Ben demiştim” dedirtecek bir final olsa da benim için “Hadi canım !” dedirten final iyi finaldir ve finalde size bu çözülmeyi çok hızlı bir şekilde yaşatıp şaşkınlık duygusunu yoğun yaşamanızı sağlıyorlar.

Ekran Resmi 2023-08-17 13.37.41

YÖNETMEN KOLTUĞU:

E tabi 180 sayfa kağıttan oluşan bir metni canlı kanlı evrene uyarlamak kolay değil. Hepimizin Çukur dizisinden “Vartolu Saadettin” rolüyle tanıdığı Erkan Kolçak Köstendil’in ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimini yaşadığı bu filmdeki en beğendiğimiz yönü filme bir kimlik bürüyebilmesi.

Film oyuncusuyla, oyuncusunun yaşantısıyla, ışığıyla, sesiyle, afişiyle bir bütündür. Ve bu film kendini gerek fragmanını izledikten gerek de afişini gördükten sonra “Olum bu filmde Nejat oynar lan” dedirtebilen ve kendini diğer filmlerden bir adım öne attıran bir film.

Tabi Köstendil’in en büyük şansı ilk uzun metrajında dostlarıyla bir arada olması. İnsan sevdiğiyle daha iyi çalışıyor. Lakin henüz ilk uzun metrajı olmasından mıdır bilemem lakin Köstendil henüz kamera açılarının bizlere vermiş olduğu duyguyu kullanmada pek donanımlı olmadığını söyleyebiliriz.

Mesela bir sahnede hızlı, kargaşık bir komedi dönerken 2 adet açı kullanılıyor biri omuz biri sabit tripod. Ayhan gergin taraf olduğu için onu gören kamera omuza alınmış, hareketli ve yakın; Yılmaz sakin taraf olduğu için sabit tripod kullanılmış.

Komedi kargaşık döndüğü için burda iki açı da yakın ve hareketli olsaydı ben hayvanlar gibi gülerdim. Baya baya gülerdim yani. Bana burdaki güldürü neden geçmedi ?

Dedim ya film bir bütündür diye işte ben bu filmden sakin bir ambiyans değil de karanlık ve dinamik bir ambiyans aldığım için Yılmazdaki hareketsizlik bendeki o duyguyu öldürdü.

Mesela yine Gibi’den örnek verelim, tabi bi film kara komedi bi film absürd komedi olduğundan dolayı ikisini karşılaştırmak çok doğru değil ama kafanızda bir taslak oluşturmak adına Gibi’yi tercih ediyorum çünkü aramızda Gibi’yi bilmeyen kalmamıştır herhalde.

Gibi en başından beridir sakin ve loş bir hava verdiği için bizlere durağan görsellikte dinamik bir komedi verdikleri zaman garipsemiyoruz çünkü filmden bi dinamizm beklemiyoruz film bize bunu vaad etmiyor.

Hem dinamik görsellik hem de dinamik bir komedi verdikleri zaman da alışılagelmişin dışında bir olay olduğu için “Patlamalı güldüm” tabirini yaşamış oluyorduk. Ama filmde ben bu uyumun sağlandığını yakalayamadım ve bunun en temel sebeplerinden biri de az önce bahsetmiş olduğum matematik eksikliği.

BARTAL

Ekran Resmi 2023-08-17 13.37.52