Esad Nasıl Başa Geldi ve Nasıl Seçildi?
Beşar Esad, 2000 yılında babası Hafız Esad'ın ölümünün ardından Suriye Cumhurbaşkanı oldu. Hafız Esad'ın uzun süren iktidarının ardından, Esad ailesinin 50 yılı aşkın süredir devam eden yönetimi, Beşar Esad'ın seçilmesiyle yeni bir döneme girdi. Ancak, Esad’ın hükümetin başına gelmesi, sadece Suriye’de değil, dünya çapında büyük bir dikkatle izlendi.
Beşar Esad'ın Başkanlık Seçimi: 2000 Yılı
Hafız Esad’ın 10 Haziran 2000'deki ölümünün ardından, Suriye Anayasası değiştirildi ve Cumhurbaşkanlığı için gereken yaş sınırı 40'tan 34'e indirildi. Bu değişiklik, o dönemde 34 yaşında olan Beşar Esad’ın başkanlık seçimlerine katılabilmesini sağladı. Esad, 10 Temmuz 2000 tarihinde yapılan seçimde tek aday olarak %97.29’luk bir oy oranıyla başkanlık görevine getirildi. Bu seçim, bağımsız gözlemciler tarafından şüpheyle değerlendirilse de Esad, ülkedeki yönetim boşluğunu hızla doldurdu.
Suriye’nin İç Savaş Öncesindeki Dönemi: 2000-2011
Esad, başkanlık görevini devraldıktan sonra, öncelikle ülke içinde sosyal, ekonomik ve siyasi reform vaatlerinde bulundu. Ancak, 2000'li yıllarda gerçekleşen reformlar, beklenen değişiklikleri sağlamaktan uzak kaldı. Rejim, sıkı bir denetim ve baskı altında devam etti, ülke genelindeki muhalefetler büyük oranda susturuldu. 2000’li yılların sonunda Esad, “Şam Baharı” adı verilen sınırlı bir reform hareketini başlatmış, ancak bu hareketin ardından güvenlik güçlerinin baskılarına tekrar dönülmüştü.
İç Savaş ve Rejimle Karşıt Güçler Arasındaki Çatışma: 2011
2011 yılında başlayan Arap Baharı hareketleri, Suriye’deki halkı da etkiledi. Başta barışçıl gösteriler şeklinde başlayan protestolar, Esad rejiminin sert tepkisiyle kanlı çatışmalara dönüştü. Rejim karşıtı göstericilere yönelik artan baskılar, iç savaşın patlak vermesine yol açtı. Ülke, iç savaşın etkisiyle parçalanmış ve birçok bölge, Esad yönetiminden bağımsızlaşmaya başlamıştı.
Rusya ve İran’ın Müdahalesi: Esad’a Hayat Veren Güçler
2015 yılında Rusya'nın askeri müdahalesi, Esad rejiminin hayatta kalmasını sağladı. Rusya, hava saldırılarıyla muhaliflere büyük zarar verirken, İran ise sahada Esad'ın en önemli destekçisi oldu. İran, askeri danışmanlar ve milis güçleriyle Esad’a büyük oranda yardımcı oldu. Bu destek, Suriye’nin büyük kısmının yeniden rejim kontrolüne girmesini sağladı. Ancak bu dış yardımlar, rejimin varlığını sürdürmesini sağlamakla birlikte, uzun vadeli bir çözüm sunmadı.
Ekonomik Çöküş ve Savaşın Derinleştirdiği Yoksulluk
Suriye, iç savaş boyunca ciddi bir ekonomik çöküş yaşadı. Altyapı tahrip oldu, tarım ve sanayi sektörleri büyük darbe aldı. Birleşmiş Milletler, Suriye halkının %90’ının yoksulluk sınırının altında yaşadığını duyurdu. Esad rejimi, bu kriz ortamında halkını yok sayarak narkotik üretimine yöneldi. Dünyanın en büyük amfetamin üreticisi haline gelen Suriye, büyük kârlar sağladı ancak bu kazanç halk için hiçbir fayda sağlamadı. Ekonomik kriz, halkın Esad’a olan desteğini zayıflattı ve rejimi daha da izole etti.
Müttefiklerin Zayıflaması: Esad’ın Desteksiz Kalışı
Esad, 2020 sonrasında önemli müttefiklerinin dikkatlerinin başka bölgelere kaymasıyla yalnızlaştı. Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı, İran’ın İsrail’le yaşadığı gerilimler ve Hizbullah’ın bölgedeki etkisinin azalması, Suriye rejiminin destekçilerinin Esad’a olan ilgisini azalttı. Bu durum, Esad’ın askerî gücünü zayıflatarak, muhaliflerin daha güçlü hale gelmesine neden oldu. Esad’ın hayatta kalmasında hayati rol oynayan bu ülkeler, son dönemdeki bölgesel çatışmalarla meşgul olunca, Suriye’deki rejim daha fazla destek bulamadı.
Esad’ın Hızlı Düşüşü: 2024’te Rejimin Çöküşü
Suriye’deki muhalif güçler, 2024 yılının başında başkent Şam’ı çok kısa bir süre içinde ele geçirerek Esad rejiminin sonunu getirdi. 12 gün süren hızlı bir ilerleme ile büyük şehirler birer birer muhaliflerin eline geçti ve Esad, çok az direnişle karşılaştı. Rejimin çöküşü, Suriye halkının yıllardır süren savaşın ardından nihayet bir değişim umudu doğurdu. Esad ailesi, ülkeyi terk etti ve Rusya'ya sığındı. Esad’ın iktidarının son bulması, sadece Suriye’de değil, Orta Doğu’daki dengelerde büyük bir değişimin habercisi oldu.