İnsanların onurlu yaşamaları için ahlak denen bir kavram vardır.Bir işte çalışıyorsanız bir iş ahlakınız olmalı.Ticaret yapıyorsanız bir iş ahlakınız olmalı.Toplum içinde yaşıyorsanız iyi bir ahlakınız olmalı.Kazandığınız parayı veya ödülü önce hak etmelisiniz.Yalan ,dolan ve hak yiyerek bir yere gelemezsiniz.Gelseniz de kazandığınız paranın size ve çocuklarınıza hayrı olmaz.Sporcunun da bir ahlakı olmalı.Bir şeyi alnının teriyle hak etmelisin ki değeri olsun.

İster futbol sahasında olsun, ister tenis kortunda ya da atletizm pistinde. Sporun olduğu her yerde herkes kazanmak için oynar. Ama kazanmak her zaman önemli değildir ve isminizi tarihe yazdırmak için bundan fazlasını yapmak gerekir. Giriştiğiniz en sert mücadelede, aylarca hazırlıktan sonra bitiş çizgisini ilk geçen olmak, topu rakip kalenin ağlarına göndermek ya da doğru bir atış yapmak için varınızı yoğunuzu ortaya koyarsınız. Ancak bazı sporcular var ki bütün bunlardan daha önemli olduklarını düşündükleri bir şey var. İşte spor tarihinin, davranışlarıyla takdiri hak eden en centilmen 2 sporcu arasında yaşanan ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kenya'yı temsil eden atlet Abel Mutai, İspanyol atlet Ivan Fernandez'in hemen önündeydi ve bitiş çizgisine ulaşmasına sadece birkaç metre kalmıştı. Gel gelelim Mutai yarışı tamamladığını düşündü ve koşmayı bıraktı. Fernandez ise Mutai'nin hata yaptığını ve çizgiyi geçtiğini düşündüğünü fark etti. Normalde devam etse Mutai'yi kolaylıkla geçebilir ve yarışı birinci olarak bitirebilirdi. Ancak o koşmaya devam etmesi için Mutai'ye bağırmaya başladı. Tabii Mutai İspanyolca bilmiyordu.Fernandez bununla da yetinmedi ve Kenyalı sporcuyu sırtından iterek yarışı birinci bitirmesini sağladı. Yarıştan sonra bir gazeteci Fernandez'e bunu neden yaptığını sordu. "Onu kolaylıkla geçebilir ve yarışı kazanabilirdin. Onun kazanmasına neden izin verdin?" Fernandez'in yanıtı ise bambaşkaydı. "Kazanmasına izin vermedim, o zaten kazanmıştı. Eğer bunu fırsat bilseydim zaferimin değeri ne olacaktı? Kazandığım madalyanın onuru ne olurdu? Ailem ve diğerleri bunun hakkında ne düşünürdü?" Toplumun böyle insanlara ihtiyacı var. Günümüzde herkes fırsatçı olmaya başladı.Maskeye mi ihtiyaç var.1 tl ye satılan maske birden 10 tl oluveriyor.Böyle davranıldıkça da manevi değerlerimiz her geçen gün yok olmaya yüz tutuyor.O zaman eğitim politikaları gözden geçirilmeli.Manevi değerlerin çöküşüne dur denilmelidir.

Doğruluk,dürüstlük,iş ahlakı derken araştırmalarım sonucu ulaştığım yine spor camiasında yaşanan bir başka ilginç olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

2006 yılında oynanan Messina - Roma maçı İtalya liginde kritik bir karşılaşmaydı.. Roma takımında oynayan Daniele De Rossi, ceza sahası içindeyken eliyle topa dokunmuş ve takımına gol kazandırmıştı. Hakem de topa el kontrolü olduğunu fark etmemiş ve golü saymıştı. Rossi karşılaşma ne kadar kritik olsa da hakemin yanına gitmiş ve topun eline çarptığını söylemiş, golün iptal olmasını istemişti.İşte bu bir iş ahlakıdır.Belki bu davranışı ile takımını şampiyonluktan etme pahasına da olsa spor sahalarında ender görülen bir davranışa imza etmiştir.

Bu olayda olduğu gibi bazen kazanmak önemli değildir.İşte toplum içinde bu tür davranışları gösteren insanlara ihtiyacımız var.Yukarıdaki paragraftaki önerimi yine tekrarlıyorum..Milli eğitim politikalarında köklü değişikliğe gidilmeli.Bizim insanımızın yapısına uygun milli politikalar geliştirmeliyiz. Çocuğun babaya, kardeşin kardeşe, komşunun komşuya, esnafın müşteriye dostça davranmadığı günlerden geçiyoruz. Bu manevi çöküşe dur denmelidir.Test çözen nesiller yetiştirmek yerine manevi değerlerle,bilimsel ilkelerle donanmış nesiller yetiştirmeliyiz.Her geçen gün dünyadaki değişimle birlikte değerlerimizde yaşanan yıpranmaya dur demeliyiz.Bu konuda siyasiler ile milli eğitim bakanlığı yetkililerine büyük sorumluluklar düşmektedir.Bizden söylemesi.