Abdulvasih Duran yazdı

Çok genç olanlar belki hatırlamazlar ama orta yaş ve üstü kardeşlerimiz  “Dergi Yılları”nı özlemle hatırlarlar.Dergicilik bundan 20 yıl öncesine kadar diğer bir değişle İki binli yılların öncesine kadar çok değerli bir uğraştı.

      Hanı bir söz vardır ya “Yaşamayan bilmez”.Aynen öyle bir şey.Dergiciliğin yaygın olduğu yılların zevki ve tadı hala damağımızda desem abartı yapmış olmam.

      Ülkemizdeki “İslami Dergi Yılları”nı 1943  yılında  “Büyük Doğu” ile başlatsak yanlış olmaz.Belki henüz deneme safhasında olan bu dönem aynı zamanda fikir özgürlüğünün kısıtlı olduğu dönemlerdi.Aklınıza gelen her şeyi yazamazdınız.Nitekim rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK ve ekibi çok sıkıntılar çekmişlerdi.

      Daha sonraki yıllarda (1960) bugün eserlerini okuduğumuz  yakın zamanda vefat eden Merhum Sezai KARAKOÇ ve “Yedi Güzel Adam”ı dergi faaliyetleriyle (Diriliş) görüyoruz.

       Daha sonra ki (1970-1980-1990) yıllarda dergiciliğin hızla artığını görüyoruz.Öylesine ki üç beş kafadar bir araya geldi mi ilk yaptıkları/yapmak istedikleri iş bir dergi çıkartmaktı.

     O dönem dergilerinin en büyük faydası bir çok gencin içindeki yetenekleri ortaya çıkartmasıydı.O nedenledir ki bu dergiler sayesinde bir çok şair,yazar ve fikir insanı yetişmiştir.

      Üniversitedeki öğrencilik yıllarımda acizane bizimde bir dergi girişimimiz olmuştu.Üniversiteli ev ve sınıf arkadaşlarımızla bir dergi çıkartma faaliyetimiz olmuştu.

      O dönemi yaşamayan gençler için  o dönemi anlamak için nostaljik bir yolculuk yapmakta yarar var.Dergi çıkartmaya karar verdiğinizde yaptığınız/yapmanız gereken  işlemlerden bazılarını hatırlatalım:

-Dergi çıkartmak  için elbette bir miktar para lazım.Sermayeniz, ailenizin size gönderdiği  birkaç kuruş para veya aldığınız burslardı.

-Dergi için bir yer lazımdı.O yer genellikle kenar bölgelerde ki bir iş merkezinin en  kuytu yerindeki kirası ucuz bir dükkan olurdu.

-Dergi bürosu olarak kullanmaya başladığınız bu yerde bir masa ve oturmak için birkaç sandalye bulabildiyseniz değme keyfine gitsin.

-Ve derginin içeriğini hazırlamak için geceli gündüzlü çalışmalar.Bardak sayısı sayılmayan çayların eşliğinde gece yarılarına kadar gece bekçisinden başka kimsenin kalmadığı iş merkezindeki hummalı çalışmalar.

-Sermayeniz sınırlı olduğu için çıkaracağınız derginin kağıt kalitesi ve renkleri de elbette kalitesiz olacaktı.

-O dönemde şimdiki gibi modern baskı makinaları olmadığı için dizgi matbaalarında günlerce yazının harf dizgileri yapılırdı.Harfler ve kelimeler bazen yanlış dizildiği için “Matbaa Hatası” diye meşhur olan hatalar oluşurdu.

     Bütün bu sıkıntılara rağmen zevkli bir uğraştı.Bir çok arkadaşımız belki de ilk defa yazısının yayınlandığını  görür ve  mutlu olurdu.Hatalarını görür,bir sonrakine daha güzel yazılar yazardı.

     Özellikle günümüzde dergicilik azaldı.Sadece belli başlı  Dernekler veya Kurumlar dergi çıkartıyorlar.

     İnegöl İmam Hatip Lisemizde de ilk zamanlar okul olarak bir dergi teşebbüsümüz olmuştu.O dönemde öğrenciler arasında derginin ismi için yarışma düzenlemiştik.O zaman  “MEŞALE” ismi birinci olmuştu.Dergi,bu isimle çıktı.Uzun bir aradan sonra (Pandemiden önceki yıl) birkaç sayısı daha çıktı.İnşallah devam eder.

    Günümüzde artık matbu dergiler yerini sanal aleme bıraktığı için duygu yüklü yazılar ve yeni Necip Fazıllar,Sezai Karakoçlar  kısacası  “Yedi Güzel Adam”lar v.b. yetişmiyor.