Hastaneler ,sağlık ocakları gencinden yaşlısına ,büyüğünden,küçüğüne hastalar ile dolu.Evimize poşet poşet ilaçlar giriyor .Çabuk iyileşmek gayesiyle İlaçların biri bitmeden birine başlıyoruz.Yetmiyor bitkisel tedavi için aktarların yolunu tutuyoruz.Kimimiz şifa buluyor,kimimiz ise hala deva arıyoruz.
Aslında Hepimiz hastayız. Bazılarımız bedeni,bazılarımız ruhi .Bedeni hastalıkların çaresi bulunuyor ama ruhi(manevi) hastalıkların çaresi bazen bulunmuyor.
Çoğumuz sağlıklı iken hayatı tekdüze yaşar,ilgi alanımıza girmeyen konuları sormaz,sorgulamaz cevapta aramayız.Sağlıklı olduğumuzu hissetmeden yaşar,Hasta olduğumuzu hissettiğimizde bi dünya soru ve şüpheler aklımıza gelir.Hastalığın yaşanma derecesine göre de,ahlarımız,aczimiz artar, içimizdeki ses niye beni buldu bu hastalık?niye iyileşmiyorum?diye feryad ederiz.
Kullarına pek merhametli,pek şefkatli ve izzet -ikram sahibi Yüce Mevlamızın biz kullarına verdiği hastalıkların hikmeti ,anlamı nedir?Bu hastalıklara isyan mı edelim şükür mü edelim? Manevi faideleri nelerdir? kabilinden birçok sorunun cevabını bulduğu Risale Nurdaki Hastalar Risalesini özellikle hastaların okumasını tavsiye ediyorum.İnşeallah Üstad Hz.lerinin manevi reçetelerinden hastalıklarımıza şifa bulma ümidiyle eserden birkaç devayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
BİRİNCİ DEVÂ
Ey biçare hasta Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi (yok)olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel (atasözü) dillerde destandır ki, Musibet (bela) zamanı çok uzundur; safâ (eğlence rahatlık) zamanı pek kısa oluyor.
İKİNCİ DEVÂ
Ey sabırsız hasta Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri müsbet (pozitif) ibadettir ki, namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diğeri menfi (negatif) ibadetlerdir ki, hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine iltica eder, ( merhamet sahibi yaratıcısına yönelir) yalvarır. Hâlis (katışıksız) , riyâsız (gösterişten uzak) , mânevî bir ibadete mazhar olur (kavuşur).
Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allahtan şekvâ (şikayet) etmemek şartıyla, mümin için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha vardır. ( Doğru Hadis rivayetleri - el-Elbânî, Sahîhu Câmiis-Sağîr, 256.) Hattâ bazı sâbir (sabreden) ve şâkir (şükreden) hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin (olgun insanlar) bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve keşfiyat-ı sadıka (doğru keşifler) ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî (şikayet) değil, teşekkür et.