Recep Akakuş yazdı

İnegöl ve İnegöl coğrafyası fetih olunduğu günden itibaren , tarihî süreç içinde daima, Bursa’nın arka bahçesi olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle İnegöl coğrafyası, üst seviyede hizmet gören devlet adamları için yakın bir ilgi alanı olmuştur.

Başta Orhan Gâzî olmak üzere; Sultan I. Murat, Yıldırım Beyazıt, Çelebi Sultan Mehmet ve Sultan II. Murat, yaptıkları hayrî hizmetler ile alakalı olarak kurdukları vakıflara ait gelir kaynakları, İnegöl coğrafyasında yer almıştır .

Bu nedenle ; Kamil Kepecioğlu’nun ,kaleme almış olduğu Bursa Kütüğü isimli değerli eserinde işaret ettiği üzere ; İnegöl coğrafyasına ilişkin tapu tescil kayıtlarında yer alan araziler, uzun yıllar, “ taviz- bedelli olarak “ tescil olunmuş tur.

Diğer yandan üst yönetimde görev almış olan devlet adamları da İnegöl coğrafyasına, daima, yakın ilgi duymuşlardır. Başta Bursa Bey sarayı genel sekreteri Aksungur/Sungur Paşa olmak üzere ; saray çavuşları,Beyazıt Paşa, kardeşi Hamza Bey, İvaz Paşa ve Çandarlızâde Ali Paşa gibi üst yönetimde görev almış bir çok devlet adamı, birinci ciltte görüldüğü üzere ; İnegöl coğrafyasında yer alan bir çok köy ve mezraayı, Bursa’da yaptırdıkları hayır kurumlarına vakfetmişlerdir .

Tahrîr defterlerinde, tapu ve mahkeme sicillerinde bunların kayıtlarını açık–seçik görmekteyiz .

Ayrıca Sultan I. Murat (1361-1389), Yıldırım Beyazıt (1389-1402) ve Sultan II. Murat (1421-1451) tarafından Geyikli Baba ve Akbıyık Sultan Ahmet Şemseddin Efendi adına İnegöl coğrafyasında -vakıf amaçlı- bir çok mülk, tahsis edilmiştir .

KAZANCI ADI NEREDEN GELİYOR?

Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) devrine gelince, Fatih Sultan Mehmed, babası Sultan II. Murad’ın vefatı üzerine ; tek vâris olduğundan kansız bir şekilde iktidara gelmiş ve hükümdar olunca da ilk askerî seferini Karamanoğlu üzerine yapmıştır. Ancak dönüş yolunda İnegöl coğrafyasında ve Ulular derbendi üzerinde yer alan Kazancı mevkiine gelince Yeniçeriler, ulûfe almak amacıyla isyan etmişler ve yemek kazanlarını devirmişlerdir.

Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, Yeniçeri ağasını azletmiş ve isyancıları, cezalandırmıştır .

 Şu kadar var ki Sadrazam Mühtedî Sarı İshak Paşa , devreye girerek bu ulûfe problemini hükümdar adına çözmüştür. Halen bu yörede halk arasında kullanılan ‘‘kazanca”, ‘‘kulfal” gibi bazı yer ve köy isimleri, bu ulûfe isyanının bir hatırası olarak günümüze kadar yaşamış ve intikal etmiştir . İstanbul, fetih olunduktan sonra Osmanlı hükümdarları, ağırlıklı olarak ilgilerini Balkan ve Rumeli coğrafyasına yöneltmişlerdir .

Bu nedenle Osmanlı hükümdarları, Bursa ve dolayısıyla İneggöl’e olan ilgilerini azaltmışlardır.

Buna karşın devlet üst yönetiminde bulunan Amasya kökenli Hamza Bey ve İshak Paşa gibi nüfûzlu devlet adamları ve bunların oğulları, İnegöl coğrafyası ile alakalarını güçlü bir şekilde devam ettirmişlerdir.

Hamza Bey sülâlesi, asırlar boyunca İnegöl coğrafyasında etkili olmuş ve bu coğrafyanın imarında görev üstlenmişlerdir. Amasya kökenli ve de İnegöl doğumlu olan İshak Paşa‘nın oğulları ve âzâdlıları da yine İnegöl’ün imarında önemli görevler üstlenmişlerdir.

Şu kadar var ki İnegöl’lü İshak Paşa, babası İbrahim Ağa olduğu halde dedesi Îsâ Bey’e nispet olunmuş ve ‘‘Îsâbeyzâde İshak Paşa’‘ olarak şöhret bulmuştur . Yıldırım Beyazıt’’ tan sonra İnegöl’de en geniş imar hareketini işte bu İshak Paşa, gerçekleştirmiştir.

Şöyle ki: İshak Paşa, 1469 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından sadrazam olarak atanınca eşi İsfendiyar kızı Tâcünnisâ Sultan Hatun Türbesi’ni de içine alan cami, kervansaray, hamam ve dükkânlardan oluşan muhteşem imaretini İnegöl’de inşâ ettirmiştir.