Geçinmek diye bir dertleri yoktur, eve ekmek götürmek diye bir dertleri de yoktur.Dededen veya babadan kalma büyük servetleri vardır.

Çoğunun dedesi veya babası o servetleri gayrımeşru yollardan elde etmiştir.Ya batılı baronların burdaki temsilcisi olmuşlardır, onlara hizmet edip karşılığında onlardan beslenmişlerdir, ya yolsuzlukla ya faizcilik ve tefecilikle yada kendileri gibi batıkafalı olan siyasilerin desteğiyle zenginleşmişlerdir.

Bunlar, memlekette, batılı anlayışa hizmet ettikleri oranda önleri açılmıştır. Batılı anlayışa hizmet etmek için yaptıklarından bazıları şunlardır:

Ülkede gerilim üretmek, sokakları karıştırmak, sahip oldukları medya aracılığıyla algı operasyonları çekmek, toplumu kışkırtmak, darbelerden önceki ortamı oluşturmak, darbeleri meşrulaştırmak, vatan hainleri ve teröristleri aklamak, ekonomik sıkıntılar olduğunda batılıları ve IMF'yi kurtarıcı olarak topluma sunmak, ülkedeki teknolojik atılım çabalarına engel olmak ve kendi tekellerindeki ithalata ülkeyi mahkum edip, batılıların pazarı olmamızı sağlamak, vb...

En önemli görevlerinden birisi de yukardaki bu düzeni toplumun gözünden uzak tutmaktır.Bunu yapmak için de sürekli suni gündemler üretirler.

Ülke diye bir dertleri olmayan bu tuzu kurular, uzun süre ülkenin iplerini ellerinde tuttular.Hukumetler kurup hükümetler yıktılar, tüm devlet kademelerinde etkin oldular.Adeta "gölge devlet" gibi ülkeyi perde arkasından yönettiler.Tabii ki batılı ağababalarının emirleri doğrultusunda yaptılar bunu. Ama ağızlarından da demokrasi, insan hakları gibi lafları hiç eksik etmediler. Tıpkı batılı emperyalist devletlerin yaptığı gibi, hep ikiyüzlü oldular.

Ülkemizin gelirlerinin %80'e yakını dış borcun faizine giderken zevkten dört köşeydiler. Çünkü batılı emperyalistler kanımızı emerken, içerdeki bu tuzukurulara da paylarını veriyorlardı.

Bunların hiçbir zaman devlet, kalkınma, ekonomik bağımsızlık, hukuk, hak, terör gibi dertleri olmadı.Çünkü adı üstünde bunların tuzu kuru. Tekellerindeki medya aracılığıyla siyahi beyaz, beyazı siyah diye yutturuyorlardı topluma.Gerçek yüzlerini medyaları aracılığıyla gizliyorlar, batının içimizdeki taşeronluğunu yapıyorlardı. 28 Şubat 1997'deki darbe öncesine, o dönem yaşananlara, medyanın yayınlarına bakarsanız yukarda yazılanların hepsiyle ilgili pek çok örnek bulabilirsiniz.

28 Şubat'tan önceki darbe, kriz, terör dönemlerine de bakınca aynı tuzukuruların aynı taktiklerle başrolde olduklarını görürsünüz. Ve her seferinde kazananın batılılar olduğunu, kaybedenin ise ülkemiz olduğunu da görürsünüz.

Bu tuzukuruların tipik özelliklerinden birisi de ülkedeki olumlu gelişmeleri görmezden gelmektir.Çünkü ülkede ne kadar olumlu şey olursa, ülkemiz o kadar kendi ayakları üstünde durur ve aynı oranda batı güdümünden çıkar.Bu ise tabii ki bu tuzukuru batıkafalıların ve oarın ağababaları olan emperyistlerin işine gelmez.

Örneğin, son beş yılda 32 bin teröristi etkisiz hale getirmek gibi muhteşem bir başarıya imza attık. Ama bakın bu tuzukurulara devlete değil teröristlere çalışıyorlar, her terör operasyonunda fitne peşinde koşuyorlar.

Bakın Dolar yükseldi diyip zam yapan ama düşünce indirim yapmayan, ülkeyi ve vatandaşı düşürmeyen firmalara, çoğunun sahibi bu tuzukuru batıkafalılardır.

Kendilerini ülkenin sahibi gören, halka tepeden bakan, halkın değer yargılarına düşman, batılı hayat tarzına aşık, ikiyüz yıldır ülkenin kaymağını yiyip batının taşeronluğunu yapan bu tuzukuruların gerçek yüzlerini görmeli ve vatanımızı bu vatansızlardan tamamen temizlemeliyiz artık.

Mezhebimiz, meşrebimiz, kökenimiz, siyasi bakışımız ne olursa olsun, hepimizin ortak düşmanı içimizdeki bu batı tohumlarıdır, bu batıkafalı tuzukurulardır. Bu temel gerçegi görüpte buna göre tavır almazsak, daha çok darbeler, krizler, kargaşalar, terör olayları görür ve geleceğimize yazık ederiz.