Dünya yeniden kurgulanıyor,bu kurgulanış sancılı oluyor.Geleceği kurgulamak isteyen pek çok güç var ve bu güçler dünyanın her yerinde mücadele halindeler. Bu mücadelede en önemli ülkelerden birisi Türkiye.

Tarihteki yeri, binlerce yıllık devlet geleneği, genç nüfusu, üç kıtayı kontrol edebilecek konumu, yeraltı ve yerüstü kaynakları, Müslüman kimliği ile İslam Dünyası üzerindeki etkisi, Türk Dünyası üzerindeki etkisi, son dönemdeki teknolojik ve siyasi atılımlarıyla Türkiye dünyanın en önemli birkaç ülkesinden birisidir.BATI AŞKI ve buna bağlı olarak gelişen aşağılık kompleksimiz nedeniyle pek farkında olmasakta gerçek budur, biz büyük bir milletiz ve büyük bir medeniyetin varisleriyiz. Bu nedenle dünyanın geleceğini şekillendirmek isteyenler Türkiye'yi yanlarına almak isterler.Bunu sağlamak ve diğer tarafa kaptırmamak için uğraşırlar.Terörle, parayla, darbeyle bizi kontrollerinde tutmak isterler.Son 150 yılda böyle oldu genel olarak.

Tabiiki bizim, milli çıkarlarımız doğrultusunda adım atmamızı asla istemezler.En büyük korkuları ise kendi ayakları üzerinde duran, onlara boyun eğmeyen, tam bağımsız milli değerlerine sahip çıkan, gelecekle ilgili iddiası olan bir ülke haline gelmemizdir.Bu siyonist-haçlı güç sahiplerinin en büyük korkusudur.Zira;ayağa kalkmış, İslam dünyasına liderlik eden, Türk dünyası ile el ele vermiş, teknolojisini geliştirmiş, tarihi görevini yeniden hatırlamış bir Türkiye demek, sömürgen batının pek çok planını engelleyen bir Türkiye demektir.Bunu başarmayalım diye her yolla saldırdılar, saldırmaya devam ediyorlar.

Bizi yanlarında "kuyruk" olarak tutmak için, terör örgütlerini besliyorlar, içimizdeki batıkafalıları tepe tepe kullanıyorlar. PKK-YPG'ye 50 bin tır silah verdiler DEAŞ terör örgütüyle savaşıyor dediler.DEAŞ, ABD işgali altındaki Irak'ta kimin kurgusu ve desteğiyle ortaya çıktı, tabiiki onların.Yani 'tavşan kaç tazı tut' oyunu.Peki bu oyunun amacı neydi, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde 2.İsrail'i yani terör devletini kurmaktı.Peki bu planı kim bozdu-bozuyor, tabiiki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı gibi harekatlarla biz bozduk.Üstelik bu harekatları 15 Temmuz gibi, tarihimizin en büyük ihanetinden hemen sonra ve büyük oranda milli silahlarımızla yaptık.Batının korktuğu başına geliyor, Türkiye sahneye çıkıyordu.Zaten 15 Temmuz darbe ve İŞGAL girişimine tüm batılı devletlerin destek verme nedeni bu korkularıydı, Türkiye'nin ayağa kalkmasına fırsat vermeme çabalarıydı.Fetö adi bir kuklaydı sadece.

Doğu Akdeniz'de, Libya'da, Kıbrıs'ta, Suriye'de, Azerbaycan'da olan olaylara bu gözle bakmalıyız.98 yerde çıkarılan orman yangınlarına, ABD'den para alan gazetecilere hep bu gözle bakmalıyız.Resmin büyüğünü gözden kaçırmamalıyız.Bu ülkedeki mücadelenin yerli-milli olanlarla batıkafalıların mücadelesi olduğunu unutmamalıyız.

Ayrıntılara, yalanlara, iftiralara, algı operasyonlarına takılmadan;ideolojik körlük ve particilik hastalıklarından uzak, durup "önce ülkem" diyebilmeliyiz.Milli kimliğimize sahip çıkmaya devam ederek, geleceğin dünyasında etkin bir ülke olabilmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.Aksi taktirde, bugün ormanlarımızı yaktıranlar, yarın şehirlerimizi yaktırmaya çalışacaktır.

Son bir not:Ormanları yakanlara tek laf etmeyip, o yangınları söndürmek için uğraşanlara saldıranlara bakınca, milli olanlarla batıkafalı-batıtasmalı olanları net olarak görebilirsiniz.