Eğitim fakültesinden mezun oluşumuzun 30. yıl buluşmasını Eskişehir'de yaptık. Organizasyonu yapanlar tarafından çiçeklerle karşılandık. Programın tanıtımı konuşmasından sonra organizasyon görevlileri tarafından hazırlanan otuz yıl öncesi çekilmiş fotoğraflardan oluşan slayt gösterimini izledik. Bu gösterimle 30 yıl önce ki gençlik yıllarımıza adeta yolculuk ettik, tabiri caizse nostalji yaptık. Slayt sunumundan sonra mezun olanların duygularını ifade etmelerine imkanlar tanındı. Eğitim Fakültesinden mezun olan arkadaşlarımız sadece öğretmenlik yapmamış, yazarlık yapanlar, kendi işini kurarak iş adamı olanlar, yönetici olanlar, öğretim görevlisi olarak iş hayatına devam edenler vardı. Arkadaşlarımızın değişik alanlarda görev yapmalarından oldukça mutlu olduk. Doğal olarak arkadaşlarımızla hasbihal yaptık, geçmişe, hayallerimize, var olduğumuz konumumuza göz attık. Bazılarımız emekli olmuş, bazılarımız dede, bazılarımız nine, olmuş, bu da buluşmamıza ayrı bir güzellik kattı.

Eskişehir Anadolu'nun kıraç topraklarından çıkmış bir Cumhuriyet şehri. Eskişehir bir turizm şehri olmuş. Eskişehir'i görmek için insanlar, Türkiye'nin her ilinden, her ilçesinden otobüslerle konvoylar halinde geliyor. Eskişehir'in turizme dönük yatırımı ve uygulamaları, turizm hareketliliğini de artırmış. Turizm hareketliliği doğal olarak ticarete de yansıyor. Ticaretin insan merkezli olması insanların daha nazik olmalarına sebebiyet veriyor. Turizm hareketliliği şehir hijyenini ve şehir kültürünü de oluşturmuş, bu şehre ayrı bir karizma katmış. Bu karizma kazan kazan mantığının daha da anlamlı olmasına sebebiyet veriyor. Eskişehir, Eskişehir'i yöneten yöneticilerin vizyoner çalışmalarıyla karizmasını oluşturmuş, bunun çok kolay olmadığını düşünüyorum. Klasik bir deyimdir, hep söylenir 'Turizm, bacasız fabrikadır' diye. Eskişehir'i bacasız fabrika haline getiren yöneticileri, tebrik ediyorum ve bu örneklemin bütün ülke sathına yayılmasını arzuluyorum.

Bazı şehirler insanlar gibi doğuştan şanslı, doğuştan karizmatik olabiliyor. Bu şehirlerin karizmatik dönüşümü için yöneticilerin, insanların çaba göstermesi bile gerekmiyor. Bazı şehirler de var ki o karizmatik yapıyı sizin oluşturmanız gerekiyor. Sizin kavramının içinde yöneticiler ve yaşayan insanlar var. Bu şehirlerin karizmatik yapıyı kazanması için planlama ve uygulama yapılmadığı zaman bu şehirlerin kendiliğinden karizmatik dönüşümü kazanması imkansız gibi.

Doğuştan karizmatik şehirlerin başında İstanbul geliyor. İstanbul ki hadisi şeriflere bile konu olmuş. İstanbul'un karizmatik yapısını bozmak isteseniz de bozamaya gücünüz ve kudretiniz yetemez. O kendi içinde, kendi reaksiyonunu oluşturarak karizmatik yapısını koruyor ve korumaya da devam edecek.

Ankara, İstanbul kadar şanslı değil, doğuştan bir karizmatik yapısı yok, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucu Lideri Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyoner liderliğiyle karizmatik yapısını kazanmış bir şehir. Bu karizmatik yapı içine Ankara'nın Başkent oluşunu ve jeopolitik yapısını da eklediğimiz de karizmatik yapısını daha da koruyacak gibi.

Bursa, hem doğuştan hem de jeoplitik yapısı itibariyle karizmatik bir şehir. Bursa o kadar şanslı bir şehir ki 'Allah her türlü imkanı vermiş.' Dağı, ovası, denizi, meyvesi, sebzesi, kaplıcası, tarihi, her şeyi var. Şunu da düşünemeden edemiyorum, Bursa karizmatik yapısını maalesef alt yapısına ve insanların yaşam kalitesine bu zamana kadar yansıtamamış. Bursa, Eskişehir kadar turizm pastasından hakkını alamıyor, alt yapısı itibariyle bulunması gereken yerde değil, bu da doğal olarak insanların yaşam kalitesine yansıyor.

Karizmatik şehirlerde yaşamak dileğiyle.