SİHİR VE ÇEŞİTLERİ: Sihir konusu ayrı bir konu... Sihirin özünde insanı aldatmak, kandırmak, kullanmak ve zarar vermek vardır. Nasıl silah, zehir ve hayvan kullanarak insanlara saldıran zararlı, kötü insanlar varsa, bunun gibi şeytanları, cinleri, uyuşturucuları ve psikolojik saldırı tekniklerini kullanarak insanlara zarar verip kötülük yapanlar vardır. Bu onlar için bir meslek, bir ilim haline gelmiştir. Bu ilmi insanların hayrına kullanmak da mümkündür. Ancak bunu yapan çok azdır.

Fahreddin Razi tefsirinde sihrin sekiz çeşidini saymıştır. Sihir konusunda bu bilgiyi paylaşmakla yetiniyoruz: 1- Gökcisimleri ve tılsımlarla yapılan sihir 2- Kuvvetli ruh sahiplerinin sihri: manyatizma ve hipnotizma bunlardandır. 3- Cinlerden yardım alınarak yapılan sihir. En zararlısı da kafir cinler kullanılarak yapılan büyüdür. 4- Gözü, duyuları yanıltan bir takım uygulamalar ve el çabukluğu ile yapılan sihir. Bunlara hokkabazlık adı verilir. 5- Aletlerden istifade ederek acaip şeyler göstermek suretiyle ortaya konan sihirdir. Zamanımızda fen ve tekniğin gelişmesi ile bu tür sihir yapma imkanı artmıştır. 6-Birtakım kimyasal maddelerin, uyuşturucuların ve ilaçların kimyevi özelliklerinden yararlanarak yapılan sihir. 7- Beyin yıkama, kalp çelme, telkin ve ikna suretiyle yapılan sihir. 8- Fitne, fesat, dedikodu, tahrik ve bozgunculuk ile yapılan sihir.[1]

HZ.SÜLEYMAN'IN İMTİHANI: Peki, Hz.Süleyman'ın hiç derdi hastalığı olmadı mı? Tabi ki oldu. Her insan gibi O da imtihan edildi. İnsan olarak hatası da oldu. Ama hemen hatasından dönerek Allah'a teslim olmuştur.

Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) Hz.Süleyman'ın tevbe ettiği bir hatasını şöyle haber vermiştir: Bir gün Süleyman (a.s.) şöyle dedi: "Bu gece hanımlarımla birlikte olacağım. Onlardan her biri bana, Allah yolunda cihat edecek erkek evlatlar verecektir." Bunu söylerken "İnşaallah" demedi. Hanımları ile birlikte oldu ancak bir tanesi hamile kaldı. O da sakat çocuk doğurdu. Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Süleyman (a.s.) "İnşaallah" deseydi, sağlıklı çocukları olup hepsi Allah yolunda kahramanca cihat ederlerdi."[2]

Hz.Süleyman da her insan gibi hastalandı. Dert sahibi oldu. Zayıf ve çaresiz kaldığı durumlar oldu. Kaybettiği durumlar oldu. Gün geldi ülkesini yönetemez oldu. Sevdiklerinin öldüğünü gördü. Bunların hepsi onca saltanat ve zenginlik içersinde Allah'ın birer imtihanı idi. O da öyle bildi ve Rabbinin takdirine teslim oldu. Alan da veren de Allah'tır (c.c.) Allah (c.c.) O'na sağlığını ve malını fazlası ile geri verdi ve O'nu daha da güçlendirdi. Nesli çoğaldı, saltanatı arttı.[3]

Hz.Süleyman'ın, saltanatını devam ettirmesi için bir oğlu olmasını arzu etmesine rağmen sakat bir oğlunun dünyaya geldiği, ölümünden sonra tahta oturan oğlunun da devlet yönetiminde başarılı olamadığı kaynaklarda yer almaktadır. Her fani gibi O da öldü ve her devlet gibi O'nun da devleti yıkıldı. Saltanat ve hazinesi kayboldu. İşte "Bu dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı" sözünün aslı budur.

HZ.SÜLEYMAN'IN DUASI: Resulullah Efendimiz (s.a.v) Hz.Süleyman'ın duası ve cinleri ile ilgili şöyle buyurmuştur: "Dün bana cinlerden bir ifrit sataşmaya çalıştı. Allah bana onu yakalama imkanı verdi. Ben onu, mescidin direklerinden birine bağlamak istedim. Ta ki sabah olduğunda hepiniz onu göresiniz. Fakat ben, kardeşim Süleyman'ın: "Rabbim bana, benden sonra hiçkimseye nasip olmayan bir saltanat ihsan et." sözünü hatırladım." Resulullah Efendimiz'in (s.a.v) yakaladığı o cini, zelil bir şekilde kovduğu rivayet edilmiştir.[4]

Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki: "Davud'un oğlu Süleyman, Kudüs'ü yapınca Allah'tan üç şey diledi: Diliyordu ki kendisine, Allahın hükmüne uygun bir şekilde hüküm verme kabiliyeti nasib edilsin. Ve bu ona nasib edildi. O, Allahtan, kendisinden sonra hiç kimseye verilmeyecek olan bir mülk istedi. Kendisine o da verildi. Yine o, Mescid-i Aksa'nın yapımını bitirdikten sonra, Mescid-i Aksa'ya ancak namaz kılmak için gelen bir kimsenin, mescitten çıkmadan, annesinden doğduğu gibi hatalarından arınmış olarak çıkmış olmasını istedi."[5]

HÜLASA; bu bölümde son mesajımız Rasulullah Efendimiz'in (s.a.v) şu hadis-i şerifidir: "Dünyadan sakınınız. Nefsim elinde olana yemin ederim, şüphesiz ki o, Harut ve Marut'tan bile daha büyüleyicidir."[6]


[1] Fahruddin Er-Razi, Tefsir-i Kebir Mefatihu'l-Gayb

[2] Buhari, III, 1038, VI, 2447; Müslim, III, 1276; Nesai, VII, 25

[3] Sad suresi 30-40

[4] (Buharı, K. Tefsir el-Kur'nn, Sure: 38, hab: 2.)

[5] (Nesai, el-Mesail, / İhn-i Mace, İkameti's-Salah, Hadis no: 1408.)

[6] (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami'l-Kur'an)