"Kral dedi ki: Ben rüyada yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız." (YUSUF 43)

RÜYA DENİLEN SIR: K.Kerim'de Yusuf Suresinde anlatılan Hz.Yusuf (a.s) kıssasında, rüyalar dikkat çekmektedir. Bu bölümdeki rüya, Mısır'ın kralı Fravun'a aittir. Rüya, Allah'ın (c.c.) insandaki bir sırrıdır. Rüyada iken gözler kapalı, beden uykudadır. Öyleyse rüyada görülenler nasıl oluyor? "Niçin küçülüyor eşya uzakta? Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl? Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta? Sonum varmış, onu öğrensem asıl."[1]

Bilim bunu beynin faaliyetleri ile izah etmeye çalışsa da rüya konusunda hiçbir bilimsel yaklaşım yeterli olmamaktadır. Rüya beynin ve ruhun, fizik ötesi hallerindendir. Rüya; mana alemi ile irtibat kurmaktır. Rüyanın görünen alemden bir ölçüsü yoktur. Rüyanın aklı, mantığı, matematiği, fiziği yoktur. Bu yüzden halk arasında; "Rüyalar görüldüğü gibi değildir. Rüyalar ters çıkar" gibi sonuçlara varılmıştır. Rüya akıl üstü bir haldir. Rüyalarda birçok hakikat gizlidir. Rüya geçmişten izler taşır, gelecekten haber verir ve insanın o andaki halini de yansıtır.

K.Kerim'de rüyanın sır ve hikmetine dair ayetlerden biri mealen şöyledir: "Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır da ölümüne hükmettiği canı alır, ötekini belirli bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir kavim için ibretler vardır."[2] Alimlerimiz bu ayet-i kerime ile rüyanın oluşumunu izah etmeye çalışmışlardır. İbn Abbas, bu ayetle ilgili demiştir ki: "Ölü ve dirilerin ruhları, uykuda biraraya gelir, Allah'ın dilediği ruhlar birbirlerini tanırlar. Yüce Allah, hepsinin dönmesini istediği vakit, o zaman ölülerin canlarını vanında alıkoyar, dirilerin ruhlarını bedenlerine geri gönderir."[3]

Hz. Ali de (r.a) şöyle demiştir: "Uyuyan kimsenin ruhu geri gönderilmeden önce semada iken gördüğü şeyler sadık rüyadır. Geri bırakıldıktan ve henüz cesedine girip yerleşmeden önce gördüğü şeyler ise şeytanın telkinidir ve şeytan ona batıl şeyleri hayal olarak gösterir. İşte yalan çıkan rüya da budur."[4]

Resulullah Efendimiz (s.a.v): "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" buyurmuştur.[5] İnsan, ne kadar yaşarsa yaşasın, kıyamet günü anlar ki; Dünya hayatı bir rüya gibidir. Ve bu hayatın gerçek tabiri K.Kerim'dir.

İslam alimleri rüyayı, insanın ruhu ile gördüğü ve aklı ile idrak ettiği bir olay olarak tanımlamışlardır. Rüya, mana aleminden beşer alemine semboller şeklinde indirilen ilhamdır. Tasavvufi yorumda ise rüya; uyku ile mana aleminde yolculuk yapan ruhun, gördüklerini uyanınca hatırlamasıdır.[6] Tasavvufi hayatta rüya; derviş için vaaz, irşad ve uyarıdır. Veli için de marifet, keşif ve hikmet kaynağıdır.

Gazzali'ye göre rüya; uykuda insan ruhu ile levh-i mahfuz arasındaki perdenin kalkmasıdır. Rüyada levh-i mahfuz'da yazılı olan bazı sırlar, insan kalbine yansır.[7]

İbn Sina, rüyaların sadece mana aleminden kaynaklanmadığını söyler. O'na göre bazı rüyalar, insanın fizyolojik durumu sebebiyle görülür. Çok susayan insanın rüyasında su görmesi gibi...[8] (YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)


[1] Necib Fazıl Kısakürek, Çile

[2] Zümer suresi 42

[3] İmam Kurtubi, el-Camiu li Ahkami'l-Kur'an, Buruc Yayınları: 15/181-183

[4] İmam Kurtubi, el-Camiu li Ahkami'l-Kur'an, Buruc Yayınları: 15/181-183

[5] Acluni, II, 313

[6] TDV, İslam Ansiklopedisi, Rüya

[7] İmam Gazali, İhya, IV, 903

[8] TDV, İslam Ansiklopedisi, rüya