Yusuf bin Eyyüb'ü, Salahaddin Eyyübi yapan özellikler, Ya da ümmetin hasretini çektiği vasıfları yazmaya devam ediyoruz.:

2- Salahaddin, yirmi beş yıla yakın bir zaman idarecilik yaptı. Ciğerleri hastalıklı bir bedenden gür bir sesin çıkmayacağını iyi bildi ve önce iç sıkıntıları bertaraf etmeye çalıştı. Ümmetin menfaatlerini kendi menfaatleri gibi kullananları ortadan kaldırdı. Ciğerlerini iyi nefes alır hale getirince de haçlı ordularının önüne çıktı.

Nureddin Zengi ile başlayan ve Salahaddin'le uygulanan bu plan sayesinde de Kudüs kurtarıldı. Haçlılar püskürtüldü. Yoksa Salahaddin kendisinden öncekilerin yaptığı gibi, uzun soluk almaya uygun olmayan ciğerle yola çıksaydı, eldekileri de kaybedebilirdi. Senelerce planlanıp öyle yola koyuldu. Ümmetin enerjisini, hayallerini boşa harcamamaya özen gösterdi.

3- Salahaddin zahitti. Mala tenezzül etmedi. Allah'ın cennetinden başka bir şey aramadı, beklemedi. Öldüğünde sadece bir altın ve otuz yedi gümüş parası vardı. Bu miktar onun, yetimlere verilmesini emrettiği bir tek aylıktan bile azdı. Hükmettiği topraklarda dullar bile servet sahibi olmuştu. Ne oturduğu evi ne de bir bahçesi vardı. Bir atı ve bir kılıcı vardı. Onları da askerlerine hediye etmiş, kendisi Kudüs'ü fethettiği cihadında emanet ata binmişti.

Kudüs'ü fethinden sonra ondan intikam almak için birleşip gelen Alman, Fransız ve İngiliz krallarını önünde diz çöktüren koca Sultan çulsuz, pulsuz olarak Rabbine gitti.Mala tamah etmedi. Şöhret aramadı.

4- Salahaddin iyi yetişmiş bir hadis alimiydi. Savaşta safları denetlerken iki saf arasında bile hadis mütalaası yapardı. İyi bir alimdi, alim düşkünüydü. İlmin her çeşidiyle ilgilenirdi.

Arapça,Farsça ve Türkçe biliyordu. Gittiği her yere ilim merkezleri kurdurdu. Kitap okumaya teşvik olsun diye sarayında kitapçı dükkanı açmıştı. Haftada iki gün orada ucuz fiyatla kitap sattırıyordu. Bir defasında babasının yanında Kur'an okuyan bir çocuğa rastladı. Çocuğun hafız olduğunu öğrenince babasına bir çiftlik hediye etti.

5- İbadette titizdi. Bütün namazlarını cemaatle kılardı. On dört gün hasta olarak yatmış ve vefat etmişti. O hastalığında bile -şuurunu kaybettiği son üç günü hariç- namazlarını cemaatle kılmayı ihmal etmedi. O büyük fetihler ve at üstünde geçen geceler bir vakit namaz kaçırmasına sebep olmadı.

Hatta sünnet namazları bile ihmal ettiğini kimse göremedi. Çadırlarda onunla kalanlar teheccüd namazını kaçırmadığına şahid oldular.Gözü yaşlıydı. Kur'an dinlediği zaman ağlamaya başlardı.

Kafirlerin saldırdığını duyduğu zaman secdeye kapanır ve şöyle dua ederdi: "Rabbim! Benim, senin dinin için yapabileceklerim tükendi. Sana sığınmaktan, ipine sarılmaktan, senin lütfuna bağlanmaktan başka çarem yoktur. Sen bana yetersin. Sen ne güzel vekilsin."

6- İslam dininin Arapların değil, bütün insanların dini olduğu, kim ne kadar hizmet ederse o kadar şeref bulacağı bir kez daha onunla vurgulandı. Zira Nureddin Zengi bir Türk'tü. Sala-haddin de Kürt'tü. İslam'ın ırkı olmadığı onlarda görüldü. Kimlerden olduğun değil, ne yaptığın önemli idi. Buhari, Müslim, Tirmizi gibi Salahaddin de Arab'ın Türk'ün herkesin gönlünde taht kurdu. (DEVAM EDECEK)