Beka meselesi derken masal anlatmıyoruz. İçeride ki tasmalı beyazlar argüman üretmek için canhıraş çalışıyorlar. NATO'yu ülkemize davet etmek için argümanlar üretiyorlar. Durmadan bir iç savaş çığırtkanlığı, Suriyeli, Kürt, Alevi demeden her türlü şanslarını deniyorlar. Ülkeyi terörize edip yönetilmez hale getirmek istiyorlar.

Şu anda 12 ülkeden 60 savaş gemisi Akdeniz'de demir atmış durumda. Görünen gerekçe barışı korumak. Ama perde arkasında Doğu Akdeniz'deki petrol savaşı var.

Türkiye Akdeniz'de önemli bir aktör. Efendilerin amacı, içerideki tasmalıları kullanarak bu önemli aktörü pasifize etmek için halihazırdaki iktidarı yıkıp başa tamamen kendi satrancını oynatacakları piyonları getirmek.

Uzmanlara göre, Doğu Akdeniz'de büyük doğalgaz yataklarının tespit edilmesi, çatışmaların alevlenmesine yol açtı. Yataklar için Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Lübnan ve Mısır mücadele ediyor.

Zira dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz şirketlerinin çıkarları söz konusu. Bu mücadelenin sonucunun küresel enerji piyasasındaki dengeyi değiştirmesi ihtimal dahilinde.

Amerika'sından, Rusya'sına, İngiltere'sinden, Fransa'sına kadar bir çok ülke savaş gemisini Akdeniz'e gönderdi. Akdeniz'den adeta ablukaya alındık. Namlular kime çevrilir, neler olur bilemem ama Akdeniz fazla ısınmaktan kaynamaya başladı. Fokur fokur kan kaynıyor.

Ülkeleri yöneten büyük şirketlerin savaşı bu. Bu savaş hiç barış vaat etmiyor ardından. Şimdiye kadar vaat etmediği gibi.

İsmet Özel'in o meşhur Propaganda şiirinden hatırlarsınız şu mısraları;

"Silahlar gördüm

namlusu akla çevrilmiş sahra topları

mürekkebin utandığını gördüm basılı kağıtlarda

tetiğe basan parmaklarda çare yok, gördüm mürekkebi:

Çare yok, radyoları kapatsam

çare yok, secde etsem anılarıma"

Bir taraftan hem ülkemizde hem de yurt dışında medya eliyle aleyhimizde propagandalar yapılıyor. Mürekkep utanıyor tüm yazılan yalanlardan, ithamlardan. Tetiğe basan parmaklarda çare bırakmadılar.

Teröre bulaşanları "basın mensubu" ayracıyla ayırıp ayrıcalıklı bir yere koyarak temize çıkarmaya çalışıyorlar. Bunun üzerinden de "Türkiye'de tutuklu gazeteciler" lakırtılarıyla, safsatalarla servis ediyorlar mürekkep yerine kan damlayan kalemlerin ucundan hiç utanmadan...

Ve yine İsmet Özel'in deyimiyle

"Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini.."