OSMANLIDA RAMAZAN SOKAĞI

İnegöl?de 10 yıldır her Ramazan kurulan bir Ramazan
Sokağı var. Artıları eksileri tartışılır. Nitekim Ramazan Sokağı ile ilgili
tartışmalar basında da yer aldı.

Peki bu Ramazan Sokaklarının tarihi ve dindeki yeri
nedir?

Peygamber Efendimiz zamanında özel bir Ramazan
Sokağı yoktu. Çünkü Efendimizin yaşadığı şehirde, Ramazan ayı geldiğinde tüm
sokaklar Ramazan sokağı olurdu.

Tüm sokak ve evlerde ramazan coşkusu , heyecan ve
sevinci yaşanırdı. En özel mekanlar cami ve mescitler olur. Ramazan ayının tüm
renkleri cami etrafında yaşanırdı.

Günümüzdeki anlamı ile Ramazan Sokağı kavramı daha
çok Osmanlıdan itibaren anlam bulmuştur. Yani bugünkü Ramazan Sokakları bir
Osmanlı mirasıdır. Bu günkü Ramazan sokaklarının , birebir Osmanlı ile aynı
olduğunu söylemek yanlış olur tabi..

Osmanlı dönemi Ramazanları hatırlayalım.Ramazana
özel hazırlık yapan bir devlet yönetimi? Ramazan kültürüne ve bilincine sahip
bir toplum? Ramazan ayına göre düzenlenen kurum ve kuruluşlar?Ramazan?da özel
yaşanan bir sosyal hayat?Oruç tutan tutmayan, Müslüman olan olmayan herkes de
ramazana saygı ve hürmet?

İstanbul?da Ramazan kültürü daha çok tarihi ve
büyük câmîlerin avlularında sergilenirdi. Şehzadebaşındaki Direklerarasında,
ikindi ile akşam arasında, çoğu yaya bazıları arabalı, genç kadın ve erkekler
bir aşağı bir yukarı gezinti yaparlardı. İşte burası İlk Ramazan Sokağı
örneğidir.

Buradaki Sergilerde, çeşitli ülkelerden getirilmiş
baharat, şeker, şekerleme, tesbih, ağızlık gibi şeyler sergilenir ve satılırdı.
Bu mekanlar zamanla ibadet mekanları haricinde seyir ve eğlence mekanlarına
dönüşmüştür. Meddah,orta oyun, karagöz Hacivat gösterileri buralarda
yaşatılmıştır.
Ramazanın ruhuna aykırı olduğu düşüncesi ile Osmanlı zamanında da bu
mekanlar tenkit ve eleştiri konusu olmuştur.

ORUCU
KİMLER TUTAMAYABİLİR?





Aklı başında, ergenlik çağına girmiş her Müslüman?a oruç farzdır. Orucu Mutlaka
tutması gerekirAncak Bakara: 183-184.
ayetlerde Rabbimiz üç mazeretten söz
etmektedir: 1-Hastalık 2-yolculuk 3-
Oruca zor dayanır olmak.



a) Hastalık ve doktor raporu oruç
için en büyük mazerettir.Oruç tutulduğu için sağlam bir kimse hastalanıyorsa,
oruç tuttuğu için ek acı, ağrı çekiyorsa, oruç tutulduğu takdirde hastanın
rahatsızlığı artıyorsa, tedavisi gecikiyorsa, bu durumdaki kişiler oruç
tutmazlar.

b)
Yolcu olan, seyahat eden kişiler de oruç tutmayabilir. Yolculuktan maksat,
namazların kısaltılmasını câiz kılan mesafede yapılan yolculuktur. Bu kişiye
seferi denir. Seferi olmanın şartı en az 90 kilometre yol gitmek olarak tespit
edilmiştir.

Hasta
iyileşince, yolcu da vatanına ve oturduğu yere dönünce tutamadıkları günlerin
oruçlarını uygun zamanda kazâ ederler. Kazâ oruçlarının peş peşe tutulması şart
değildir.




c) Orucu tutmakta zorlananlar da dinimizde oruç tutamayabilir. Bu konuyu biraz
daha açalım.

Yaşlılık
yüzünden zayıf düşmüş kimselerle emzikli ve hâmile kadınlar orucu
tutmakta zorlananlara örnek verilebilir.

Özellikle
yaşlılık sebebi ile oruç tutamayanlar bu sınıfa girer. Yaşlılar tutamadıkları
gün sayısınca yoksullara fidye verirler. Fidye bir yoksulun bir günlük
yiyeceğidir. Bugünkü hesapla bu da günlük en az 10 TL yapıyor.

Hanefî
mezhebine göre göre; emzikli ve hâmile kadınlar fidye vermezler, sonradan
müsait olunca tutamadıkları oruçlarını kazâ ederler.



Günümüzde dökümcü, maden, inşaat, yol işçisi, hamal gibi ağır işlerde
çalışan ve oruç tuttuğu için işini yapamayacak duruma gelen, zarar gören
kimselerin de fidye verebileceğini söyleyen alimler vardır.

Bütün
bu mazeretlere rağmen Yüce Allah şöyle buyurur: Tutmanız sizin için daha
hayırlıdır

EFENDİMİZDEN RAMAZAN
MÜJDELERİ

Ramazan Ayının son 10
günü? Kalan günleri iyi değerlendirelim. Peygamber Efendimizin Oruç ve Ramazan
ile ilgili nasihatlerine iyi kulak verelim. İşte o nasihatlerin bir kısmı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa
buyurdular ki:

1-
Oruçlu bir ağzın kokusu, Allah yanında en
güzel kokudan daha değerlidir.

2-
Sevap olduğuna inanarak ve karşılığını Allahtan
bekleyerek Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.

3-
Cennetin sekiz kapısı vardır



















Namaz kılanlar, kıyamet gününde Cennete
namaz kapısından; cihad edenler cihad kapısından, sadaka verenler sadaka
kapısından gireceklerdir.Bu sekiz kapıdan birinin adı Reyyân?dır O kapıdan
sadece oruç tutanlar girecektir.Mahşer yerinde bir ara Oruç tutanlar
nerede? diye seslenilecek

Oruç tutanlar yerlerinden doğrulacak Onlar
Cennete girince bu kapı kapanacak; artık oradan kimse girmeyecek Reyyân
kapısından girenler bir daha susuzluk çekmeyecek.

4-
Sahâbîlerden biri, Peygamber Efendimizden,
kendisine fayda verecek bir ibadet tavsiye etmesini istedi Resûl-i Ekrem ona
Oruç tutmanı tavsiye ederim Onun gibisi yoktur buyurdu.

5-
Ramazan ayının daha ilk gecesinde Cennetin
bütün kapıları ardına kadar açılır; Cehennemin kapıları birer birer kapanır;
azgın şeytanlar bağlanıp tesirsiz hale getirilir

6-
Oruç tutan kimse, büyük günahlardan sakınırsa, iki
Ramazan arasında yaptığı günahları affedilir.

7-
Oruçlunun ağzından kesinlikle kötü söz
çıkmamalı,kimseyle kavga etmemeli, yalan söylemekten, boş ve mânâsız
konuşmaktan kaçınmalıdır.
Eğer
biri ona hakaret etmeye kalkarsa, Ben oruçluyum deyip geçmelidir.

8-
Hem oruç tutup, hem yalan söyleyenin, yalan
dolanla iş yapanın, yemeyi içmeyi bırakmasına Allah Teâlâ hiç değer
vermeyecektir.Orucu oruç gibi tutmayanların eline, aç susuz kalmaktan başka bir
şey geçmeyecektir.











BUDİST KADIN ORUÇLA
MÜSLÜMAN OLDU

Budist bir bayan turist,
2003 yılı Ramazan ayında Türkiyeye gelir

Birkaç günlük İstanbul gezisi sırasında
kimsenin gündüz açıkta bir şey yememesi dikkatini çeker

Bir gün bir lokantaya
girer yemek ister. Burada da bir ilginçlik vardır

Yemeğin verildiği yer dışarıdan
görünmüyordur. Bunun sebebini sorunca garson: ?Ramazan abla Ramazan, der

?Turist bayan bir şey anlamaz

Ertesi gün tanıştığı turist
rehberini yemeğe çağırır. O da Ramazan ayındayız, Pek müsait
olamıyorum. Davetler çok, ibadetlerim de var.? Der.

Turist bayan merak eder sorar: ?Nedir bu Ramazan?? Turist
rehberi; bu ayın Müslümanlar için kutsal bir ay olduğunu, bu ayda Müslümanların
gündüz bir şey yiyip içmediğini özetle anlatır

Neden aç kalıyorlar?
Niçin? Nasıl? Gün boyu yemeden içmeden aç kalmayı nasıl başarıyorlar? Soruların ardı arkası kesilmez.

Sorular ve düşünceler
içerisinde oteline gider

Nasıl olur da sadece yaratıcı yemeyin dediği
için kimse yemiyor?

Hem bu tanrı budaya hiç benzemiyor

Ramazan ve oruç inancını sorgulamasını
sağlamıştır. İslam?a ve Müslümanlara ilgi kapısını açmıştır.

İslamiyeti araştırmaya
karar verir. Şu düşünce onu çok etkiler: ?Sadece yaratıcı emrediyor diye yeme
içme gibi temel ihtiyaçlardan vazgeçiliyorsa, bu fedakarlıklara katlanılıyorsa,
bu din uydurma olamaz.? diyerek iman
eder ve Müslüman olur.

Bu gerçek olayda olduğu
gibi Ramazan ve oruç bir çok kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Ramazan
ve orucun bunca hikmet ve güzelliğine rağmen, biz Müslümanların gaflette
olması, Ramazan ayını hakkıyla değerlendirememesi, ne kadar acıdır?

PKK YİNE İFTAR SAATİ SALDIRDI

Mübarek Ramazan ayındayız.
Söz de Müslüman Esat, Suriye?de iftar ve sahur vakti Müslüman halkını
bombalamaya devam ediyor. Suriye?de Ramazan ve oruç dikkate alınmadan camiler
bombalamıyor.

Mübarek Ramazan
ayındayız. Arakan?da Müslümanlar , putperst Budistler tarafından şehid edilip
yakılıyor. Oruç tutacak sahur yemekleri yok. Oruç açacak iftar sofraları yok.
Ramazan sevincini yaşayabilecekleri aile çatıları yok.

Afganistan, Keşmir,
Somali?Dünyanın bir çok yerinde Müslümanlar ölüm,savaş, baskı ve zulüm altında
Ramazanı yaşamaya çalışıyor.

Kafir ve münafıklar ne
ramazan dinliyor ne de oruç. Bırakın hürmet ve saygıyı, en vahşi hayvandan daha
vahşi bir şekilde kadınlara, çocuklara, mazlumlara saldırıyorlar.

PKK?nın bu kafir ve
münafıklardan ne farkı var? Bunların Ramazanla, oruçla, namazla, İslam ile
ilgileri yok. Vatan sevgisi, kürt halkı ile de ilgileri yok. Kandırılan,
aldatılan, kaçırılan, beyni yıkanan çocuklar ve gençlerin arkasında, inançsız,
İslam ve Müslüman düşmanı, putperest ve hain güçler var. En çok da Müslüman
Kürt halkını istismar ediyorlar.

Teröristler Ramazan ,
oruç dinlemiyorlar. Bilakis Ramazan ayında, iftar, sahur ve teravih gibi
vakitlerde saldırmayı planlıyorlar.

Dün Hakkari-Şemdinli karayolu
üzerinde bulunan Güzelkonak Jandarma Karakoluna da özellikle iftar saatinde
saldırdılar. Bu hainler bizim iftar vaktinde daha savunmasız yakalanacağımızı
düşünüyorlar, demek ki?

İftar saatinde her
Müslüman hiç olmazsa duası ile nöbette olmalı. Ramazan ayında daha çok uyanık
olmalıyız. İftar,sahur ve teraviler daha çok bilinçlendirmeli bizi. Oyuna
gelmemeliyiz. Birlik, beraberlik ve kardeşliliğimizi bozmak isteyenlere fırsat
vermemeliyiz.

Son sözüm şudur: Anadolu?da
ya da Dünyanın başka yerinde, Alnı secdeye gittiği, oruç tuttuğu halde bu
zalimlere destek verebilecek, alkış tutabilecek bir müslümanın aklına ve
imanına şaşarım.

NE ZAMANDAN BERİ ORUÇ TUTULUYOR?

Oruç ve Ramazan ayı ile ilgili şu Ayet-i Kerime?yi
hepimiz çok iyi bilmeliyiz. Yüce Allah buyuruyor ki: Ey iman edenler
Sizden öncekilere farz kılındığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de
sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerde
tutamadığı oruç sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun
günlük yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bilin ki her şeye rağmen orucu tutmanız
sizin için daha hayırlıdır. (Bakara: 2/183-184)



Oruç Allahın kesin emridir. Biz her şeyden önce Allah?ıın emrini yerine
getirmek ve Onun hoşnutluğunu kazanmak için oruç tutarız. Oruç kulluğumuzun
gereğidir. Oruç en büyük ibadetlerden birisidir.

Oruçlu iken
yemeyi , içmeyi ve cinsî ilişkiyi terk ederiz. Böylece bırakın günah
işlemeyi , normalde bize helal olan şeylerden bile uzak dururuz.

Oruç ibadeti bizden önceki milletlere de Allah?ın
emrettiği tarihi bir ibadettir. Orucun tarihi yönüne örnek verelim.

İslâmdan önce Hz. Peygamberin mensup bulunduğu
Kureyş kabilesinden olanlar da âşûrâ günü oruç tutarlardı.

Mekkeden Medineye hicret edilince burada
yahudilerin de aynı günde oruç tuttukları görüldü. Hz. Peygamber bunun sebebini
sordu; Bugün Allah Teâlânın Mûsâyı kurtardığı gündür dediler.
Bizim Mûsâ ile hak ilişkimiz sizinkinden daha fazla buyurdu ve o
gün kendisi oruç tuttuğu gibi müminlerin de tutmalarını emretti. Bir yıl sonra
Hicretin 2.yılında ramazan orucu farz kılınınca Hz. Peygamber, âşûrâ orucu için
Dileyen tutsun, dileyen tutmasın buyurdu.



Daha önce Yahudiler ve Hıristiyanlar
da Allah?ın emrettiği oruç tutarlardı.
Daha sonra Allah?ın emrini bozup değiştirmişlerdir.

Bugün bazı Yahudiler, ekim ayına rastlayan
yılbaşlarından on gün sonra, gün batımından ertesi günün gün batımına kadar bir
oruç tutarlar.Ayrıca yılın farklı günlerinde tuttukları oruçlar vardır.

Hz. Îsâ kendisine peygamberlik gelmeden önce kırk
gün oruç tuttuğu için Hıristiyan din adamları bunu da ibadet olarak telakki
etmişlerdir .

Hz. Peygamber, Allahın en çok sevdiği nafile
oruç Dâvûd peygamberin orucudur. O, bir gün oruç tutar,bir gün tutmazdı.
buyurmuştur.

FİTREMİZİ VERMEYİ UNUTMAYALIM.

Fitre verme zamanı geldi
geçiyor. Fitremizi vermeyi unutmayalım. Fitre nedir? Fitre Ramazan ayına ait
özel bir sadakadır.



Fitre: Ramazan ayını yaşadığımız ve Ramazan Bayramı?na kavuştuğumuz için
ihtiyaç sahiplerine verilen bir sadakadır. Buna şükür ve sevinç sadakası
diyebiliriz. Ramazanı yaşadığımız için şükreder, bayrama ulaştığımız için
seviniriz.

Fitrenin yaşı yoktur. Yaşı ne olursa olsun her
insan başına bir sadaka vermek gerekir. Fitre başımızın ve canımızın
sadakasıdır.

Fitre: dinen zengin sayılan Müslümanların,
kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için fakirlere vermeleri
gereken belli miktarda mal ya da paradır.

Bu miktar en azından bir fakirin günlük yemek
ihtiyacını karşılamalıdır. Bu yıl belirlenen kişi balı fitre miktarı 10 TL?ye
yakın.Örneğin ben 7 kişilik bir aile olayım. Kişi başı 10 TL,toplam 70 TL bir
fakire sadaka veririm.

Aslında fitreyi, sadece zenginler değil Ramazan?da
yaşayan herkes vermeli. Fitre herkes için bir bereket ve hayır kapısıdır.

Fitre; insan fıtratındaki yardımlaşma ve
dayanışmanın bir gereği olarak insan varlığının zekatı kabul edilmiştir. Bu
nedenle sadaka-i fıtır?a, ?can sadakası? veya ?beden sadakası? da
denilmektedir.

Diğer taraftan fitre, yoksulların ihtiyaçlarının
giderilmesinde, bayram gününün neşesinden onların da istifade etmelerinde
önemli bir rol oynar.

Fitrenin her ne kadar Bayramda verilmesi
tanımlanmış olsa da, bayram öncesi ihtiyaçlarını gidermeleri için daha önce
fakirlere ulaştırılması en doğrusudur.

İNEGÖL?DE MAHYA VAR
MI?

İnegöl camilerinde
mahya var mı bilmiyorum. Hiç fark
etmedim. Nedir mahya biliyor musunuz? Yeni nesil hiç görmemiş olabilir.

Cami mahyaları,
Osmanlıya özellikle de İstanbula özgü bir Ramazan geleneğidir.

Osmanlı zamanında
İstanbul?da, Ramazan ayında selâtin camilerine mahyalar kurulurdu.

Mahya: iki minare
arasına asılan ışıklı yazılardır. Bu yazılar; Hoş geldin Ramazan, Lailahe
illallah, Şefaat Ya Resulullah gibi dini ve ramazan ayı ile ilgili olurdu.

İlk başlarda
mahyalar yazılardan ziyade resimlerle kurulan birer görsel şölendi. O devrin
estetik zevkine uyacak şekilde köprü, kuş, cami, minare ve savaş topu gibi
nesneler mahyalarda resmedilirdi.

Ayrıca hareketli
mahyalar söz konusuydu. Mahya ustası resimleri yerleştirdikten sonra minare veya
avludan ipleri oynatarak mahyanın hareket etmesini, çeşitli şekillere girmesini
sağlıyordu. Tabi bu büyük bir ustalık gerektiriyordu. Daha sonraki yıllarda da
âyet ve hadislerin Osmanlıca harflerle yazıldığı mahyalar söz konusu.

Savaş ve mütareke
yıllarında ise topluma moral veren, vatan, cihad ve zafere dair ibareler yazılıyordu.

Savaş koşulları göz
önünde bulundurularak Yetimleri Unutma Muhacirleri
Unutma gibi yazılar da yazılıyordu.

İhtiyaç sahipleri
için yardımda bulunma çağrısı yapılıyordu.

Mahyalar sadece
birer görsel şölen değillerdi, toplumsal mesaj verme ve uyarıcı nitelikleri de
vardı.

Mahyacılık geleneği
bugün de aynı işlevleriyle devam ettiriliyor. Örneğin İstanbul camilerinde bir
mahyada Oruç tut, sıhhat bul yazıldığını görebiliyoruz.