Vay nefsi !...Vay!..

Gidenler şeffaf bir dünyaya gidiyorlar. Mahşer, tümüyle şeffaf bir dünyadır.Orada sır yok. Orası, açıklığın bile mutlak açıklığa dönüştüğü bir dünyadır. Kur'an'da " Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz Allah kalplerin özünü çok iyi bilir. " buyuruluyor. "Nefsin fısıltılarını bilir Allah, çünkü insana şah damarından daha yakındır Allah." buyuruluyor. İşte bu bilginin şeffaflığıdır Mahşer aydınlığındaki şeffaflık. Bütün ameller o şeffaflıkta tartılacak. İnsanın bir tarafından baktığınızda bütün dünyasını görebileceksiniz. El nasıl susar orada ayak nasıl şahitlik etmez? Kalbin özü nasıl ortaya çıkmaz. 'Kalb utanmaz mı, sırlarını vermemek için Allah'ın ilmine...O ki, kalbin hamuru O'nun kudret eliyle yoğrulmuştur.

Şeffaf bir dünyaya gidiyor gidenler. İnsanın insandan kaçışı, sadece bir panik değildir. Olmamalıdır. Belki bu şeffaflıktır. Ana nasıl kaçar kuzusundan değilse...Baba nasıl kaçar yavrusundan, eşinden, kardeşinden,..Evlat nasıl kaçar anasından, babasından?...Şeffaflık korkusudur bu...Yüreklerin sır tanımamacasına açılışıdır karşıdakine...Ana, açlık endişesi ile, doğmadan öldürmek istediği, ama her nasılsa kaderi ilahi sonucu dünyaya getirdiği çocuğunun yüzüne nasıl baksın? Evlad, yaşlandığında acizler yurduna yerleştirdiği, evinde bulundurmaktan utandığı anasının yüzüne nasıl baksın? Bunca kiri taşıyan yürekler şeffaflaşırsa, insan birbirinden kaçmaz da ne yapar?

Şeffaf bir dünya...Orada hesaplar görülecek. Burada yaptığımız her işin şeffaflaştırılmış bir örneği önümüze sunulacak. Burada öyle işler yapmalıyız ki, mahşer aydınlığında şeffaf bir dünya kurulduğunda o işte utanmamalıyız.'' İman edip, arkalarından zürriyetleri de iman ederek kendilerine tabi olanları, ahirette zürriyetlerine kavuştururuz." buyuruyor Allah Teala..İşte utançsız buluşma bu... "Kişi sevdiği ile beraberdir" buyuruyor Allah Rasulü...İşte utançsız beraberlik bu...Allah için sevgilerin buluştuğu, kalblerin Allah için birbirine karşı şeffaflaştığı utançsız dünya bu...

Mahşer aydınlığına bu dünyada ulaşmalı mü'min. Ulaşma gayretinde olmalı. Şeffaf bir kişilik koymalı ortaya... Büyük velilerin "Günah işleyeceğin zaman Allah'ın seni görmediği bir yer bul" ifadelerindeki büyük gözaltıyı her an hissetmeli içinde... Mahşeri dünyada yaşamak mıdır bu? Belki öyle... Yahya Kemal'in bir Kocamustafa Paşa şiiri var. Orayı anlatırken şair;

"Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada.
O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine.
Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine... "

diyor, işte böyle dünya ile ahiret mü'min için. Bir adım atınca birinden diğerine geçiliverecek. Bir anlık olay "dünya değiştirmek." Öyleyse neden birbirinden böylesine farklı ölçülerde yaşamalı? Mahşerdeki şeffaflığı dünyadaki hayatımıza yansıtmaya gayret edersek, iki dünyanın birbirine geçişi öyle çok da zor olmayacak. Peki ama, mahşer aydınlığında yaşamak öyle sanıldığı gibi kolay mı? Değil elbet. İşte o da, bir ömür boyu nefsi gemlemeyi, Allah için yaşamayı, Allah için nefsi terbiye etmeyi gerektiriyor. İşte Allah Teala bunu yeminle belirtiyor:

"Nefse ve onu şekillendirene, Sonra da ona kendisi için iyi ve kötü olanı öğretene yemin olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Nefsinin gerçek yüzünü gizleyen ise hüsrandadır." (Şems,7-10)