Barış, sulh, selamet, rahmet, merhamet, erdem, gerçek insanlık onun içinde.

Öncelikle "Ahlaki erdemleri tamamlamak için geldi" çünkü İslam'ın Peygamberi.

Yüce bir ahlakla donatılmış olarak geldi.

"Alemler" ifadesi neyi kapsıyorsa, bütün o alanlara başka bir vasıfta değil, sadece "rahmet" olarak geldi.

"Emin olmak" ona toplumunun verdiği vasıftı.

Geldi ve bir vahşet toplumundan, erdem toplumu inşa etti.

Allah, Zatına rahmeti yazdı, zulmü ve zalimleri sevmedi.

İslam'ın adını "İslam" diye Allah koydu.

"Rahmet Peygamberi"ni, insanlığın önüne "Güzel model" olarak takdim eden de Allah'tır.

Kur'an-ı Kerim, ki o her daim "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" başlanır okunmaya, onu Kutlu Elçisinin eline veren ve onunla yeni bir insanlık düzeni inşa etmesini isteyen de Allah'tır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlanır Müslüman toplumlarda her işe. Gönüller Rahman olana, Rahim olana raptedilerek.

"Kısas"ı "Hayat" olarak vasıflandıran da Allah Teala'dır.

Cihadı cinayetten ayıramayana "Mücahid" denmez İslam'ın ana dokusunda.

"Ben Müslümanlardanım" demek, dünyanın en güzel sözünü söylemektir Allah Teala'nım bildirdiği çerçevede. En güzel tanımlama, en güzele tabi olma, en onurlu sıfatı üstlenme demek "Müslümanım" demek.

Günah, kirdir, kirlenmedir. Kalbe yüktür. İslam temiz insan ister. Kalbinde günah kiri barındırmama hassasiyetinde olan insan ister. Kalb temizliği Müslümanın olmazsa olmaz vasfıdır. Kirlenme duygusu yüreğinde hissedilmeye başlanmışsa, Müslüman hemen arınma cehdine girer, onun için tevbe diye bir müessese, Müslümanın kalb ritmine eşlik eder. Hayat içinde kirlenme kaçınılmaz olabilir, ama Müslüman, o kalble Allah'ın huzuruna çıkmak istemez. Çünkü kalbin Allah'ın nazargahı olduğunu bilir.

Aç kalan kedinin farkında olan, hayvanlara eziyeti asla kabul etmeyen, haksız yere insan öldürmeyi bütün insanlığı katletmekle bir tutan bir dinin, nasıl bir insan ve toplum inşa edeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ama gelin görün ki, bu muazzez din bugün "imaj" katli gibi bir saldırıya maruz durumda.

En büyük cinayet, İslam'la cinayetleri yanyana getirmektir. İslam'la terörü bir arada anmak, Allah'ın insanlık için gönderdiği ipi kesmektir. Yol kesiciliktir. İnsanı Yaradan'ın mesajından koparmaktır.

Böyle bir cinnet atmosferine sürüklendi dünya ne yazık ki.

Bugün sıradan dünya insanı Kur'an'la temellenen, Rasulullah'ın muazzez hayatı ile örneklenen İslam'ın temiz nasiyesine ulaşabilmek için, adeta Kaf dağını aşmak gibi bir zorlukla karşı karşıya.

Kaf Dağını aşmak... Yani DEAŞ'ı aşmak... Boko Haram'ı aşmak, Eş-Şebab'ı aşmak...

Kameralar önünde insan boğazlayan canavarları aşmak...

İslam'ı kanla bulamaya ayarlanmış medya köpürtmelerini aşmak.

Yaşanan küresel mazlumiyeti bir türlü anlatamıyor olmanın yanında, üzerine yapıştırılan "kan dökücülük" damgasını aşmak...

İslam'ın küresel mazlumiyeti bir vakıa. Ne yapmalı böyle bir durumda?

Bir yandan mazlumiyetten kurtulmak, diğer yandan İslam'ı, Kur'an'ı, Rasulullulah'ın sesini, insanlığa ulaştırmak...

Ve bunu, nerede ise her şeyi planlayan bir "İslam iradesi"nin bulunmadığı, hatta değişik İslam iradelerinin birbirine karşı mücadele verdiği bir zamanda yapmak... (DEVAM EDECEK)