20 yıldır musikinin içindeyim. Hem Klasik Türk Musikisi dediğimiz modern adıyla Türk Sanat Müziği hem de Tasavvuf Musikisi...

İnsan bunca yıldır musiki ile birebir ilgilenince seslere karşı daha duyarlı oluyor. Daha çok dikkat ediyor.

Hele ki camilerimizdeki sesler. Ezan, sela, müezzin ve imamın okudukları kametler, ayeti kerimeler, dualar...

Layıkıyla makamında okuyandan dinlemek ayrı bir güzellik.

Fakat bazen de makam yapacağım diye gereksiz nağmelerle kulaklarımızı paslandıranlar da olmuyor değil.

Ayrıca bu sesleri bizlere ulaştıran cihazların özellikleri de önemli. Eski cami hoparlörleriyle Kabe İmamına okutsanız tat alamazsınız.

Geçen hafta Cuma namazında bunu yaşadık.

Bir camimizde mikrofonlar çınladıkça çınladı. Hutbede hocanın ne dediğini anlamayı geçtik, o sesten o derece rahatsız olduk ki. 6 yaşındaki çocuğum hutbe boyunca ellerini kulaklarına götürdü.

Tesisat sıkıntısı geçtiğimiz ay bir başka camide de yaşanmış. Hatta bana anlatılan tekrar namaz kılınmış.

Cuma namazında cami avlusuna ses gitmeyince bahçedekiler namazı kılamamışlar. Daha doğrusu ses tam gelmediği için yanlış kılınmış.

Hoca selam verdiğinde onu duymayan bahçedekiler ayakta bekliyorlarmış. Onlar için tekrar namaz kılınmış.

Gittiğim camilerde tesisatların eski ve bakıma muhtaç olduğunu görüyorum. Müftü Beyin bu konuda tüm cami görevlilerinden ellerindeki tesisat ile ilgili bir bilgi alması şart.

Konu basit gibi görünebilir. Fakat bakın bir camide Cuma namazı tekrar kılınmak zorunda kalınabiliyor.

Ses önemli. Onu geliştirmek ve eğitmek de din görevlileri açısından ayrı önemli.

Fakat sesi ulaştıran cihazlar da aynı şekilde önemli. Bu konuda bir çalışma da şart gibi görünüyor.