Tam olarak neyi ifade ettiği bilinmeyen, genellikle batı tarafından piyasaya sürülen kavramlar vardır. Bu kavramlardan birisi çağdaşlık denen şeydir.

Bu tip kavramlar genelde belli amaçları gizlemek için kılıf olarak kullanılır.

Çağdaşlık kavramıda; geçmişe dair ne varsa kötülemenin, geçmişten gelen dini ve kültürel değerleri aşağılamanın ve yok etmenin kılıfı olarak olarak kullanılmaktadır.

Kavramın ifade ettiği, "çağın imkanlarına sahip olmak, çağın gerisinde kalmamak" gibi olumlu anlamlar bir kenera itilip, oluşturulan algı üzerinden değerlendirmek gerekir mevzuyu, zira hayatı şekillendiren o algılardır.

Türk milleti olarak bizim "çağdaşlaşma" hikayemiz kabaca 200 yıllık bir geçmişe sahip.

Fakat bu çağdaşlaşma hedefimizin içinde, çağın bilim ve tekniğinde batıyı yakalama gibi olumlu amaçlı çabalarımızın olduğu muhakkaktır.

Ancak genel anlamda, bu çağdaşlaşma adı altındaki çabalarımız, maalesef kavramın ifade ettiği olumsuz anlama yönelik olmuştur. Yani çağdaşlaşmayı, geçmişten gelen dini ve milli değerlerimizi reddetmek şeklinde uygulamışızdır.

Bu çerçevede baktığımızda bizim çağdaşlaşma anlayışımız, batılılaşmaya çalışmak şeklinde olmuştur.

Ancak bu batılılaşma dediğimiz şeyi batının bilimini, tekniğini almak şeklinde değil; daha çok batılı gibi görünme, batılı gibi yaşama ve daha vahimi batılı gibi düşünme şeklinde uygulamışızdır.

Topluma baktığımızda bunu net olarak gözlemleyebiliyoruz.Batılı bir toplumdaki gibi giyinoyoruz, yiyoruz, içiyoruz,m üziklerini dinliyoruz,modasını takip ediyoruz, onların doğru kabul ettiği herşeyi bizde doğru kabul esiyoruz fakat, tekniğini hala yakalayamadık. Demekki çağdaşlaşma veya batılılaşma anlayışımız bu.

Bu anlayışta olmızda Osmanlımız ve Cumhuriyetimiz dönemindeki devlet politikalarının etken olduğu muhakkak.

Fakat bireylerin de -kısmen- bu yönelimde oldukları ve meselenin sadece siyasi bir tercih değil, aynı zamanda bireysel bir dejenerasyonun yani "bozulmanın" bir sinucu okduğunu da tesbit etmeliyiz.

Bu bozulmanın bir günde, bir ayda veya bir yılda olmadığı sosyolojik bir olgu. Küçük küçük şeylerle başlayan, "aman canım ne olacakki" veya "bu çağda böyle olur, normaldir" şeklindeki yaklaşımlarla vede yaklaşık 200 yılda bu hale geldik.

Önce değerlerimizi sorgular olduk, sonra utanır olduk, sonra bir kenara attık. Hayat denen yolda, değerler olmadan yol alınamayacağı için, kendimize ait olanları atıp, batılı değerleri aldık. Son dönemde televizyon ve internetin hayatımıza girmesiyle bu bozulma hızlandı.

Neden "bozulma" diyorum?

Öncelikle şunu belirteyim: Bireylerin için batılılaşmak bir tercihtir, bu tercihi yapanlar mevzumuzun dışında.

Ancak genel olarak toplumda, batılılaşma adı altında bir bozulma varsa bu durum millet kimliğini tehdit eder.

(YARIN DEVAM EDECEK İNŞALLAH!)

MEHMET ARİF SELİM