Orta-Asya'da başlayan kadim Türk milletinin tarih sahnesine çıkışı, bozkır topraklarında verilen çetin mücadelelerle perçinleşerek dünyanın dört bir tarafına yayılan bir medeniyet haline bürümüştür. Kah Çinliler, kah Sasaniler, kah Bizanslılar, kah Araplar, kah Moğollar, kah Avrupalılar ve daha sayamadığımız birçok millet ile kıyasıya mücadele verilmiş, dönem dönem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalınsa da bağımsız ve hür bir şekilde günümüze kadar gelmeyi başaran Türk milleti tarihin altın sayfalarında kendine yer bulmayı başarmıştır.

GÖNÜLLERE DOKUNMAK

Orta-Asya'da Büyük Hun Devletinden, Göktürk, Uygur ve Avrupa Hun Devletine, Karahanlılar'danGazneliler, Harzemşahlılar ve Babürlülere, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukludan, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı Devletine kadar dünya tarihine yön vermiş bu medeniyetlerimiz sadece ve sadece savaş kazanmayla ayakta yüzyıllar boyu kalmadılar. Bu kadim devletleri, devlet yapan nüve medeniyetti. Kazanılan siyasi başarıları sağlamlaştıran kültür olgusuydu. Milli ve manevi değerlerdi. Birbirlerine duydukları sevgiydi. Anadolu topraklarını ilelebet bizlere bırakan bu sihirli kelime gönüllere dokunmaktı.

ANADOLU'NUN MANEVİ MİMARLARI

Tabi ki yüzyıllar boyunca kadim medeniyetlerimizi ayakta tutan, bu binanın harcı, çimentosu da Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı veli, Hacı Bayram-ı Veli, Veysel Karani ve Emir Sultan gibiAnadolu'yu Anadolu yapan manevi mimarlarımızdı. Daha burada sayamadığımız o kadar çok değerimiz var ki say say bitmez. Bu kadar kadim bir geçmişe sahip aziz milletimiz şimdi nasıl bu hale geldi insanın gerçekten inanası gelmiyor. Bir kuşu, karıncayı, leyleği düşünen ve vakıf sistemini en güzel şekilde kullanan milletimizin artık silkilme zamanının geldiği kanısındayım.

BİZLER MUTLU OLMAYI UNUTTUK

Günümüzde şöyle bir etrafımıza baktığımızda elimizin altında her şeyin olduğunu görebiliyoruz. O kadar çok tüketim toplumu haline geldik ki, zamanı o kadar çabuk öğütüyoruz ki birçok şeyin kıymetini bilemiyoruz. Velhasıl zamanı iyi kullanamıyoruz. Ve en acı gerçekte bizde eksik olan mutluluk. Bizler mutlu olmayı unuttuk. Bizler, birbirimizi sevmeyi özledik. Bizler, geçmişi o kadim medeniyetlerimizi özledik.

HUZURLU, MUTLU VE SEVGİYLE HARMANLANMIŞ BİR AİLE

Bir anne bir baba olarak çocuklarımıza sevgimizi verelim. Onları huzurlu, mutlu, sevgiyle harmanlanmış bir aile ortamında büyütmenin yollarını arayalım. Bu karanlığa bir kıvılcım yakarak bu güzelim toplumu el birliği ile aydınlatabiliriz. Bunun için bizim başucu rehberimiz geçmişimiz. Bir karıncayı dahi incitmekten korkan bu aziz milletin fertlerine yakışır bir birey olmayı unutmamak lazım.

KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR

Birliğimizi, beraberliğimizi daha da sağlamlaştırmamız gereken bir dönem içerisindeyiz. O kadar şatafatlı bir hayat sürüyoruz ki yanı başımızda zor şartlarda yaşayan insanları göremiyoruz. Komşusu açken tok yatan bizden değildir düsturunu ne çabuk unuttuk. Bir silkelenme zamanı geldi de geçiyor. Bizi biz yapacak değerlerimiz geçmişimizde saklı. Tarihimizi şekillendiren bizlere bembeyaz kirlenmemiş bir geçmiş emanet eden değerlerimize sarılmanın zamanı geldi.

LÜTFEN BİRBİRİMİZİ SEVELİM

Tabi ki bunlara söylerken en başta yapmamız gereken olgu birbirimizi sevmek. Her ne olursak olalım, hangi görüşü taşıyorsak taşıyalım, farklı farklı kulvarlarda yaşasakta, bizi bizi yapan farklılıklarımızın zenginleştirdiği Anadolu coğrafyasında kurulan son devletimiz Türkiye Cumhuriyetinin hür ve bağımsız bir şekilde ayakta kalması için lütfen birbirimizi sevelim.

Tarihe dokunmak, onu hissetmek ve onu sevmek dileğiyle... kalın sağlıcakla...