(A)sosyal medya denen mecra, her gün her konuda gündem belirler hale geldi.Gerçeklerden kopuk, fikirdenve vicdandan uzak olan, bilgi kırıntıları, yalanlar, çarpıtmalar ve sloganlar cirit atıyor her saniye.

Daha vahim olanı ise; (a)sosyal medya ve internet artık peygamber, orada yazanlar ise vahiy imiş gibi sorgusuz kabul görüyor.Lafa gelince "akılcılık, özgür düşünce" diyenler, bu (a)sosyal medya peygamberinin ümmeti olma konusunda en öndeler.

İşin dahada vahim boyutu ise, (a)sosyal medyanın, emperyal devletlerin operasyon merkezine dönüşmesidir. Binlerce ajanın, hedef ülkede harekete geçiremeyeceği kitleleri, (a)sosyal medya üzerinden, birkaç ajan harekete geçirebilmektedir.

Taktik basit: 1)Yalan uyduruyor veya var olan olayları çarpıtıyorsun. 2)Kışkırtma amaçlı paylaşımları yayıyorsun. 3)O paylaşımların arasına cicili bicili kavramları serpiştiriyorsun.Mesela "özgürlük" diyorsun, "insan hakları diyorsun. Böylece hem insanları güdülüyor, hem de iyi niyetli maskesi takıyorsun.

4)Fitne amaçlı o paylaşımları (a)sosyal medya dışındaki medya organlarına da servis ediyorsun.

5)Ardından, fitne çıkarma planında yer alan sözde aydınlar, yazarlar ve siyasiler devreye giriyor.O yalan ve çarpıtma olaylar her yerde gündem oluyor.Böylece gerçekler değil, algılar hakim oluyor zihinlere.

6)Planın bu aşamasında devreye sözde Sivil Toplum Örgütleri(STK'lar) giriyor.Bu STK'lar emperyalist ülkelerin fonladığı, para akıttığı yapılardır.Ve batı beslemesi bu STK'ların görevi sokakları hareketlendirmektir. Sokaklar bir kez hareketlenince işin içine, terör örgütleri de girer.

Hak, özgürlük diye sokağa çıkanlar kendilerinden başkasının haklarını umursamaz, kendileri dışında kimsenin özgürlüklerini akıllarına getirmezler.Bu çelişkilerini ise akıl edemezler. Çünkü akıllarını batıya, batı güdümlü medyaya kiralık vermiş zavallılardır bunlar.Emperyal planları uygulayan figüranlar olduklarını anlayacak kadar çapları da yoktur, bu sözde çağdaş özde kukla tiplerin. Ve her seferinde de, güya "ülkenini iyiliği için" hareket ediyor izlenimi verirler.Bu çağdaş köleler, şu kadar basit bir sorgulamayı bile yapamazlar; "yakıp yıkarak, kaos çıkararak, kendi devletimize baş kaldırarak topluma,devlete veya ekonomiye nasıl bir katkı veriyoruz.Bu yaptıklarımızla işleri daha kötüye götürmüyor muyuz?" Sadece bu soruyu soracak bir çapları olsa, figuranlıklarını anlayacaklar.

Brezilya'dan Ukrayna'ya, Suriye'den Yemen'e, ülkemizdeki Gezi İsyanı'ndan bugünlerde sokakları karıştırılan Kazakistan'a kadar hemen her ülkede oynanan oyun hep aynıdır, senaryolar benzerdir, senaristler aynıdır.Sadece hedef ülkedeki figüran ve kuklaların isimleri farklıdır.

Kazakistan'da zam bahanesiyle sokaklar karıştırıldı.Peki bu kargaşa Kazak-Türk kardeşlerimize daha düzgün bir ekonomi veya daha müreffeh bir ülke imkanı mı sağlayacak. Tabii ki hayır, bir ülkede kargaşa demek; daha kötü ekonomi, herkes için daha çok acı ve gözyaşı, çıkabilecek iç savaş ortamında açlık ve ölüm demektir.(Yemen'e, Suriye'ye bakalım.Bu ülkerde kim kazandı, halk mı yoksa emperyal güçler mi?)

Kazakistan karışınca ülkemizde de ellerini ovuşturanlar çıktı.Enflasyon bahanesiyle bizde de "sokak" hayali kuranlar oluyor.Beyler enflasyon varsa devlet asgari ücrete %50 zam yaptı, memura ve emekliye %30 zam yaptı, vatandaşı ezdirmedi.(Allah devletimize zeval vermesin)

Ve varsayalım ki derdiniz enflasyon, enflasyonla mücadele sokakta yapılmaz. Sokak demek, tam tersine, daha kötü enflasyon ve hayat şartları demektir.Ha, amacınız, (ABD ve dostları olarak) bu bahaneyle hükümet devirmekse, bilinki egemenlik sokakların değil, milletindir.İktidar sokaktan değil sandıktan çıkar. ABD gazıyla çalışmayın, yerli Karadeniz gazıyla çalışınki, motorlarınız su kaynatmasın...!