Selim uzun boylu düz saçlı, parlak esmer tenliydi. Hanımı Berfo beyaz tenli siyah saçlı, güler yüzlüydü, yüzünün güzelliği davranışlarına da yansırdı. Berfo, Selim'in akrabasının kızıydı, görücü usulüyle evlenmişlerdi. Berfo ne kadar etrafına yaşama sevinci dağıtıyorsa Selim de o kadar çevresine olumsuz duygular yayıyordu. Selim ikiyüzlüydü, insanlara pek güven vermezdi, her an kötülük yapacak tiyniyeti vardı. Berfo ile Selim'in altı çocuğu olmuş, iki erkek çocuğu dünyaya gelir gelmez anne kucağında ölmüştü, kız çocuklarına bir şey olmamış, dört kızı da yaşamıştı. Kızların kardeş olarak bile kabul edilmediği erkek egemen toplumun hakim olduğu dönemde Selim hep erkek çocuk sahibi olmak istiyordu ama olmuyordu.

Durdu kadın'ın oğlu İskender 1,75 boylarında şişman en az 100 kilo ağırlığında, göbeği sanki karnına asılmış gibi palyaço görünümlüydü. Durdu Kadın tavırlarıyla, davranışıyla asil bir duruşa sahipti. Durdu kadının asaletine karşılık oğlu İskender aksine görgüsüz, kültürsüz, mal varlığıyla kubarır, insanlara yukardan bakardı. İlişkilerinde varlıklı oluşunu her daim dile getirirdi. Çok görgüsüz davranır, çıkacak veya çıkabilecek sorunları mal varlığıyla çözebileceğine inanırdı.

İskender'in varlığıyla insanlara tepeden bakmasını, Selim içine sindiremez, her daim İskender'e nasıl zarar verebilirim diye sürekli kafasından plan yapar, uygulamaya koyacağı zamanı denk getirmeye çalışırdı. Karın, fırtınanın, boranın olduğu her insanın dışarıya çıkmaya cesaret edemeyeceği zemheri ayının soğuk bir gecesinde, Selim asit dolu bir bidonu atın terkisine aldığı gibi Durdu Kadın Çiftliğine doğru dörtnala sürmeye başladı. Hava çok soğuk ve ayazdı, kimseler dışarıda görünmüyordu. Köpeklerin ulumalarını kesmek, kendisini ısırmasınlar diye köpekler için özel hazırlamış olduğu yanında getirdiği etleri, köpeklerin önlerine attı. Köpekler kemirme işiyle uğraşırken Selim bir bidon asit'i, yemlerin üzerine bocaladı. Selim işini yıldırım hızıyla yaptı, kimseye de görünmeden evine geldi, yattı.

Durdu Kadın Çiftliğinde birkaç gün sonra şivanlar yükselmeye başladı. Durum kabul edilecek gibi değildi. Bu duruma ne yürek dayanıyordu, nede gözlerde ki yaşlar. Çiftlikte doğum yapacak bütün koyunlar kuzularını ölü doğuruyordu. Ölü kuzular üst üste yığıldı, bir depoya ot yığını gibi. Şehirden acilen veteriner getirildi, ölü doğan kuzular üzerinde otopsi yapıldı. Otopsi Raporunda, koyunların asitli yemleri yemesinden, kuzuların anne karnında zehirlediği yazıyordu.

Durdu Kadın durumu öğrendi. Kendisi muhtaçlara yardım eder, yolda kalmışlara yoldaş olur, darda kalmışlara darı olurdu, kimseye de bir zararı dokunmazdı. Çiftliğine karşı yapılan bu sabotaj neyin nesiydi? Ellerini açtı 'Allah'ım benden intikamını almak isteyip de alma cesareti gösteremeyen, şu günahsız canlılara kast edenlerin canlarına da sen kast eyle, amin.' Durdu Kadın çok üzülmüştü, duası içtendi.

Temmuz ayının ortalarıydı, güneş olanca sıcaklığıyla yeryüzünü ısıtıyordu, hava o kadar sıcaktı ki insanın adeta beynini pişirecek gibiydi. Bu sıcaklık çok farklıydı, hava da ani bir ısı düşüklüğü oldu masmavi gökyüzü öğleden sonra yerini gri bulutlara bırakmaya başladı. Gri bulutlar gittikçe koyulaşıyor, kömür karası rengini almaya başlıyordu, kovayla boşalır gibi fırtınayla birlikte yağmur yağmaya başladı. Şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyordu. Kimseler dışarı çıkamıyordu, yağmur olanca hiddetiyle yağdıktan sonra bir emir verilmiş gibi aniden kesildi. Durdu Kadın yağmurun kesilmesine dua etmek için çiftliğin bahçesine çıktı, ellerine gökyüzüne kaldırdı, 'Allah'ım verdiğin nimetlere şükürler olsun, amin.' Dedi. Bir dor atı geldi karşısında durdu. Dor atın üzerinde bir adam vardı yüzükoyun atın eğerinin üzerinde duran. Seyisler bir koşu geldi, adamı atın üzerinden aldılar, yere uzattılar, adamın yüzü yanmış kömür karası olmuştu, kimse tanıyamıyordu. Sağına soluna, kıyafetlerine baktılar, bu adam kimdir diye. Seyislerden biri tanıdı, Selim'in yanık yüzünü. Çıkmıştı mazlumun ahı aheste aheste.