İslam yüce Allah'ın insanlığa sunduğu son mesajdır. Bu yüzden de kıyamete kadar toplumların ihtiyaç duyacağı iktisadi, mali, sosyal ve uluslararası ilişkilerle ilgili prensipler bu mesajda yer almıştır. Zekat, vakıf, yardımlaşma, çeşitli hayrat ve gayri müslimlerle ilgili sulh ve barış hükümleri; emek-sermaye (mudarabe), kar zarar (muşarake) ortaklığı, karz vb. finansman kaynakları sağlıklı ve huzurlu bir toplum için vahiy ve sünnetin öngördüğü müesseseler arasında sayılabilir.

Ancak İslam'ın öngördüğü iktisadi ve sosyal tedbirlerin tam semere verebilmesi için, bunların birbirini tamamlar şekilde, bir bütün olarak algılanması ve yaşanması gerekir. İslam'da istikrarlı bir ekonomik yapı için sürekli ve kalıcı ne gibi tedbirler öngörüldüğünü burada kısaca açıklamaya çalışacağız.

1) ZEKAT: Hz. Peygamber ve Hulefa-ı Raşidin döneminde zekat Devlet eliyle toplanmış ve et-Tevbe süresi 60'ıncı ayette belirlenen sekiz sınıfa dağıtılmıştır. Günümüzde zekatın serbest bırakılması, onun toplum dengeleri açısından etkisini azaltmıştır. Halbuki yapılan araştırmalar zekatın tek başına devlet bütçesine yakın bir ekonomik gücü ifade ettiğini ve fakir kesimin bir kaç yıl içinde eğitim, sağlık ve mesken gibi problemlerini çözmeye yeterli olduğunu ortaya koymuştur.

Bu konuda Malezya'daki zekat uygulama modelinden söz etmek istiyorum. Dört ay kadar önce Ankara'da dört ülke temsilcilerinin katıldığı beynelmilel bir sempozyumda Malezya'dan gelen Dr. Syed Hamid el-Junid sunduğu bildiride özetle şöyle dedi:

"Malezya nüfusunun yaklaşık %52'si müslüman, geri kalanı gayrı müslimdir. Hükümet çoğunluğun inanç ve manevi değerlerini de dikkate alarak ekonomik düzenleme yaptı. Faizsiz bankalar yanın da, 12 yıl kadar önce vergi reform kanununda zekat uygulamasına da yer verdi. Buna göre, her cami ve mescit çevresindeki mü'minler isterlerse zekatlarını bakanlığın bastırdığı "zekat makbuzu" ile, imam efendilerin başkanlığında oluşturulan gönüllü kuruluşlara verebilecekti.

Toplanan zekatın yarısı et-Tevbe Suresinin 60. ayetindeki sekiz sınıftan ilk üçüne dağıtılacak, geri kalan yarısı ise Maliye Bakanlığı nezdindeki "zekat fonu" nda toplanarak diğer sınıflara eğitim, sağlık vb. hizmetlere İslami ölçüler içinde sarf edilecektir. Zekat uygulanırken müslim gayrı müslim arasındaki adalet şu şekilde sağlanmıştır. Devlet zekatını veren müslümandan ayrıca vergi almayacaktı. Ancak, servet ve gelir düzeyleri birbirine yakın olan bir müslümanla gayrı müslim olunca, mesela, gayrı müslimden 50 milyon lira vergi "genel vergi makbuzu" alınırken, müslümanın zekatı 40 milyon lirada kalmışsa, kırk milyonu zekat makbuzu ile on milyonu da genel vergi makbuzu alınacaktır. Zekat, 70 veya 80 milyon lira gibi yüksek çıkarsa, bu takdirde 50 milyonu mahalle mescidi eliyle alınırken, yükümlü geri kalan 20-30 milyonluk fark konusunda serbest bırakılacaktı. Bunu kendisi istediği yere verebilirdi.

On iki yıllık uygulama sonucunda Malezya da fakirlik oranı % 47 den %17 ye düşmüştür." (l)

2) VAKIFLAR: Ekonomik problemlerin çözülmesinde tarihte vakıflar da önemli rol oynamıştır. Vakfedilmekle "Allah'ın mülkü" haline gelen vakıflar İslam toplumu tarafından üzerine titrenen ve toplum emaneti olarak korunan mülkler olmuştur. Bu gün Osmanlılardan kalma İstanbul, Bursa, Konya, Kayseri, Erzurum, Balıkesir gibi pek çok Anadolu şehrinde veya bugün sınırlarımız dışında kalan beldelerde binlerce vakıf eseri vardır. Bunlar tarihte, özellikle ilim çalışmaları, sağlık hizmetleri ve fakirleri himaye konusunda en önemli finans kaynağını oluşturmuştur.

DEVAM EDECEK