Recep Akakuş yazdı

Sinan Bey, aslında, İshak Paşa’nın âzadlılarındandır ve de kahyasıdır. İnegöl Îsâören köyü aslında, 1389 yılında kazanılan I. Kosova zaferinden sonra muharebe meydanında ordu kumandanlarının ortak kararı ile hükümdar olan Yıldırım Beyazıt, Bursa’ya geldikten sonra Amasya kökenli Şadgeldi ailesine mensup Îsâ Bey’e timar ve dirlik olarak verilmiştir.

Muhtemelen Îsâ Bey, Ankara Çubuk savaşı’nda mağlup olan ve de Timur’a esir düşen Yıldırım Beyazıt’ı kurtarma operasyonunda Hoca Fîrûz Bey ile birlikte şehit düşen gözü pek beylerden biridir. O’nun şehâdetinden sonra oğlu İbrahim Ağa, babası Îsâ Bey’in dirlik ve timarını kullanmaya devam etmiştir.

Ancak oğlu İshak Paşa, Amasya kökenli ve de vezâret pâyeli Yergüç Paşa‘nın maiyetine girince, onun yakın çevresinde kalmış; başarılı bir maliye bürokratı olarak yetişmiştir. İshak Paşa, Kastamonu Beyi İsfendiyar Bey‘in kızı Sultan Hatun ile evlenmiştir.

Fatih Sultan Mehmed, Kastamonu ve Sinop’u ülkesine katmayı kararlaştırınca 1461 yılında İshak Paşa’yı Ankara’ya çağırtarak onu Anadolu Beylerbeyliği’ne atamıştır.Kastamonu ve Sinop’un fethinden sonra da Fatih Sultan Mehmed tarafından İnegöl, Yarhisar ve Yenişehir kasabaları -dirlik olarak- eski Kastamonu-Sinop beyi İsmail Bey’e verilmiştir.

İshak Paşa–Anadolu beylerbeyi sıfatıyla- baba ocağı olan İnegöl coğrafyası ile daha da yakından ilgilenmeye başlamıştır . Eşi İsfendiyar kızı Tâcünnisâ Sultan Hatun da yeğeni İsmail Bey ile birlikte İnegöl’e yerleşmiştir. Îsâbeyzâde İshak Paşa‘nın, cami merkezli muhteşem bir külliyeyi, İnegöl kasabası’nda inşâ ettirmesinin muhtemel sebepleri arasında, hiç şüphesiz, pederi İbrahim Ağa’nın İsâören köyünü “dirlik sahibi”nin oğlu olarak tasarruf etmesinin yanı sıra; eşi Tâcünnisâ Sultan Hatun’un da İnegöl’de ikāmet etmeyi tercih etmiş olmasıdır.

Konuya Sinan Bey açısından bakıldığında ise şu husus görülmektedir; Sinan Bey, aslında İshak Paşa’nın âzâd edilerek hürriyetine kavuşturulmuş köleleri arasında yer almıştır. Çünkü İshak Paşa, cami merkezli külliyesini İnegöl’de inşâ ettirince bu külliye çevresine âzâdlılarından oluşan bir topluluğu iskân eylemiştir.

Sanatkâr ve ticaret erbabı olan bu topluluk, tahrîr defterlerinde “İshak Paşa Cemaati veya Ehl-i Vezâif” diye anılmış ve de “tekâlîfidîvâniye” adı verilen devlet vergisinden muaf tutulmuşlardır.Aynı zamanda İshak Paşa adına düzenlenen 1486 ve 1487 tarihli vakfiyelerde yer alan hizmet cihetleri ve de denetim hizmetleri, İshak Paşa âzâdlılardan meydana gelen bu topluluğa tahsis olunmuştur.

İshak Paşa’nın oğullarından büyük oğlu Halil İbrahim Bey’in, babası İshak Paşa’nın ölümünden sonra Selânik’e gitmesi; diğer iki oğlundan Pîrî Ahmet Çelebi’nin İstanbul’a ve Şadi Bey’in/Paşa’nın da Biga’ya yerleşmesi sebebiyle

İnegöl’deki “İshak Paşa vakıf mal varlığı”nın yönetim ve denetimi,Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi’ye kalmıştır.

1510 yılında Sultan II. Beyazıt’ın emriyle ülke çapında yeni bir tahrîr ve yazım gerçekleştirilmiştir.Yapılan bu tahrîr sonrasında 1389 yılında İshak Paşa’nın dedesi Îsâ Bey’e dirlik olarak verilmiş olan Îsâören köyü ve bu arada Koçi/Sungur Paşa köyü’nde “Miyano yeri” olarak tanınan geniş bir arazi, bu kerre devletçe, Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi‘ye mülk olarak tahsis edilmiştir. Sinan Bey’e devletçe yapılmış olan bu mülk tahsisi, ona hem halk ve hem de devlet katında yeni bir statü ve yüksek bir itibar kazandırmıştır. Muhtemelen bu sebepten dolayı 1509 yılı korkunç depreminde tahrip ve yıkıma uğrayan İnegöl kasabası’nın yeni baştan imar edilmesi görevi, Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi’ye verilmiştir. Aşağıya bir sureti kaydedilen mülk tahsisinden sonra İnegöl’de artık Kethüdâ Sofu Hacı Sinan Efendi değil, gü- venilirliği ve itibarı devletçe de tanınan bir “‘Sinan Bey” vardır.